Türk birliği ideali İlkay Coşkun Sayı:
107 -
“eyerleri berkitilen atların/ dağ yollarında rahvanız/ acılar kaç odalı/ kaç oda da biz varız/ kızıl elmamız bizim dağlardır/ bilmezler ki/ savaşları hep atlar kazanır/ bunu ancak hızlı koşanlar anlar.”
Türk birliğinin temellerinde; Türk düşüncesi, Türk örf, adalet ve hukukunun yanı sıra, kültür, coğrafya, dil, din, tarih gibi konuları ihtiva eden çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Üsküp’ten, Rumeli’den, Balkanlar’dan Kerkük’e, Kırım’a, Türkistan’a, Meriç’ten Hazar’a, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar çok geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır. Türk ve Türk birliği hakkında Ziya Gökalp, Hüseyin Nihal Atsız, Yahya Kemal, Arif Nihat Asya, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Abdurrahim Karakoç, Dilâver Cebeci, Orhan Şaik Gökyay ve daha nicelerini okuyarak Türk birliği yani Turan ülküsünün içeriği hakkında doyurucu malûmat edinilebilir. Kızılelma denen ülkünün, olgunun içi tam anlamıyla böyle doldurulabilir.
Özellikle İslâmiyet’e geçişle beraber Horasan erenleri ve Alp erenleriyle Türk kimliği mayasını bulmuştur. Bunun da öncesinde en eski Turanî bir kavim olduğumuz bir gerçek iken Türk kimliğinin temelleri Türkistan ve Horasan irfanı üzerinde daha da şekillendiği, gürleştiği görülmektedir. Türkistan’dan Anadolu’ya uzanan geniş coğrafyaya yayılmış olan fütüvvet hareketlerinin de bu kimliğin ruhunu oluşturduğu bir gerçektir. Kızılelma, Turan, Milliyetçilik gibi kavramlar tarih boyu hayatiyetini hep sürdürmüştür. Bahsi geçen bu milliyetçilik ifadesi ırkçılıktan belirgin bir şekilde ayrışmaktadır. Milliyetçilik değerlere bağlılık ve millete hizmet mânâsı içermekteyken, ırkçılığın ayrıştırıcı ve şiddeti besleyen bir unsur olduğunu belirtmekte fayda vardır.
Ömer Seyfettin’in “Kızılelma Neresi” hikâyesinde uzun uzadıya, Kızılelma’nın neresi olduğuna yönelik fikir jimnastiği yapılıyor ve “Hakk’ın göndereceği yer” denilerek fikir birliğine varılıp bu soruya da nokta konuluyor. Ziya Gökalp, “Turan” isimli şiirinin son bölümünde ise şöyle seslenir. “Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan/ Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan…” Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu “Malazgirt Marşı” şiirinde Kızılelma’yı şu şekilde ele alır. “Yiğitler kan döker, bayrak solmaya, Anadolu başlar, vatan olmaya/ Kızılelma’ya hey Kızılelma’ya.” Hakkı, adaleti hâkim kılma adına Kızılelma ülküsünü kendisine rehber edinmiş bir anlayıştır bu. Bu anlayışta hâkimiyet zulümle değil, gönülleri fethederek, adalet üzerinden yol alınarak sağlanabilecektir.
Yine Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları’nda milleti şu şekilde tanımlar. “Millet, ne ırkî ne kavmî ne coğrafî ne siyasî ne de iradî bir zümre değildir. Millet, lisanca, dince, ahlâkça ve bediiyatça müşterek olan bir başka ifadeyle aynı terbiyeyi almış fertlerden mürekkep bulunan bir zümredir.” Türk köylüsü onu “dili dilime uyan, dini dinime uyan” şeklinde tarif eder. Ziya Gökalp, Türklüğe hıyanet edenler hariç kendini Türk gören, Türk kabul eden, bu hissi taşıyan herkesi Türk olarak görmemiz gerektiğini söyler. Ziya Gökalp’in “Turan” ve “Kızılelma” şiirlerinde çizilen portre “hayali ülke” olarak nitelendirilen bütün dünya Türklerinin birleşeceği düşüncesi olan “Turan”ı işaret etmektedir. Millî mutabakat metinlerimiz olan kültür değerlerimizi, tarihimizi, türkülerimizi, öz benliğimizi de bu minvalde görmemiz gerekiyor.
Büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan biz Türkler hiçbir zaman ırkçılık üzerinde yol almadık. Türk milleti medeniyetinin, dininin, dilinin, kültürünün devamını sağlayarak tarihte farklı isimlerle de olsa devletler kurmuş ve yaşatmıştır. Cihan hâkimiyeti mefkûresi, hep ileriyi gösteren, terakkiyi şiar edinen içi dolu bir anlayıştır. Türk milliyetçiliğinin, Turan anlayışının özünde bu mefkûre vardır. Atasına, köklerine büyük değerler atfeden Türkler için kimlik çok önemlidir. Türkistan’a, Turan denmesinin de önem arz eden bu değerden geldiğini söylesek yanlış olmaz.
Tarihte Türklerin, İslâmiyet’e geçişleriyle birlikte Türk kimliği ile İslâm kimliğinin birbiriyle etkileşimi kaçınılmaz olmuş ve özlerini kaybetmeden önemli derecede zenginleşmiş ve bütünleşmiş bir kültür olarak yol almıştır. Bu haliyle birbirinden bağımsız olarak düşünülemez. Oluşan bu fikir birlikteliğinin son noktası ümmet birliği bu anlamda kaçınılmaz olmaktadır. Daha geniş kapsamlı olan bu birlikteliğin sağlıklı inşasıyla Türk halklarının akabinde tüm Müslüman halkların sorunlarını çözme noktasında güç birliği, ortak ticaret, yardımlaşma gibi olguları aktif tutmaktan geçtiğini görmek gerekiyor. Parçalı güçlerin birbirini tamamlayıcı yönlerini daha çok önceleyerek büyük güce, yeterliliklere tevdi etmekten geçtiğini hiçbir vakit göz ardı etmemeliyiz.
Son iki üç asırdır biz Müslüman Türklerin gerilemiş, zayıflamış daha çok edilgen hâl almış yönlerini pansuman yaparak iyileştirme yoluna gidilmelidir. Bu tüm dünya hor görülen Müslüman halkları içinde elzemdir. Son yıllarda ekonomik, siyasî, teknolojik ve sosyal eksiklikler giderilmeye başlanmış ama hızlandırmak gerekmektedir. Türk birliğine giden yolun Türk irfanını diri tutup, bu irfandan çok iyi beslenip, çağın gerektirdiği bilim, fen çalışmalarında gayret sarf ederek çok çalışmamız, üretmemiz gerekiyor. Türk dünyası dışını güllük gülistanlık görmek, eksiklikleri hep biz de, güzellikler hep ecnebilerde görme hastalığından kurtulmamız gerekiyor. Bu klinik bir vaka, hastalıklı bir durumdur. Bu da konunun başka bir boyutu. Karamsarlığa kapılmadan, geleceğe umutla bakmak pozitif düşünmeyi akabinde özgüveni artıracaktır.
Çok bileşenli, çok kutuplu, çok menfaatli, çok pazarlı günümüz dünya düzeninde Türk kimliğini taşıyan devletleri veya halkları bundan geri tutmak mümkün değildir. Bütün Türkleri aynı siyasî çizgide buluşturmak uzun bir zaman alacağı da bir gerçeklik olarak karşımızda dursa da bu uzun soluklu bir çaba olacaktır. Her türden olumsuzluklara, çekiştirmelere karşın orta noktalarda buluşulacaktır. Bu ortak noktalar zamanı geldikçe kıvama gelecek ve kuvvetlenecektir.
|