Kudüs nereden başlar, nerede biter; bir başka açıdan Kudüs ile olmak Er Tuğrul Sayı:
96 -
Kudüs düşerse, İstanbul hattâ Mekke, Medine düşer deniyor. Bununla anlatılmak istenen, "Kudüs, o kadar kutsal bir şehir ki, şâyet işgal edilirse, Allah diğer İslâm merkezlerini cezalandırır" demek midir? İnsanın, ne kadar abartılı diyesi geliyor. Komplo teorisi üretmekte üstümüze yok, diye düşünülebilir.
Kudüs, diğer semâvî dinlerde olduğu gibi, İslâm Dini'nde de kutsaldır. Bunu, Allah-u Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’inde beyan etmektedir. Hz Süleyman, Hz Davut, Hz Musa, Hz Hârun, Hz Zekeriyyâ, Hz İsa ve Hz Yahya bir çırpıda akla gelen, Kudüs'te yaşamış peygamberlerdendir. Aynı zamanda Kudüs, Peygamber Efendimiz’in İsrâ ve Mîraç hâdisesine ev sahipliği yapmış bir şehirdir. Kudüs'ün önemi, anlatmakla bitmez. Bu kadar kadim bir şehrin korunması, yaşatılması ve huzuru, dünya mirası için de önem arz etmektedir.
Osmanlı Devleti, Balkanlardan ve Ortadoğu'dan çekildiği günden beri, gözyaşının hiç dinmediği yerlerin başında Kudüs gelmektedir. İslâm âleminin hiç kapanmayan gündemi... Yüz yıldır çözülemeyen, hattâ çözümden uzaklaşılan sorunu... Sadece Kudüs mü? Zulmün lîsanı, milleti hattâ dinî olmaz. Bosna Sarayı, Hocalı, Kaşgar, Arakan, Suriye... Hep aynı çığlık, aynı zulüm, yedi kat semâyı aşıp, insanların vicdanlarına ulaşamayan, gazap ordularına tâlim yaptıran marş...
İstanbul'u, Mekke'yi, Medine'yi düşürecek olan ilâhî ceza mı, yoksa Kudüs'ü düşürmeyi plânlayan güçlerin (Siyonizm'in) sonraki hedefleri midir? Ne yazık ki olay biraz mitolojik hale sokuluyor. Alınması gereken tedbirler ve yapılması gerekenler, olayı izleyip dua etmeye ve birkaç gaz alma mahiyetinde protestolarla geçiştiriliyor. Sorular yanlış, cevaplar hatâlı, tedbirler eksik ve yetersiz.
Kudüs'te ne yapmamız gerekir derken, düşman emin adımlarla plânının ikinci, üçüncü adımlarını hayata geçiriyor. 20 yıl, 30 yıl önce yapılması gereken Kudüs hamleleri, bugün yapılmaya çalışılıyor. Halbuki, Siyonizm'in belki 5. adımı, Suriye ve Irak'ın kuzeyinde kurulmak istenen uydu İsrail devleti, bugün DAİŞ, PYD, YPG, PKK olarak karşımızda.
1995 de, Merhum Prof Mahmut Esad Coşan, Malatya konuşmasında bunu anlatıyor. "Türkiye’nin Kayseri dâhil, Ankara’nın aşağısından Trabzon’un aşağısına kadar düz bir çizgi halinde ve Adana dâhil, Silifke dâhil aşağıya kadar olan kısmı; bütün Irak, bütün Suriye, bütün Ürdün; Arabistan yarımadasının da Medine-i Münevvere dâhil kuzey kısmı; Sina yarımadasının tamamı ve Mısır’ın kuzeyi, İskenderiye’den ileriye doğru hudutlara dâhil… Yâni, bizim şu anda içinde bulunduğumuz Malatya’nın da dâhil olduğu bütün bu kısımlar İsrail’in haritası içindedir."
Devamla, "Şimdi aziz ve muhterem kardeşlerim!.. Biz burada bu meseleleri bilen insanlar olarak, 2100 senesine kadar önümüzdeki programları inceleyen insanlar olarak, o zamana kadarki dokümanlar elimizde olan insanlar olarak, size tarihî bâzı şeyleri hatırlatmak için toplanmış bulunuyoruz. Yani sizi ilgilendiren, sizin çocuklarınızı ilgilendiren, sizin Allah divanında yüzünüzün ak olmasını sağlamakla alâkalı olan, Allah’ın dîvanında sorumlu duruma düşmenize sebep olacak bir takım konuları konuşmak üzere burada toplanmış bulunuyoruz" diyor.
Sadece O mu, O'nun gibi bunları söyleyen niceleri bir bir şehit edildi.
Millet olarak 15 Temmuz işgal girişimini tam olarak idrak edebilmiş değiliz. Şimdi bunun, Kudüs ile ne alâkası var diyebilirsiniz. "Bayrak düştüğü yerden kalkar", "batan geminin enkazını, battığı yerden ararlar" sözlerini duymuşsunuzdur. İstanbul'un en önemli özelliği, paha biçilemezliği biraz da buradan gelmektedir. Son 200 yılın, her saniyesinde Kudüs tik takları... Her saat guguğunda bir yiğit yatar... Her 12'yi çaldığında bir Abdülaziz, bir Abdülhamit, bir Menderes ve bir Özal göklere çıkar...
Yaşadığımız pek çok şey gibi, 28 Şubat kipalıları ve 15 Temmuz Humeynileri Kudüs'e adanan hahamlardır. Rahmetli Erbakan'ın başbakanlığı zamanında, Çevik Bir'in haddi ve yetkisi olmadığı halde, tank modernizasyonu adı altında İsrail'le yapılan anlaşma hatırlanılmalı...
Belki tam burada İsrail'in kuruluşu ile alâkalı birkaç kelime söyleyecek olursak; sanayi devriminden sonra, gözünü kan bürüyen "tek dişli canavarların" ihtiraslarını körükleyenler, en nihayet, I. Cihan harbini çıkarmışlardır. Aynı güçler, Ortadoğu, Asya ve Afrika'nın hâmisi, Osmanlı Devleti'ni Anadolu'ya hapsettikten sonra, İslâm Coğrafyasına yüz yıl, yeni durumlarına alışmaları için mühlet vermişlerdir. Paralı asker gibi kullandıkları güçlerle (Osmanlı ganimetleri ile güçlenen Avrupa'nın kontrolden çıkmasını önlemek için aralarında savaştırıp hizaya çektikten sonra, 1945), 1948 de İsrail Devleti'nin kurulduğunu ilân etmişlerdir.
Bu parantez bilgiden sonra, birileri adına her şey yolunda giderken, hesapları bozan bir Temmuz gecesi yaşanacaktı. Asıl gâye Türkiye'yi en az üçe bölüp, Halife otağına Ortodoks bayrağı dikmek... Onun için Boğaz Köprüsü tutulmuştu. Üzerinden 1,5 yıldan fazla süre geçmesine rağmen; "neden köprüden işe başladılar?" sorgulaması yeterince yapılmadı. Düşünmek istemiyorum ama zaferlerini Ayasofya'dan çalan çanlarla mı ilân edeceklerdi? Yoksa Ayasofya Hıristiyanlara sus payı olarak mı verilecekti Kudüs karşılığında. Büyük İsrail için en büyük engel ortadan kalkacaktı.
İşte 15 Temmuz, II. Abdülhamit Han'ı tahtan indiren Harekât ordusuna, yaklaşık yüz on yıl sonra dur demekti... Bir hayâsız akını, milletin iman dolu göğsünde durdurması, iki yüz yıldır fiili ve ruhî geri çekilmenin son bulması, inşallah taarruza geçmenin miladıdır. İstanbul'un fethi gibi Siyonist çağın kapanması, Tevhit Çağı'nın açılmasıdır.
"En iyi savunma saldırıdır" derler askeri literatürde, "15 Temmuzdan kısa süre sonra Fırat Kalkanı harekâtıyla başlayan Türk Akınları" diye başlayacak târih kitapları. Kudüs'ün müdafaası ve özgürlüğü, bu gün Afrin'den başlamaktadır. Yarın Membiç'ten İran sınırına, Bağdat'tan Şama oradan Lübnan'a... Hattâ ikinci bir kolda, Somali ve Cezayir'den gelip, Mısır üzerinden olmalıdır. İnşallah bunları da yazacak târih kitapları.
Kudüs ilk kıblemizdir, Efendimiz'in isrâ mucizesinin varış noktası, miraç mucizesinin başlangıç noktasıdır.
|