Üçüncü dünya ve üçüncü dünya savaşları... Mehmet Hasret Sayı:
90 - Ekim / Aral?k 2016
Tutulduk aya, güneşe ve dahi gün-gece bir sürü ayak oyunu zaman geçişlerine; demirden bir ip idik, birbi-rimize tutunduk, koptuk, tutunamadık, koptuk…
Başımdan, birçok olaylar geçti ve bu olayların üzerinden de“hayli zamanlar”; ama unutmadım kapımın kenarına “yokluk” gibi uyan, o altına anahtar koyduğum taşı… O taş ki, benim kalbim için bir gizlenme yeriydi…
Hiçbir elbisem, hiçbir kamufle edilecek gerçeğim yoktu ortada…
Fark etmedim, nasıl olmuşsa cesedimi çiğnemişler; ben en son, “ne yapıp ne edip”, öyle mi demiştim… Öyle mi, beni yıkıp geçtiniz demek, koca bir dağı yok yere devirir gibi…
İçimizde ve dışımızda, Hak ile bâtılın savaşı hiç bitmeyecek…
İki dünya savaşı gördüm geçirdim; kanımı kaynattılar; üstüme neonlar damladı, kezzap sıçradı, taşların al-tında yitirdim belki ömrümü; mezarımda sayısız kurtçuğu, tavşan ayağını, yılan dilini, belâ imini ağırladım; lâkin halâ merak ederim, taşı kaldırsam şimdi, kimin aklına uymuş olurum; ben o taşın altnına yoksa hırsızı kendi olan bir ev kalıntısı mı koymuştum?
Fark etmedim; bir lâmele sığan bir mağara mıydım, duvarlarında kökboyası resimler, korkuluklu hacimler… Bana anlatılan ne…
Fark etmedim; iki kaşımın arasında bir üçüncü dünya varmış ve ben, onun savaşını görmek üzereymişim…
|