Baby?li?de Ynkyl Necip Fazıl Kısakürek Sayı:
53 - Ekim / Aralık 2006
Mutlaka bu caddede, şu sözüm ona Türk matbuatının yuva kurduğu haşarat yatağında bir inkılâp lâzım… Bu cadde, “Babıâli”… Bu klişe, fikir ve sanat dünyasının mekân ismidir. Orası gerçekten bir âlemdir ve bir âlem gibi tezatlarla doludur. Cemiyet bütünümüzde hiçbir iş nevini temsil eden parça “Babıâli”de olduğu kadar birbirine zıt kutuplar kucaklıyamaz.
Meslek, zümre, sınıf dediğimiz topluluklar, insan kitlelerinin belli başlı bir şekil ve terazisinde kısım kısım tartılıp ayırd edilişinden doğmaz mı? Bunun içindir ki, her meslek ve zümre, uzuvları arasında birer asgârî ve âzamî haddiyle kabataslak bir vahdet sahibidir. Meselâ doktorlar kıymetin en yüksekliğiyle en aşağısına malik bulunmak noktasından beraberdirler. Bu kabataslak vahdet ölçüsünü her yerde ve her meslekte bulursunuz da “Babıâli”de ve muharrirlikte hayır!.. Sanki “Babıâli”, bir kilometre murabbalık bir çevrede ve beş-on kişi arasında, insanlığı bütün tezatlarıyla hülâsaya memur bir seciye panayırıdır. Bütün aklî ve ruhî kıymetler, evvelki gün, dün ve bugün, yüzdeyüz hakikîleri ve sahteleriyle oradadır. Hepsinin de ismi muharrir…
Bunun neden böyle olduğunu, hattâ bellibaşlı bir nisbet ölçüsünün içinde daima böyle olacağını kestirmek zor değil… “Babıâli” namlı “Babıâdi” Tanzimat'tan beri Türk cemiyetine ârız olan fesadın ifşa ilân panayırı olmuş ve hiçbir zaman onda, bu fesada karşı çıkan sistemli bir tepki görülmemiştir.
Muharrirlik ve yol göstericilik gibi, daha ziyade hayallerde ve hatıralarda yaşayan altın tabakalı mâna sathı üzerine, devirler boyu yağan teneke yağmuru dineceğe benzemiyor.
Bir şeyin, vücut bulması, özünü zıtlarından tasfiye etmesi, bu cehdi hiçbir ân kaybetmemesiyle kaim… Çöplükte gül bahçesi, cehennemde fıskiye düşünülemez.
Fakat şu “Babıâli”, âdilikte terakki ede ede, 27 yıl müddetle yerlere eğilip ayağını öptüğü eski iktidardan sonra birdenbire hürriyet adına devşiriverdiği küstah ve echel azametle o hale gelmiştir ki, orada bir inkılâp ancak cerrahî müdahale sayesinde olabilir.
Caddemizde inkılâp, “Babıâli”deki artık nesli tükenmeye başlayan müspet kıymetler manzumesinin hegemonyasını kurması ve bellibaşlı bir keyfiyet plânında bünyesini aykırılıklardan temizlemeye başlamasiyle olacaktır. Bunu da cerrahî bir müdahaleyle ancak devlet yerine getirebilir.
Halbuki devlet, “Babıâli”yi gecekondu semtlerinden daha kontrolsüz bırakmış, nihayet büsbütün oradan elini ayağını çekmiş; ve neticede, Halk partisi şekavet devri köleleri, rejimlerle daima İslâmiyet aleyhtarı olmakta birleşik, işi, fikir adına komünizma'ya, alâka adına da fuhş albümlerine dökmüşlerdir.
Bu döküş ve dökülüşün sonu tek gazetede günde yarım milyon satış… Bunlar halkı zehirler ve bozar, her gün biraz daha zehirlenerek ve bozularak sayıları artan okuyucular da bunlara daha fazla zehirlemelerini ve bozmalarını ihtar ederken bunlar halkı, halk da bunları şişire şişire öyle bir vasat doğmuştur ki, haftalıkları ve günlükleriyle fuhuş yayın tröstünün eline topyekûn Türk basınının yüzde seksenden fazla satış payı geçmiştir. Gerisi de birkaçının birden umumî sürümü 20-30 bine varamayan sağcılık sürüngenleri bir tarafa, hava-cıva ve eğlencelik satıcılığı… Bir de, sırası geldikçe, sözüm ona “efkâr-ı umumiye” temsilcisi olmaktan, nefsini böyle sanmaktan gelen bir kabadayılık, küfür ve nâra imtiyazı…
Bütün bunlar yerine fikir ve teşhis işi!.. Memleket çapında büyük ve çetin bir inkılâp!..
Ne garip cilvedir ki, şu “Babıâli”, kendisini sadece hükûmeti kötülemeye memur bilir ve türlü tertiplerle bu işin gediğini işletirken, bu memlekette tek kötünün kendisi olduğunu asla takdire yanaşmaz. (İdeolocya Örgüsü)
|