Necip Fazıl ve internet saygısızlıkları Ahmet Mahir Pekşen Sayı:
92 -
İsim büyük; Necip Fazıl KISAKÜREK!
Bu isim adına düzenlenen ödül törenine katılacak devlet erkânı üst değil, en üst düzey… Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan ve Sayın Bakanlar.
Düzenleyen ise Star Gazetesi.
Sancaktepe Belediye Başkanlığı’nın logosunu taşıyan afişte, Necip Fazıl Üstad’ın resmi ile programın duyurusu yapılıyor. Lâkin resmin altına benim yıllar önce yazdığım ve Türkiye Gazetesi’nin bir milyon tirajlı günlerinde yayınlanan bir beyit iliştirilmiş.
Ve altına bir neslin fikir dünyasına imzasını atmış büyük fikir adamının, Necip Fazıl’ın ismi yazılmış.
Başına gözüne vurularak, imlâ kuralları göz ardı edilerek aslından bir hayli uzaklaştırılmış olan beyit şu:
“Gençliğime güvenip de vakit çok erken derken,
Bir bakmışsın elveda bile diyememişsin giderken!”
Gazetede yazıldığı şekliyle doğrusu ise şöyle:
“Gençliğime güvenip vakit çok erken derken,
Belki elveda bile diyemezsin giderken.”
Ahmet Mahir PEKŞEN
Koskoca bir ulusal gazetenin ve anlı şanlı bir belediyenin yapmaması gereken bir hata…
Hoşgörülü bir adam olduğum söylenir. Ben de kendimi öyle tarif edebilirim. Lâkin ortada böylesine galiz bir hata olunca, öfkemin kabarmasına engel olamadım. Üstad hayatta olsaydı kahrolurdu sanıyorum. Bu hususta “Öfke ve Hiciv” kitabında olduğu gibi, neler yazardı kim bilir?
En azından tekerrürünü önlemek için, icap eden yerlere başvurdum. Bu hatalı davranışın devamının gelmemesini rica ettim.
Bu hatayı yapanların Üstad’ı ince ince okuduğunu düşünmüyorum. Bir beyit, vezin ve mânâ yapısı bakımından böylesine tartaklanamaz. İmlâ bu kadar göz ardı edilemez.
Ne diyeyim! Yazarlığım iflâs etmiş durumda. Kelimeler elimden tutmuyor, dilime yanaşmıyor. Utanç hissinin doğurduğu kırmızılık oturmuş yüzüme. Üzgünüm! Hem de çok… Üstad ve kendi adıma…
Bu cümleden hareketle, işi ehline vermenin gerektiğini bir kere daha bütün ciddiyetiyle gördüğümü belirteyim. O toplantıya katılan Sayın Cumhurbaşkanımız eminim ki, Üstad’ın en az elli beytini ezbere okuyacak şiir dağarcığına sahiptir. Bu poster onun nazarına birkaç saniyecik takılsa idi, bu yanlışlığı eminim ki kendisi de fark ederdi.
Elbette ki erbabının gözünden kaçmıyor. Örnek vereyim; toplantıya katılanlardan biri, Necip Fazıl’ı Türkiye ölçeğinde en iyi anlayanlardan, İstanbul Bahçelievler’in önceki Belediye Başkanlarından, Sayın Muzaffer DOĞAN Bey’di. Konuyla ilgili telefon görüşmemizde, “Ben posteri görür görmez, bu dizelerin Necip Fazıl’a ait olmadığını fark ettim” dedi. Onun gibi, başkalarının da olduğunu zannediyorum.
İnternet çağındayız. Arama motorları birçok bakımdan faydalı bilgileri anında bulmamıza yardımcı olabiliyor. Lâkin fikir dünyamıza verdiği zararları da göz ardı etmemek gerekir. Yalnızca benim onlarca beytimi Üstad Necip Fazıl, Mehmet Akif ERSOY ismiyle görüyorum. Tuhafınıza gideceğini biliyorum ama söylemeden de edemeyeceğim. Birçok beytim Bişri Hafi, Beyazıt Bestamî ve hattâ İmam Gazali imzasıyla yayımlanıyor. Bu arama motorlarındaki ayrık otları, o kadar çok iç içe geçmiş ki, yüzlerce insanın araştırmasıyla bile düzelecek gibi görünmüyor.
“Ey İstanbul İstanbul, senin iki yüzün var,
Bir yüzün gülüyorken, diğerinde hüzün var”
Diye başlayan İstanbul şiirimin altında, onlarca sitede Mehmet Akif’in ve Necip Fazıl’ın adı yazılı.
Daha vahimi, Hadis-i şeriflerin âyet, âyetlerin Hadis-i Şerif gibi yazılması ise itikat dünyamıza konan bir dinamit gibime geliyor.
Sözüme ve yazıma Üstad’ın manidar iki mısraı ile nokta koymak istiyorum;
“Bu yolun sahtekârı yoktu, yeni türedi,
Çile kalktı bahçede ısırganlar üredi.”
|