Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     21549 kez okundu.     19 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Gelenek ve Gelecek
Sinan Yalçın

  Sayı: 51 - Ocak / Mart 2006

Gelenek ve gelecek konusunun bende ilk uyandırdığı intiba, bir zamanlar televizyon ekranlarından insanların beyinlerine empoze edilmeye çalışılan ve aynı zamanda kendilerince geleceğin ana hatlarını çizen ve böyle olması gerektiği konusunda çaba sarf edilen, inceden inceye zihinleri kemiren şu iki reklâm cümleleri geldi aklıma;

Siz hâlâ annenizin margarini mi kullanıyorsunuz!

Babadan kalma gazeteler müzeye!

İlk bakışta bu iki slogan masumiyet kavramı ile kendini sunmuştur insanlara ve asıl verilmek istenen mesajı üstü kapalı olarak vermiştir. Ancak o zamanlar kulağa hoş gelen argümanları kullanarak niyet gizlenmişti. Daha sonraki akıl yürütme çalışmalarının nihayetinde meselenin öz itibari ile eski ve yeni arasındaki mücadelesinin tam orta noktasından baltalamak sureti ile yeninin vazgeçilmezliği ve eskinin artık kullanılamazlığı olarak mücadeleyi neticelendirmiştir.

Sözü fazla uzatmadan asıl konumuza dönerek, gelenek ve gelecek konusu hakkında bir şeyler söyleyelim. Sanayi devriminin insanları kapitalizmin kucağına itmesi ile birlikte eskiye karşı başlatılan savaş daha sonraki süreçlerde kendisini daha belirgin olarak hissettirmeye başlamış, insanların makineleştirilmesi ile birlikte bu süreç hızlandırılmıştır. Makinenin insanlar üzerindeki bu tahakkümü insanlarda eskiye karşı tavır alışı gereklilik olarak sunmuştur. Veyahut da bunun bir mecburi olarak algılanmasını sağlamıştır. İnsanlığın büyük çoğunluğunu saran bu ideolojik furya netice itibari ile insanlarda bir eskiden kaçış duygusu veya kitle psikolojisi oluşturmuştur. Zira bu ideolojik çıkışa karşı gösterilebilecek direncin ne kadar başarılı olabileceği tartışılabilir ancak buradaki bir tavır alışın diğerlerinin önünü açacağı gerçeği ile yeniye doğru kanalize edilen insan topluluğunun bu kanalize oluş ile birlikte aynı zamanda da kendi geçmişinden ve köklerinden uzaklaştığı da bir gerçektir.

Burada asıl irdelenmesi gereken gelenek ve gelecek arasındaki ilişkinin yanlış algılanması ve algılatılmasıdır. Tabiî ki buna geçmişe bakış geleneğinin ideolojik izler taşımasını da eklemeliyiz. Hasbelkader geleneğe gelişmenin önündeki engel olarak bakarsanız, geçmişi bu şekilde algılamanız normaldir. Ancak geleneklere modernizmin ve geleceğin alt zemini olarak bakabildiğimiz zaman meseleye daha objektif yaklaşmış oluruz.

Bir mesele üzerinde fikir beyan ederken öncelikle onun anlaşılabilmesi gerekmektedir. Bu da aynı zamanda konuya bakarken ön yargıların terk edilmesi anlamındadır. İnsan kendisini ne kadar açık tutarsa meseleyi o kadar iyi analiz etmiş olur. Bütün bunlara istinaden gelenek konusunu ele alırken onu tarif ederken, hem geçmişin tahakkümünden kurtulmak gerekmektedir, hem de geleceğin göz kamaştırıcılığından. Dolayısıyla olumlu değerlendirme için özgür bir ortam gerekmektedir.

Gelenekler milletlerin geçmişleri ile ilgili bizlere bilgi veren yaşamsal kaynaklardır. Geçmiş ile gelecek arasındaki köprüdürler. Yani geleceğe bırakılmış birer emanettirler. Toplumların kültürünü içerisinde barındırırlar. Sosyolojik anlamda toplumların kodlarıdırlar. Bu pencereden baktığımızda geleceğin kurgusunda sıkça başvurulması gereken milli şifrelerdir. Bu haliyle geleneklerin, sağlıklı bir değişim geçirebilmenin anahtarı oldukları anlaşılacaktır. Bu haliyle gelenekler yeninin önünde bir engel değil ona yol göstericidirler. Geleneklere bu açıdan baktığımızda modernizmden tutunda değişim, gelecek, süreklilik kavramlarını da irdelemiş olursunuz.

Bu haliyle geleneklerin aynı zamanda geleceğin okunması için bir kaynak olabileceği de ortaya çıkmaktadır

GELENEK VE MODERNİZM

Modernizm incelemelerinde sıkça yapılan yanlış geleneklerin yanlış okunması ve algılanmasıdır. Bunun için biz burada gelenek ile modernizm arasında ki ilişkinin bir çatışmadan çok aynı noktada buluşulması gerektiği üzerinde duracağız.

Modernizm ve gelenek arasındaki ilişkiyi mütalaa ettiğimizde bu iki kavramın birbirini tamamladığı görülecektir. Ve bununla birlikte yazarçizer tayfasının sürekli olarak vurguladıkları gibi modernleşmenin yolu geleneklerin terkinden değil geleneklerin elinden olacaktır. Ve gelenekler geleceğin anahtarı olacaktır.

Gelenek ve gelecek konusu incelenirken "modernizm argümanları içerisinde her yeni iyi midir?" sorusunun karşılığını bulmamız gerekir. Ve bununla birlikte, "toplum olarak önümüze konulan her yeniye karşı duruş noktamız neresidir? Duruş noktamızın mahiyeti ve içeriği ne olmalıdır?" gibi soruları da cevaplandırmamız gerekmektedir.

İçtimai meselelerimizde diyalektik sürecini iyi işletebilmek gerekmektedir. Bunun için önümüze konulan her yeniye karşı, onu anlamak ve algılamak, millileştirebilmek için bir direnç gösterebilmeliyiz. Bu bizim yeniye karşı tahakkümümüzün önüne geçecek bir hamledir. Bir anlamda bu tavır alış değişim sürecinin sağlıklı olmasıdır aynı zamanda.

Toplumun yeniye karşı oluşturduğu bu direnç yeni tarafından kırıldığı müddetçe, yeni toplumsal platformda yaşama şansı bulacak ve aynı zamanda toplum tarafından içselleştirilebilecektir. Yeniye karşı oluşturulan bu duvar aynı zamanda değişim sürecinde ve ekseninde alternatif üretebilmenin de yolunu açacaktır. Bu da topluma değişim diye sunulanlar içerisinde mantıklı ve makul olanın seçilmesi, olmaması durumunda ise alternatifinin üretilebilmesinin yolunu açacaktır. Bunu modernizmin yerelleştirilmesi olarak algılayabilirsiniz. Modernliğin yerelleşmesi ile birlikte gelenekler statik konumdan dinamik bir yapıya kavuşacaktır. Böylece değişimin ve geleceğin temeli sağlamlaşacaktır.

Burada ifade edilmesi gereken diğer bir husus değişim süreci içerisinde geleneğin ve modernliğin birlikte sürece katılımının, değişimi daha da güçlendireceğidir. Çünkü geleneğin içerisinde saklı duran kültürel kodlar aynı zamanda modernizmin de temel argümanlarıdır. Dolayısıyla geleneği reddederek modernliğe ulaşmak sağlıksızdır. Etkili bir gelişme olabilmesi için gelenekler bu projede yer verilmelidir. Her toplumda belli bir gelenek- kültür altyapısı mevcut olacağından o toplumun modernizasyonu, bu alt yapının üzerine çağın insanın gereksinimlerini eklemek sureti ile sağlıklı bir yapıya kavuşur. Buna istinaden geleneği modernizasyonun alt zemini olarak aldığımızda, modernizm ve gelenek arası ilişkinin veyahut birlikteliğin gerekliliğini anlamış oluruz.

DEĞİŞİM VE DEVAMLILIK

Değişim mevzuunu irdelerken Ahmet Hamdi TANPINAR’ın “değişerek devam etmek, devam ederek değişmek “gibi sayfalar dolusu yazıya bedel ifadesi burada bizim ana kaynağımız olacak. Ve bu ifade bizim gelenek ve değişim hususunda söyleyeceklerimizin özetini oluşturmaktadır.

Değişim bir anlamda gerekliliktir... Bulunduğunuz ortamın, sosyal, kültürel, yaşamsal boyuttaki değişimler sizin adaptasyonunuzu sağlayabilmek için bir mecburiyettir. Ancak burada değişimin kendinize uygun olan kodlarını yakalayabildiğiniz sürece katılımınız daha güçlü olur. Önemli olan değişim sürecinde iyiyi ve güzeli yakalayabilmek, ihtiyacınız olanı elde edebilmektir. Bunun için değişimin kaçınılmaz olduğu bir ortamda değişimi akli muvazene boyutunda değerlendirerek ve bu realiteyi en makul ve mantıklı bir şekilde başka bir ifade ile en az zararla atlatmak en karlı olanıdır. Her şeyin durmadan değiştiği bir mekânda değişimden kaçınılamayacağına göre yapmamız gereken değişim için gelenekleri ve dolayısıyla geçmişi çıkış noktası olarak almak ve geleneğin yaratıcı yenilenmesinin önünü açmaktır.

Yani burada ifade etmeye çalıştığımız şey, geçişi de işin içine katarak temel olarak algılandığı bir gelecek kurgusu oluşturmaktır. Çünkü kendine ait hissedebilmenin gereği olarak sizin geçmişinize ait bir hususun dâhili bağlılık, sahiplenme duygusu oluşturacaktır. Kendine ait olanın toplum nezdinde daha fazla ilgi göreceğinden yola çıkarak gelecek kurgusunda ve buna bağlı olarak değişim sürecinde toplumun geleneğini referans noktası olarak aldığımızda toplumsal tabana doğru, elitinden avamına doğru geniş tabanlı bir sahiplenme ve mutabakat sağlanmış olur. Netice itibari ile toplumu ilgilendiren mevzularda o toplumu oluşturan bireylerin aktif katılımı sağlıklı ve sürekliliği olan bir yapıyı doğuracaktır. Ve dolayısıyla bu mutabakat, gelecek projelerinde toplumun işini kolaylaştıracak ve önünü açacaktır.

Buradan hareketle gelecek projelerinde geleneği dışlayamayacağımız gibi projektör olarak kullanmalıyız.

GELECEĞİN OKUNMASI

Türkiye de gelecek üzerine konuşmak belki de en zor olan iş olsa da kendi çapımızda bir şeyler söylemeden konuyu sonuca ulaştıramayız. Çünkü bu bizim açımızdan önümüzün görülebilmesi için bir zihin jimnastiği mahiyetindedir.

Değişim dalgası her dönem kendisini farklı bir kavram ve kimlik adı altında toplumlara sunmaktadır. Biz bu gerçeği gelecek okumalarımızda ve kurgulamamızda dikkate değer bir husus olarak almalıyız. Değişim dalgasına kendinizi önceden hazırlamak, sizin tarih sahnesindeki devamlılığınızın gereğidir.

Gelecek üzerine fikir beyan etmek bu günü anlamaktan geçer. Tarih geçmiş ile geleceği içerisinde barındırır. Dolayısıyla geçmiş ve gelecek arasındaki bu bağlılık toplumlardaki değişim ve devamlılık olgularının da güçlenmesine neden olacaktır. Zamanın ilerleyişi doğanın kanunudur. Bu kanun değişmeyeceğine göre zamanın istediği değişimi gerçekleştirerek ve aynı zamanda, zamanın ileriki safhalarda önümüze koyacağı mecburilikleri önceden masaya yatırarak, zamana yenilmemenin keyfinin çıkarıp ve bununla beraber gelecek sorununu ortadan kaldırmış oluruz.

Eğer ki gelecek konusunda hiçbir endişe taşımama rahatlığını yaşamak istiyorsak, öncelikle bu günü anlamlandırarak ve bu günün yarının aydınlatıcısı olarak değerlendirmeliyiz. Çünkü gelecek her zaman yaşadığımız zamanın içerisindedir. Ve biz bu zamanı anlayabilirsek geleceği de anlamış oluruz. Önümüzdeki tarih perdesine düşürebildiğimiz ışık nispetinde hem önümüzü göreceğiz hem de güzergâhımızı belirlemiş olacağız.

Eğer ki yarınki hayalimizi seyretmek istemiyorsak, kendi hayalimizi kendimiz oluşturmalıyız.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen :     03.05.2016
Yorum : Ya çok güzel bir metin çok teşekkürler




Ekleyen : Ayda karaman    07.01.2016
Yorum : Kültür toplumları şekillendiren önemli faktörlerden biridir kültüründe iskeleti geleneklerdir. Milletleri diğer milletlerden ayıran özelliklerden biri geleneklerdir bir toplumun devamlılığı için geleneklerinin yeni nesillerde yaşatılması önemlidir .geçmişe bakılarak tecrübe kazanılır .geçmişini bilmeyen geleceğe emin adımlarla asla yürüyemez .




Ekleyen : davut    24.10.2012
Yorum : bncd engeldir . Tabiatın geregi olarak degişim kaçınılmazdır.




Ekleyen : aleyna    07.04.2010
Yorum : bence genel hatlarıyla engel değildir,ama bazı istisnalar var...mesela töre...ama bu istisna bence bu sefer kaideyi bozarrr!!!




Ekleyen : k?bra    16.10.2009
Yorum : bencede engel değil.kendimi bildim bileli gelişmekte olan ülkeyiz.peki neden hala gelişemedik .çünkü gittikçe geleneklerimizden uzaklaşıyoruz ve batıya özeniyoruz.hala bunu inkar eden arkadaşlara örnek olarak japonyayı gösteriyorum.hem geleneklerine bağlılar hemde en gelişmiş ülkeler arasındalar:)




Ekleyen : Ege    08.10.2009
Yorum : Çok güzel ama bazılarına katılmıyorum. Biraz daha dikkatli yazarsanız iyi olur...




Ekleyen : muhammer    18.04.2009
Yorum : gelenekleri yanlış yorumlamakda bir gelenek değilmidir? ayrıca doğu bölgesinde sanayinin yapılması için düzalan ve insan güvenliği olması gerekir




Ekleyen : hatice    06.04.2009
Yorum : neden engel olsunlar ki onlar izim aslımızdır enliğini kaybedersek asla gelişemeyiz gelenekler sayesinde birlik ve beraberlik oluyor ayrıca töre kandavaları gibi olaylar yanlış yorumlandıkları için gerçekleşiyor ayrıca japonya geleneklerini uyguluyor ve şu an dünyada en gelişmiş ülke gelenekler bize atalarımızdan kalmıştır geçmişte atalarımız gelenekleri uyguluyordu geişmeye de devam ediyorlardıı......




Ekleyen : tu?ba    22.11.2008
Yorum : gelenek toplumun bir yaşam biçimidir . geleneksiz bir toplum düşünülemez .yıllar boyunca değişemez .gelişim gösterir her ulusun kendine göre örf ve adetleri vardır . bu yüzden her milletin geleneklerinde farklılıklar vardır . hatta ülkemizin 7 bölgesindeki gelenekler ayrım gösterir.yüzyıl öncesiyle günümümz ve günümüzle yüzyıl birbirine benzemez. ama o zamanlardaki insanların yaşayış kültürleri (arkadaşlar inşallah işini ze yarar):




Ekleyen : tu?    28.10.2008
Yorum : Gelenekler gelişmeye engel değildir.Töre,kandavaları gibi insanlık dışı olaylar geleneklerin yanlış yorumlanması ve anlaşılması sonucu doğmuştur.Bu gibi yanlış anlaşılmaların en çok doğu bölgelerinde gerçekleşmesi ise oraya verilen (daha doğrusu verilmeyen)değerin ürünüdür.Sanayileşmiş şehirlere ağırlık verilmesinden kaynaklanan sorunlardan yalnızca birisidir.Bütün kötü şartların doğu bölgelerinde yaşanmasının içine geleneğin yanlış anlaşılması da girer.




Ekleyen : merve    10.10.2008
Yorum : arkadaşlar gelenekler gelişmeye engeldir istanbul gelişmekte olabilir fakat doğu anadolu, güneydoğu anadolu ülkelerine baktığımızda geleneklerine bağlılardır fakat en gelişmemiş bölgelerimizdir kan davalarının en çok olduğu bölgelerde buralardır




Ekleyen : naz    28.04.2008
Yorum : bence engel değildir çünkü arkadaşların dediği gibi gelişmekte olan bir ülkedeyiz.eski olmayan bir sürü teknolojik eşyalar ortaya çıktı bunlara ne demelisiniz biz bunlar çıktığı halde derede çamaşır yıkayan belki vardır belki yoktur ama bence fazla yoktur. buna ne demelisiniz????




Ekleyen : pelin    26.03.2008
Yorum : bence engel diyen arkadaşlar sacmalamışlar çünkü biz gelişmekte olan bir ülkeyiz ve hala geleneklerimiz sürüyor peki buna ne diyceksiniz




Ekleyen : ?mrebedel    01.02.2008
Yorum : gelenekler gelişmenin önünde engel değildir çünkü gelişmekte olana bir ülkeiyiz geri kalmış değil .evet töre davaları var ancak bir ülke geleneklerini kültürünü bilmeden de yaşayamaz gelenekler süre gelen bişeydir buda geçmişini bilmeyen geleceğini bilemez anlamını vurgulamaktadır dikkat etmeniz gerekir ki şunanda bile gelişmenin bir örneği olan blgsyrdan yazışmaktayız




Ekleyen : ezgi    13.01.2008
Yorum : ırmak nehire katılıyorum.gelenekler gelişmeye engeldir.töre ,kandavaları,kzı mal gbi satıp alma gelenek görenek ise en bunları kabullenmem arkadaş.bir hayatı yok etmek insanları mal gii satıp almak gelenek ise bu bizi geleceğe nasıl iyi bir şekilde götürecek?mantık istiyorum




Ekleyen : ilkay    08.01.2008
Yorum : bence de engel değildir çünkü o kadar gelenek var engek olsayydı şu an hiç gelişemez dik




Ekleyen : yrmak nehir    10.12.2007
Yorum : gelenekler gelişmeye engeldir çünkü gelişmemiş olanbazı şehirlerde hala kan davaları töre cinayetleri vardır.Töre cinayet bir hayat demektir bu da o şehirlerin gelişmediğini göstermektedir çocugunu okula göndermeyen bir aile o çocugu nasıl geliştirebilir ve nasıl topluma kavuşturablirn




Ekleyen : nehir r?zgar    04.12.2007
Yorum : sinan yalçın katılıyorum




Ekleyen : musap    29.11.2007
Yorum : gelenekler gelişmeye engel değildir





 
K?lt?r (and) Pop?ler K?lt... - Sayı 53
Gelenek ve Gelecek... - Sayı 51
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Marksizm’in, her şeyin cevabını veremediği, “ilk insanı ve tabiatı kim yarattı” sorusuna “bunu ortaya atmakla tabiatı ve insanı yok farz etmiş oluyorsun. Bundan vazgeçersen, bu soruyu sormaktan da vazgeçersin” demesinden(diye karşılık vermesinden) anlaşılmaktadır. Ancak her şeyin cevabını verebilecek bir kriteryuma sahip olan “benim düzenimi kabul et, kurtulursun!” deme hakkına sahiptir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14597607
 Bugün : 1830
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631800
 Bugün : 601
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 845
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim