Kardelenin 18 Ocak 2020 tarihli 25. toplantı tutanağı ve alınan kararlar Kardelen Dergisi Sayı:
103 -
18 Ocak 2020 tarihli 25. toplantı, Bilecik’te, Hüseyin Sert (Yavuz’un babası) ağabeyimizin evinde yapıldı.
Toplantıya katılanlar; Ali Erdal, Hüseyin Sert, Sinan Ayhan, Kadir Bayrak, Yavuz Sert, Murat Yaramaz, M. Kemal Karabıyık.
Sabah 11.00’da buluşuldu. Mazeretli olanların selâmları iletildi.
Takdim ve selâmlama ile toplantıya geçildi.
1. Toplantı başkanının (M. Kemal Karabıyık) takdimi ve selâmlama konuşması:
Dergimizin yayın periyoduna uygun olarak 3 ayda bir gerçekleştirdiğimiz yazarlar toplantımızın 25.sini bugün inşallah burada icra edeceğiz. Yakından uzaktan gelen bütün gönüldaşlara hoş geldiniz diyerek toplantımızın ve alacağımız kararların hayırlara vesile olmasını Allah’tan niyaz ederim.
Evet, 25. Toplantıya ulaştık… Dile kolay 25… Üç ayda bir, her yıl dört toplantı… İlk toplantımızı 27 Nisan 2013 tarihinde İstanbul’da yapmışız. İkincisini Ankara Bağlum’da… Bilecik’te, Söğüt’te, geçen sefer Konya’da, hep büyüklerin huzurunda… Hattâ bu toplantıların Balkanlarda, Kudüs’te yapılması da temenni edildi. Kim bilir belki bir gün… Bu toplantılarda alınan kararlar ve bir araya gelerek yaptığımız istişarelerin bereketi (Ali Hocamın geçen toplantıda söylediği gibi) Kardelen’in her sayıda pekleşe pekleşe gelişmesini sağladı.
Benim Kardelen ile olan tanışmam, üniversite yıllarında yaz tatillerinde Kadir ağabeyin bürosuna avukatlık işlerinin nasıl yürüdüğünü öğrenmek için gelmem sayesinde oldu. İlk tanışmam 2008 yılıydı. Sonra 2009 yılında okul bittikten sonra stajımı yapmak üzere Kadir ağabeyin eski bürosunda çalışmaya başladığımda gerçek mânâda Kardelen’in içine girdim. O ilk zamanları hatırlıyorum; derginin her sayfası (önlü arkalı dört sayfa halinde) matbaadan basılıp büroya gelir, biz orada sayfaları düzene sokar, katlardık, zımba basar, sonra kapağı ile birlikte düzgün kesilip son şeklinin verilmesi için matbaaya geri gönderirdik. Çok meşakkatli bir işti daha o zamanlar. Ondan öncekileri ben bilmiyorum ama söylediklerinizden anladığım kadarıyla ne zorluklar… O günlerden bugünlere geldi Kardelen. Emeği geçenlerden Allah razı olsun.
Geçenlerde çocuk gelişimi ile ilgili bir kitap okurken kitapta şöyle bir örnek vardı: daha yeni yürümeyi öğrenen bir çocukla birlikte gidilen piknikte, anne baba hemen bir ağacın arkasına saklansalar, çocuk geri dönüp baktığında anne ve babasını görmese ne olur? Her çocuğun tepkisi ufak farklılıklar gösterse de sonuç genellikle şu olur; çocuk yürümekten vazgeçer, sağına soluna bakınır, anasını babasını arar, onları göremezse ağlar. Davranışlarıyla çocuğun açık seçik verdiği mesaj şudur diyor kitabın yazarı; “elimden tutmayın, ama orada durun bana bakın, ben hem bağımsız hem de ait olmak istiyorum.”
Hepimiz hayatımızda hem bağımsız hem de ait olmak isteriz. Bir şeylere ait olmak… İlişkilerde ait olmak ve birey olmak arasındaki denge, yaşamın en temel olgularından biridir. İnsanoğlunun her ikisine de ihtiyacı vardır. Herkesin ait olduğu, kendisini yakın hissettiği parti, tarikat, kulüp, topluluk, dernek, vakıf gibi organizasyonlar vardır. Bizim için de kendimizi ait hissettiğimiz topluluğun en başında Kardelen geliyor.
Allah birliğimizi daim eylesin, Kardelen sayesinde hayırlı işlerde bulunmamızı nasip eylesin… 30. yılına girecek Kardelen’in nice 30 yıllar boyunca insanlığa faydalı olmasını nasip etsin. Herkesten Allah razı olsun…
2. Ali Hocanın konuşması:
Sevgili gönüldaşlar,
Bu toplantı olacağı zaman, hattâ olacağı zaman da demeyelim, bir toplantı bittikten sonra öbür toplantı başlıyor demektir, öbür toplantının başlaması yani bu toplantının bitiminden itibaren, iğne vurulmaktan korkan çocuk gibi mi desem, yarın bayram olacak, bayram elbisesini giyecek çocuğun sevinci ve beklentisi gibi mi desem veyahut da annesini babasını dışarıdan gözleyen çocuk gibi mi desem böyle bir heyecan içinde olurum. O zaman iki şey aklıma gelir: Allah korusun, bir sebep olsa da, toplantı olmasa yani ben de konuşmasam. Böylece bunun sıkıntısına girmesem… Allah korusun… İkincisi, “Yarabbi, hepimize basiret nasip eyle, başarı nasip eyle, anlayış nasip eyle, kusurlarımı anlayışla karşılayacak kişilere hitap ediyorum, anlayışımızı arttır.” Konuşmayı yapana kadar, bu âna kadar, bu heyecanı hep taşırım. Konuşmaya başlayınca, Allah, heyecanı kontrol etme imkânı veriyor.
Şimdi kendimi bu şekilde ifşa ettikten sonra asıl meseleye gelelim…
Bir zamanlar Hisar diye bir dergi vardı. Tahmin ederim aranızda bilen yoktur. Bizim emsalimiz ve biraz küçükler (Hüseyin ağabeyi işaret ederek) bilir. Mehmet Çınarlı çıkarırdı. 1950-1980 arasında 30 yıl çıktı, istikrarla. 80’de kapandı. Şimdi Hisar dergisi, bugünden o güne baksa, kendisini değerlendirse nasıl görür? Zamanda yolculuk yapma imkânımız olsa bizim de Kardelen olarak 5 sene sonra geçmişimize baksak, 10 sene sonra, 20 sene sonra, 30 sene, 300 sene, 500 sene sonra, Kardelen’in başlangıcından devamına kadar inşallah kapanmayacağını düşünerek söylüyorum, son sayısına kadar bakma imkânımız olsa kendimizi nasıl değerlendiririz? İnsan hayali çok geniş, bir yandan ölümsüzlük ararken bir yandan da zamanda yolculuk yapmayı hayal eder. Filmlerini çevirir.
Biz geleceğimize gidemiyoruz ama geçmişimize bakabilme imkânımız var. Öyleyse Kardelen olarak kendimizi daha önceden yaptığımız gibi hattâ ondan daha üstün bir şekilde bütün müesseselerimizi, faaliyetlerimizi, sadece dergi yayını değil, bütün faaliyet gruplarını da yeniden bir gözden geçirsek…
Müesseselerimizi tek tek tespit etsek… Vatsap guruplarından, üç aylık olup olmamak hususuna, site editörü, dergi editörü, yayın kurulu sekreteri, bunların isimleri… Doğru isimlendirme mi yaptık? Bugüne kadar her müessese, Mizah Köşesi meselâ… Nasıl kuruldu, lâf olsun diye mi devam ediyor, yoksa birinin, dergi editörü, site editörü, yayın kurulu sekreteri isimleri yazıyor ama bütün yazıları falanca yazıyor. Öyle mi?
Bu iş aksarsa veya yanlış kararlar nasıl telâfi ediliyor? İleriye matuf her müessese, kendisini nasıl geliştirmeyi düşünüyor? Site editörlüğü nasıl başladı, nasıl devam ediyor, gelecek için site editörlüğünün –editör demiyorum editörlük diyorum– nasıl plânları var? Neler isteyecek bizlerden? Neler teklif edecek? Yani Kardelen bir akademya… Bir üniversite… Bir sistem… Bir organizasyon… Fikir organizasyonu olarak kendisini, yaptığı işi, sorumlu olduğu faaliyeti muhasebe etsin. Yani madem ilerden gidip de şu ana bakamıyoruz, şu andan geçmişimize bakarak bütün müesseselerimizi gözden geçirelim… Bundan sonraki toplantımızda bunu yapalım… Biraz sonra yapacağımız istişarede bunu teklif edeceğim. Kabul edilirse her müessese, ciddi olarak hazırlığını ona göre yapsın. Bir sonraki toplantıda benim konuşmam da olmasın, açılış konuşması da kısa kesilsin, şöyle bir muhasebemizi yapalım.
Bakın bir proje ortaya attık, nasıl ses getirdi. Demek ki bu toplulukta bir istidat var. Şu misalle kapatayım. Hani Nasreddin Hoca, ağzı ağaç tıkanmış çeşmeden tıkacı çekip üstüne sular sıçrayınca biz çeşmenin ağzı kapanır mı demiştik ama senin ağzını kapayanın bir bildiği varmış dediği gibi bu cemiyetin, bu topluluğun eser veremez, semere veremez, ürün veremez hale getirilmesine sebep olanların kendileri açısından bir bildikleri varmış…
İmkân vermek gösterdi ki, takdim konuşmasında bir örneğini gördüğümüz gibi yerinde imiş. Hepinizden Allah razı olsun, teklifimi biraz sonra konuşuruz, Allah’a emanet olun…
3. Ali Hoca’nın konuşmasında dile getirdiği teklifin değerlendirilmesi:
Diğer gündem maddelerine geçmeden, konuşmada dile getirilen teklifin değerlendirilmesi yapıldı.
Yakın bir zamanda müesseseleştirdiğimiz Sayı Editörlüğü üzerinden istişareye devam edildi. Bir faydası oldu mu? Devam edelim mi? Bu görevi bir kişiye verelim mi?
Kapaklar mevzuunda… Sorumlusu mevzuyu açıyor. Arkadaşlara soruyor. Bizim oylama gibi bir yöntemimiz yok. İsterse topluluğa sorar, isterse tek tek kişilere danışır. İsterse oylar. Kararı o verecek, bu sorumluluğu o taşıyacak demek. Bu görevi şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da Emre’nin yapması uygun olur.
Dergideki görev sahipleri kendi görev alanlarını ele alsınlar.
Vatsap gruplarını ele alalım. Bunun için de bir sorumlu tespit edelim.
Bir sonraki toplantıda bütün müesseseleri konuşalım.
Bunun için diğer gündem maddelerini kısa tutabiliriz.
Hiçbir müessesemiz muhasebesiz kalmasın.
Sorumlusu, toplantıya katılamasa bile raporunu göndersin, toplantı tutanağında raporu yer alsın.
Raporlarda, müesseselerimizin isminden işleyişine kadar geniş uçlu bir fikir çalışması yapılsın.
Rapor hazırlayacak müesseseler ve sorumluları şöyle tespit edildi:
Editörlük – Kadir Bayrak
Site Editörlüğü – Yavuz Sert
Yayın Kurulu Sekreterliği – M. Kemal Karabıyık
Kapaklar – Emre Kaymaz
Sayı Sorumluluğu – Sinan Ayhan (gerek gördüğünde istediği kişiyi o sayı için sayı sorumlusu tayin edebilecek)
Vatsap grupları sorumluluğu – Murat Yaramaz (bir grupta yer alan gönüldaş diğer grupta unutulmuş olabiliyor, bütün grupların üyeleri en geniş grup dikkate alınarak yeniden düzenlenecek)
Olaylara Bakış, Ayışığı gibi sorumluluk alanlarına Ali Hoca yapacağı istişarelerle uygun gönüldaşları tayin edecek.
Yazarlarla, Ali Hoca’nın birebir irtibat kurması, şu hususta yazı yazmanın faydalı olacak şeklinde fikirler vermesinin gerekliliği üzerinde konuşuldu. Sinan ağabey özelinde kelime tercihleri üzerinde bundan sonra irtibat daha sıkı kurulacak.
Eser gönderme aşamasında, dosya isimlendirmelerinde bir standart oluşturmak teklif edildi. Hangi sayı için eser gönderiliyorsa isimlendirmede o sayının numarası, ardından kimin gönderdiği, konusu yani yazının başlığı (başlık uzunsa içinden bir kelime), eserle ilgili karşılıklı yazışma devam edecekse sonuna düzeltme, tashih, 1, 2 gibi eklemeler yazılmalı. “103, Kadir, sohbet-1” gibi… İsimlendirme en kısa fakat tam anlaşılır olmalı.
Tavsiye niteliğinde; eserler garamond fontunda, 12 punto, paragraf girintisi 0,5 cm, gövde metni iki yana yaslı gönderilse iyi olur. Yazım denetimleri yapılmalı, imlâya dikkat edilmeli…
İlerleyen zamanlarda kendimize göre imlâ klavuzu hazırlamayı Ali Hoca teklif etti.
Mübaraze mi, mübareze mi, usul mü, usûl mü (inceltme işareti olmazsa usul- yavaş anlamına geliyor)
Kasım var, kaasım var, kâsım var. İşaret konulmazsa karışıyor. Plân, tren, reklam vb…
Bunları da bir komisyon kurarak standarta bağlamamız gerekiyor.
Okunduğu gibi yazılır, yazıldığı gibi okunur kuralı dilimize yapılmış en büyük kötülüklerden biri. İmlânın kâidelerinin yeniden devlet eliyle konulması gerekir. Biz yapabildiklerimize gayret edelim.
Üstad’ın “ya da” ile ilgili fikri, şu an bizim camia da dâhil hiçbir yazar tarafından kullanılmıyor.
Gramer mânâsında Türkçe dilbilgisi yazılmamıştır. Kimsenin itiraz edemeyeceği, ilmî olarak Türkçe’nin grameri yazılmalıdır. Bizim bu konuda düşünmemiz, eksikleri yazmamızın geleceğe faydası olur.
Bir yerde dil arızası varsa, düşünce arızası da vardır. Yalan söyleyenin sesi normalin dışında bir ses olur diyor İbrahim Hakkı Hz.leri… Bunun gibi ifade yanlışı da tefekkür arızasının işaretidir.
4. 102. Sayının değerlendirmesi:
Kapak takdir edildi.
Kapak içindeki, Üstad’ın Muhammed Ali yazısı, sayfaya konulan fotoğrafı ve bilek üzerindeki beyin buluşu konuşuldu.
21. sayfadaki acıyorum üzerindeki çerçeve gereğinden büyük olmuş.
28. sayfadaki kitap kapağı koyu çıkmış.
31. sayfadaki Aliya kompozisyonu güzel bir buluş oldu.
32. sayfadaki Malcolm X fotoğrafı güzel oldu.
33. sayfadaki Aliya ile Muhammed Ali fotoğrafı anlamlı.
43. sayfadaki Dağlar şiirinin arkasındaki fon beğenildi.
90’lı sayılardan itibaren genel olarak bir merhale atladık tespiti yapıldı. 99. Sayı ile heyecanımız arttı. Bu toplantıda alınan kararlar da gösteriyor ki fikir heyecanımız da artıyor. Yazarlarımız gelişiyor. Vatsap gruplarındaki paylaşımlar üst seviyeden.
Eskiden kimden hangi yazıyı alabiliriz diye düşünüyorduk, şimdi hangi yazıyı koymasak diye düşünüyoruz.
102, konuya uygun en çok yazının geldiği sayı oldu.
5. 103. Sayının değerlendirmesi:
Eldeki çıktıdan iç sayfalar görüldü, değerlendirmeler yapıldı.
Kapakta, Üstad’ın yazısında geçen fikre uygun bir kompozisyonun olmasının daha uygun olacağı konuşuldu, son karar Emre’ye bırakıldı.
6. Konu tekliflerinin değerlendirilmesi:
Bir önceki toplantıda 104. Sayı için “İdeal devlet nizamı nedir?” konusu tespit edilmişti. Vatsap grubunda teklif edilen Doğu Türkistan ve Çin zulmünün 104. Sayıda işlenmesinin daha uygun olacağı, devlet nizamı ile ilgili konunun daha sonra ele alınmasına karar verildi.
7. Sinan Ağabeyin İstanbul’da katıldığı Dergi-Bir toplantılarıyla ilgili bilgilendirmesi;
İlk toplantı, Yeni Şafak gazetesinin binasında yapıldı, 80’e yakın dergi temsilcisi katıldı. Dergi-Bir’in şu anki başkanı Metin Bey’e dergi hediye etmiştim. O da Bilecikliymiş. Bakın Bilecik’ten bile katılım oluyor diye ismimizi zikretti. O toplantıda kargo meselesi konuşuldu. Şu ana kadar bir çözüm üretilemedi. Çıkış metinlerinde “secde merkezli” diye bir ifadeleri var, bu ifade etrafında tartışmalar oldu. Bu toplantılar her ayın 2. Haftası Salı günü yapılıyor. İkinci toplantıda katılım daha az oldu. O toplantıda, dergi fuarıyla ilgili görüşmeler oldu. Dergicilik sempozyumu, tiyatro, söyleşi gibi projeleri var.
8. Dergiyle ilgili projelerin değerlendirilmesi:
Askıda abonelik için üniversite öğrencileri en ideal kesim. Bu hususta Abdullah Hocayla görüşülecek. Onun uygun gördüğü öğrenciler bu proje kapsamında dergiye abone kaydedilecek.
Askıda abonelik projesi sosyal medya hesaplarından paylaşılacak.
Üniversitede stand açılması için teşebbüste bulunulacak.
Başka illerde ve Bilecik’in ilçelerinde temsilci bulmak için gayret sarf edilecek.
9. Bir sonraki toplantının;
Yeri : Bilecik
Tarihi : 2020 Nisan ayının 2 veya 3. haftası cumartesi günü (üçüncü hafta Ramazan başlayacak)
İdarecisi : Özgür Alkan Alkış (yedeği Kadir Bayrak)
|