Gıda Kürsü Kainatın Efendisi Sayı:
95 -
(Gıda bahsi devam ediyor)
Yemeği üç parmakla yerlerdi. Yemek yerken de bir yere yaslanmazlardı. Buharî Hadîsinden misal:
“Ben, dayanarak yemek yemem!”
Hadîs meâli:
“Ben kulum, kul gibi oturur ve kulların yemek yediği gibi yerim!”
Bir gün Allah Resûlüne bir koyun getirdiler. Mübarek dizlerinin üzerinde oturdular ve yemeğe başladılar.
Biri sordu:
“Ey Allah'ın Resûlü; bu oturuş şekli ne demektir?”
Buyurdular:
“Allah beni keremli nebisi olarak yaratmıştır; sert bir cabbar olarak değil… Bu oturuş tevazudandır.”
Allah'ın Resûlü, yeryüzüne sahip Sultan Nebî olmakla, Kul Peygamber olmak arasında serbest bırakılıp kulluğu seçtiklerinden beri bir yere dayanarak yemek yememişlerdir.
Bütün rivayetlerin birleştiği nokta şudur:
“Allah'ın Resûlü, asla dayanıp yemek yerken görülmemiştir.
Dayanarak yemek yediklerini yalnız bir defaya inhisar ettirenler de vardır. Dayanarak yemek üslûbunun kaçınılacak tarafı, eski Fars kisrâları ve Roma sefihleri gibi bir gurur ve nefsaniyet tavrıdır.
Yemekte başlıca âdetleri, ellerini uzatırken, Allah'ın ismiyle başlamalarıydı. Yemeğin sonunda da hamd etmeleri… Allah Resûlü’nün yanında sekiz yıl hizmet eden bir kimse, her defasında Besmele ile başlayıp hamd kelimeleriyle yemeğe son vermeleri dışında bir şey görmediğini bildirir.
Yemekte daima sağ elleriyle hareket ederdi.
Hadîs meâli:
“Yemekte Bismillâh de ve sağ elinle ye! Yiyeceğin nokta da sana yakın yer olsun; kimsenin önünden yeme!”
“Yemekten evvel ve sonra ellerini yıkamak da mübarek usullerinden biriydi.
Hadîs meâli:
“Yemekten evvel ve sonra el yıkamak bereket sebebidir.!”
Fazla sıcak yemeği de sevmezlerdi. Bir gün önlerine gayet sıcak bir yemek getirdikleri vakit buyurdular:
“Allah bize ateş yemeği emretmedi.”
Allah'ın Resûlü'nün ağaçtan bir kadehleri vardı. Enes Bin Mâlik rivayetine göre içilecek şeyleri bu kadehten alırlardı. İmam-ı Buharî, bu kadehin Enes Hazretlerinde kaldığını, çatlamış hale geldiğini ve Enes tarafından kenetlenmiş olduğunu rivayet eder. Öd ağacından güzel ve yassı bir kadeh… Kadehte demirden bir halka… Enes, bu halkayı çıkarıp yerine altından veya gümüşten bir halka geçirmek istemiş, fakat Ebu Talha:
“Peygamberimizin yaptığı işi değiştirme!”
Diyerek onu vazgeçirmiştir.
Ebu Abdullah Buharî o kadehi Basra’da gördüğünü ve içinden su içtiğini, sonraları Enes’in mirasından sekizyüzbine alındığını kaydeder.
Allah'ın Resûlü yemek üzerine uyku uyumayı yasak etmişlerdi. Tababetçe de sabittir ki, insanın yemek yedikten sonra biraz hareket etmesi ve dolaşması faydalıdır. Yemekten sonra namaz kılmak da hazmı kolaylaştırır.
Allah'ın Resûlü'nün, içtikleri şeylerin başında tatlı su vardı. Hazret-i Âyişe, Kâinarın Efendisine “sakya evleri” denilen yerden tatlı su getirildiğini söyler. Bu yer Medine’ye 2 günlük yolda bir çeşmedir ve bu nakle göre Allah Resûlü'nün Medine sularından hazzetmedikleri anlaşılır.
Soğuk suya bal karıştırarak şerbet yapar ve içerlerdi. Bal şerbetinin vücuda birçok faydası varır.
Hazret-i Âyişe:
“Allah'ın Resûlünce sevilen şerbet, soğuk ve tatlı olandı.”
Bu ifadeden bal şerbeti anlaşılacağı gibi, hurma veya kara üzüm suyu da hatıra gelebilir. İmam-ı Müslim rivayetine göre hurmayı akşamdan suya koyup ertesi gün ikindi vaktine kadar içerler ve hizmetçilerine içirirlerdi. Daha fazla bekletilmiş olan hurma suyunu, tahammür edip sekir verici olmak ihtimaline karşı içmez ve döktürürlerdi.
Sütü, sâf olarak yahut soğuk suya karıştırarak içerlerdi. Yemek üstüne su içmezlerdi. Suyu oturarak içerlerdi. Ayakta içtikleri de vâki olmuştur.
İbn-i Abbas:
“Allah'ın Resûlüne Zemzem’den bir kap su getirdim. Ayakta içtiler.”
İmam-ı Buharî’nin Hazret-i Ali’den nakli:
Hazret-i Ali, ayakta su içiyor ve buyuruyor:
“Halk, ayakta su içmeyi kerih görür. Kâinatın Fahri benim ettiğim gibi etmişlerdir.”
Müellef Hazretlerine göre bütün bu Hadîsler doğrudur; aralarında ayrılık yoktur ve Allah Resûlü'nün hem oturarak hem de ayakta içtikleri birer vâkıadır.
İmam-ı Nevevî:
“Oturarak ve ayakta içmenin ikisi de caizdir. Tercihe şayan olan oturarak içmektir.”
İçerken, üç defada bitirirler ve her defasında nefes alırlardı. Yani su kabını dudaklarından ayırıp, bir anlık nefes payından sonra devam ederlerdi.
Ebu Hüreyre:
“Allah'ın Resûlü üç nefeste içerler ve Besmeleyle başlayıp hamdle bitirirlerdi.”
Hadîs meâli:
“Sizden biri, içerken, ağızdan süze süze içsin; yutarak içmesin!”
Kendilerini bir ziyafete davet ettikleri vakit yanlarında birini götürecek olurlarsa, bunu, davet sahibine bildirirler ve müsaade alırlardı. Kendilerine misafir olanlara da birkaç kere yemek çıkarırlar ve ısrarla yemelerini isterlerdi. Ebu Hüreyre’ye defalarca süt verip içmesini istemişler ve Ebu Hüreyre:
“Daha fazla içemem; ey, Allah'ın Resûlü!”
Diyecek hale gelmiştir.
Allah'ın Resûlü, bir topluluk içinde yemek yeseler, sofralardan en sonra ellerini çekerlerdi. Herkes iştihası yettiği kadar yesin ve Allah Resûlü'nün el çektiğini görerek yemekten vaz geçmesin diye…
Sofraya oturdukları zaman:
“Kimse yerinden kalkmasın, doysa da kalkmasın! Yabancılar kalkıncaya kadar yerini muhafaza etsin!”
Buyururlardı.
Yemek yedikleri topluluktan dua etmedikçe ayrılmazlardı.
Saad Hazretleri’nin davetinde şöyle buyurmuşlardı:
“Sofranızda oruçlar iftar etti. Cennetlik yemeğinizi yedi ve melekler size dua ettiler!”
Amr isimli biri, Kâinatın Efendisine süt içirdi ve duasını aldı:
“Allahım; ona devamlı gençlik ve canlılık ver!”
Amr seksenine vardı ve sakalında tek tel beyaz kıl görülmedi.
(Gıda bahsi sona erdi, giyimle devam edilecek)
|