Hayal mi? Ali Erdal Sayı:
107 -
Bir Azerbaycan televizyonundaki haber sunucusunun hitabı dikkatimi çekti. “Hürmetli temâşâcılar” diye başladı, sunumuna.
Temâşâ, istekle bakmak, seyretmek, seyre çıkmak. İbretle bakmak. Seyredilecek görüntü, görülmeye değer şey. Oyun, temsil, piyes, tiyatro... Kısaca göze ve kulağa hitap eden her şeyi istekle seyir...
Televizyon hayatımıza girdiği zaman sunucular, nasıl hitap edeceklerini bilemediler. Radyoda “dinleyiciler” deniyordu ve bu radyo için yeterliydi; ama televizyon için gözü ve görüntüyü de dikkate almak lâzımdı “Dinleyiciler” yetmiyor. “Seyirciler” denince, ses dikkate alınmamış oluyor... Bir süre sonra kifayetsiz de olsa, daha münasibi bulunamayınca “izleyiciler” kabul gördü çarnaçar. Geçen zamana rağmen çoğu kişinin benim gibi “izleyiciler” hitabını yadırgadığını düşünüyorum. Belki de bu sebeple, “izleyicilerin” başına “sayın” sıfatı ekleyenler de var. Soğuk, resmî ve suni bir saygı ifadesi. Bu şaşkınlık içinden bakınca “temâşâcılar” buluşunu daha çok takdir ediyorum... Hem görmeyi, hem duymayı, hem de gönüllü olarak takip etmeyi ve istenildiği zaman takipten vaz geçilebileceğini ifade ediyor. “Kıymetli” ve “sayın” yerine “hürmetli” demek de ayrıca takdire değer. Keşke televizyoncularımız bu güzelliğin farkına varsalar ve uygulasalar.
Bizim dışımızda başka noktalardan farklı buluşlar görebilme ve onlardan istifade edebilme imkânı ne büyük nimet... Fert için de millet için de... Biz Türk milleti olarak bu imkâna sahibiz.
İlkokul öğretmeni iken köyde bir öğrenci izin istedi. “Sağıla” gidecekmiş. Benim köyüme yakın olduğu halde sağılın ne olduğunu bilmiyorum. Pamuk toplama işinin adı imiş. Yakın iki köyün bile birbirinden öğreneceği var. Dünyanın her tarafına yayılmış Türk milleti için ne geniş imkân...
TRT Avaz, Makedonya’daki bir Türk köyünü tanıtıyor... İsmi, Kocacık... (-cik) ekiyle, küçültme ile beraber hürmet, sevgi ve sevimlilik ifade eden kelimeler türetilir. Mehmetçik... Ayşecik... Bunun bir örneğini Avrupa’nın ortasında görmek ne güzel. Hem de bir yerleşim yerinin adı olarak. Niceleri var kim bilir? Koca hürmet edileni, kıymet verileni ifade ediyor. Koca memleket, koca adam ve saire... Buna (-cik) eki getirilerek sevimlilik katılıyor. Avrupa’nın ortasında Türkçe’nin böyle bir güzelliğini görmek ne büyük nimet... Başka yerlerdeki zenginliklerimizi de bilebilsek ve onlardan faydalanabilsek...
Kıbrıs’ta, bizde artık unutulmaya yüz tutan (ñ) sesi etkili şekilde kullanılıyor. Bizde kaba zannediliyor; hele yazıda tamamen kalktı. Alfabeye bile alınmamış. Ama o sese ihtiyaç var. Meselâ “kalemini ver” dendiğinde, hem “sen onun kalemini ver” denmiş, hem “sen kendi kalemini ver” denmiş oluyor. İkisi birbirinden ayırt edilemiyor. “Kalemiñi ver” dendiğinde karşımızdaki kişiden onun kendi kalemini istemiş oluruz. Kaybedilmemesi gereken daha nice zenginliklerimiz var kim bilir?
Azerbaycan’ın, Ermeni işgalindeki topraklarını kurtarması haberlerini dinlerken, şimdiki zaman kullanımının geniş zamanla iç içe olduğunu farkettim. O mu daha güzel, bizdeki mi; uzmanlar incelemeli ve tavsiyelerde bulunmalı.
Demek ki, yakın ve uzak Türkçe konuşanların birbirlerinden öğrenecekleri çok şey varmış. Bunun gerçekleşmesi halinde dilimizin nasıl zenginleşeceğini bir düşünün. Kerkük türkülerini dinlerken, onlardaki cinasların, Türkçe’ye çok şey kazandıracağını düşünürüm.
Türkçe’yi geliştirme ve zenginleştirme işi, böyle tesadüfî bilgilerle değil, sistemli şekilde yapılmalı. Meselâ Türkçe konuşan bütün toplulukları kapsayacak bir “Büyük Türkçe Sözlük”e ihtiyaç var. Devlet olsun olmasın, nüfusu az - çok demeden, nüfuzlu nüfuzsuz ayırmadan, hiçbir sebeple ayırım ve kayırım yapmadan, şu veya bu sebeple hiçbir topluluğu dışlamadan... Türkçe’nin, dünyanın her yerinde konuşulan bütün kelimeleri bu sözlükte toplansa... Divân-ı Lügat-it Türk sayesindeki kazanımlarımıza bakarak, “Büyük Türkçe Sözlük” ihtiyacını anlayabiliriz.
Deyimler, kavramlar, terimler, atasözleri, kalıplaşmış sözler için ve daha benim düşünemediğim alanlarda ve konularda aynı faaliyet yapılsa...
Türkçe’nin, her bölgedeki bilgilerini toplayan, bunların birbiri ile kıyasını yapan bir büyük dilbilimi (gramer) kitabı yazılsa... Ve her seviyedeki okul için en kolay öğrenilecek şekilde hazırlansa... Aynı şekilde her yer için kültürümüzü, dilimizi, tarihimizi sevdirecek sevimli, okuma kitapları, ders kitapları yazılsa...
Vurgu ve telâffuz da mühim... Aynı işlemler sesli ve görüntülü kayıt olarak da gerçekleştirilse...
Dilimize ait her verim; en ücra köşedeki en küçük mâniden şaheserlere kadar her eser, en titiz şekilde derlense, toplansa... Argoya varana kadar, her yerdeki her verim, ses ve söz olarak kayda geçirilse... Bir büyük hazine bile bu kazanımlar kadar kıymetli olamaz.
Ve bütün bunlar, her topluluğa göre ayrı ayrı basılsa ve sadece Türk fikir hayatına değil, dünya düşünürlerine sunulsa... Altından değerli... Zira altın harcanıp gidecek, bu faaliyetler ise katlanarak kazandıracak.
Türkünün
“Kırat gemin almış, yol mu dayanır”
Dediği gibi bakın o zaman Türkçe nasıl gelişir ve ne eserler verilir!.. Bakın o zaman, her devletin telâş ve korkuyla, kiminle beraber olsam da varlığımı koruyabilsem diye çareler aradığı şu kan deryası dünyada, başta din ve dil olmak üzere bütün şartları hazır “Türk Birliği” nasıl kurulur!.. Sadece “Büyük Türkçe Sözlük” haberi bile, evet sadece “Büyük Türkçe Sözlük” haberi bile, nurlu bir işaret fişeği olacak ve kalemlerimize şevk ve heyecan kazandıracaktır. Her seviyeden insanımızı heyecanlandıracaktır. Açıl susam açıl, dilimiz çözülecek. Sanatkârlarımıza şevk ve gayret gelecektir. Devletlilere de... Bize güven kazandıracak... Bizim güçlenmemiz için dua eden İslâm dünyasının ümidi artacaktır. Türk milletinin nasıl bir potansiyel güç olduğunu ve bunu harekete geçirme kararlılığını bütün dünya görecek, parmak sallayanlar, parmaklarını ısıracak. Haber(ler)i bile bir enerji patlaması meydana getirecek olan faaliyetin bir de gerçekleştiğini düşünün.
“Büyük Türkçe Sözlük” faaliyeti başlasın; gerisi çorap söküğü...Hayal mi?..Bütün zaferler, başarılar önce hayal edilir. Hakikate giden yolun ilk adımıdır hayal...Bir de “Büyük Türkçe Sözlük” hayalinin, bütün Türklerin hayali olduğunu düşünün... Demek ki, hayal bir güçmüş...
●
Temennilerim hayalse eğer...
Sihirli lâmba ve uçan halı gibi ancak masallarda sözü edilebilecek gerçek dışı, uçuk kaçık ve hayatta bulunması imkânsız talepler mi?
Gerçekleştirilmesi mümkün, hattâ şart olan tedbirler mi? Takdir sizin...
|