Makas Değiştirerek Makûs Talihini Yenme Denemeleri Mehmet Hasret Sayı:
91 - Ocak / Mart 2017
Ben derim ki, ağzımı çakıllarla doldurup, çakıllar üzerinden: “Ben bir keyfiyetim ve Bu Dünya’ya ait değilim”…
Saçlarım kırlaşır, ışık ve gölgeler ve damla halinde kırda patlayan gelincikler… Çiğ damlaları ve buhar…
Buhar, karıncalanır ve demir eğilir bükülür, işte size buharlı tren, işte size buharlı gemi… Çark ve çeperler sizi, başka bir dünyaya götürür…
Hakikat… Bazı şeyler Bu Dünya’dan olmadığı için bizi çarpar…
“Cilve Bu Dünya’dan bir şey değildir”…
Kulağını güvercin taklaları sarmasa bile sen tebessüm et, hayatta bir cilve yakalar seni… Bir görüntüye kaynayan neşe iyidir…
Kaderin cilvesi derken de, kötüye meyletmez gerçeklik, onun kötü olabileceği sadece bir yorumdur, cilve buraya ait bir şey olmadığı için bir yorumdan öte, iyi olabilir, hayırlı olabilir…
Hırçın bir suratın kancası çıksın aradan, bir kere şamanların soluğundan vazgeçsin bu gölgeler, koltukta bir porselen uykusudur belki bizi bir “stil”e zorlayan; ayaklar kalır kalırsa geride, adımlar elbet ebedidir…
Biz, külrengi kedilerin tırnakları çıkarmamış pati savruğu, biz omuzlarda yaşayan gümüş… Biz, bir yol arayan insanların gözlerindeki güzel ka’leye… Biz bir kavil, biz bir kelebek görüntüsünde, havada uçan salya… Biz kemikleri, eklemleri eleyen o cıvıltı, o cümbüş…
Hatırı var, Bu Dünya’dan olmayanın üzerimizde, üzerimizde bir hasret vebali, biraz baksak şehre işkencesiz bir kadrajdan; Neron ölmüş, Sezar ölmüş, büyük bir İskender ölmüş… Geriye kalan, kral kostümlü bir parya…
Ben derim ki, ağzımı çakıllarla doldurup, çakıllar üzerinden: “Ben bir keyfiyetim ve ne ben Bu Dünya’ya aitim, ne Bu Dünya bana ait…
|