Bu devrin cihadı söz ve fikirdir... Dergi Editörü Sayı:
90 - Ekim / Aral?k 2016
“…Kalemin seviyesine, yerine ve değerine bakın ki, kalemi de yaratan, onun üzerine yemin ediyor... Tükenmez hazinesi içinde, sayıya ve hesaba gelmeyecek mahlûkatından ve nimetinden biri üzerine... Ona malzeme sağlayan üzerine de...
Elmalılı Hamdi Yazır Tefsir'inde, "Yemin edilen kalemden maksat kendisi değil, yazdıklarıdır... Onun arkasındaki akıl ve idraktir." diyor. Demek ki, yazmak akıl ve idrakin ürünü... Taşları kazıyan âletten, tüye, ağaca, klavyeye, hattâ klavyesiz yazma imkânına kadar, kullanılan âlet ne olursa olsun mücerret düşünce ve ifade kapasitesinin müşahhas timsali kalem (ve ona malzeme sağlayan hokka)... Fikri ortaya çıkaran ve onu toplumun ve gelecek nesillerin malı yapan, kitabı meydana getiren araç... Mücerret düşünce ve fikri müşahhas hale getiren ve herkesin önüne koyan, fikri herkesin yani kamunun malı yapan alet...” (Ali Erdal, Kardelen, 58. Sayı)
Bu devrin cihadı söz ve fikirdir... Başımızı yücelere kaldırdığımızda görebilmemiz için mümkün olsa bir yıldızdan diğerine çekilecek mahya üzerine yazılması gereken bu söz, ikinci bin yılın yenileyicisi İmam-ı Rabbanî Hazretleri’ne ait. Sözün değerini ifade etmek için yıldızları misal gösterdiğimizin farkındasınız, yoksa sözün hedefi yüksekler, muhatabı da gözler değil.
Kardelen olarak 26 yıl, 90 sayıdır bu sözü kendimize şiar edindik. Fert olarak, cemiyet olarak dertlerimizi, sıkıntılarımızı tespit edelim, teşhis edelim, onlara çare arayalım, akledelim, fikredelim diye beyaz sayfaları karaladık. Bir anlık tefekküre verilen değer, cesaretimizi arttırdı.
Ümitsizliğe düştüğümüz zamanlar da oldu. İnsanız, zaaflarımız var. İstedik ki Kardelen, onbinlerce basılsın, satılsın, okunsun. Marifet, iltifata tâbi... Ekol olsun, okul olsun. Azla yetindik, keyfiyete sığındık. Ama 15 Temmuz akşamı gördük ve bir kere daha iman ettik ki hiçbir gayret boşa gitmiyor. Üstad’ın “Gençliğe Hitabesi”ni dönem dönem şu yan sayfada kaç defa yayınladık sayısını bilmiyorum. Kim var deyince, sağına ve soluna bakmadan “ben varım” diyen gençlik o akşam satırlardan meydanlara döküldü, elhamdülillah… Nice kahramanlık hikâyeleri o gece hikâye olmaktan çıktı, gerçek oldu. Nice destan kahramanları elle tutulur, gözle görülür, ete kemiğe bürülü karşımıza dikildi. Sınıfta millet nedir sorusuna muhatap olan öğrenci, ortak dil, ortak din, tarih, şuur diye sayarken muhakkak birini unutur ya işte o akşam sorunun cevabı tam ve eksiksiz verildi.
Devletimiz, milletimiz büyük badire atlattı. Bizimle birlikte coğrafyamız ve ümmet de bu badireyi atlatmış oldu. Verilmiş sadakamız, arkamızdan gelen hayır dualar varmış. Kaleme yemin eden Allah’a hamd olsun.
Bir önceki sayımızda takip eden 4 dört sayımızın konusunu ilân etmişsek de 15 Temmuz ihaneti ve ihanet karşısında Türk milletinin tavrı bütün konuların üstüne çıkan ve muhakkak enine boyuna ele alınıp muhasebesi yapılması gereken bir vakıa olarak önümüze geldi.
Elinizdeki sayının konusunu ilân ederken kullandığımız;
“Kal’anın burcunda çakar işaret,
Millet dalga dalga bayrağa gelir!”
Beyti bile bir gerçeğin edebî ifadesi yanında sosyolojik bir araştırmayı hak ediyor. O gece vatanın dört bir yanında sokağa çıkan, meydana dökülen, tankın önüne yatan, duran, silahıyla hedef almış hainin önüne geçen ne kadar kadın, erkek, genç, yaşlı kahraman varsa dikkat edin hepsinin elinde bayrak var. Bunun bir izahı olmalı. İşin sırrı bayrak da mı yoksa bilmediğimiz bir sır mı var?.. Ve bunun gibi üstünde tefekkür edilecek daha nice hadiseler...
Vakit daralıyor. Güneşin ufka bir mızrak boyuna kadar yaklaşacağı dehşetli günde hesap verirken her şeyi ve kalpleri bilen Allah’a ne söylenebilir ki… Kaleme yemin eden Allah’ım, bizi affet.
İyi okumalar…
|