B?LENT BEY'Y U?URLARKEN Medya Sepeti Sayı:
46 - Ekim / Aralık 2004
Onuruyla Yaşayan Onuruyla Ayrılan Devlet Adamı'na Siyasi hayata atıldığı andan itibaren hep inandığı gibi yaşandı. İçinde bulunduğu siyasi ortamın hususiyetini her zaman aksettirdi. Hususiyle son zamanlarda uluorta sorgulanan ve saygısızca tecavüz edilen milli değerlerimize hep saygılı oldu. Ve başkalarını da saygılı olmaya çağırdı. Doğru bildiği meselelerde en muannit baskıcı güçlere bile bildiğini söylemekten şaşmadı. Keşke başka devlet adamlarımız da bu tavrı gösterebilseydi. O, şaşırtılmak istendiğinde bile elini masaya vurup "Ben bunları bulmuyorum demesini bildi, Onun bu ahlakiliğinin halefleri tarafından da, olduğu gibi temsil edeceği ümidiyle... (M. Fethullah GÜLEN; Zaman; 9.07.2004
Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Derişim. İsa EŞME, Yrd.Doç. Dr. Ali TEMEL, Yrd. Doç. Dr. Filiz SUSAR'ın, 20 ayrı bölgeden 2500 öğrenciyle yaptıkları (...) araştırmaya göre öğrencilerin % 76'sı sınava hazırlık nedeniyle hayattan hiç ya da yeterince zevk alamıyor. Yüzde 91,5'inin mevcut eğitim sisteminden memnun olmayan gençler, (...) sınav sürecinin hayatlarını olumsuz yönde etkilediğine inanıyor,(...) Genel lise öğrencilerinin % 88'i eğitim sisteminin kendilerini hayata hazırlamadığına inanırken, meslek liselerinde bu oran % 73 (...) Öğrencilerin % 43'ülkeler Batı klasiklerini, % 20'si tanınmış Türk yazarlarını okumadıkları ifade ediyor. Kültürel ve popüler ilimsel dergileri okumayanların oranı % 58. (...) (Ünlü kişileri tanımada İlhan Mansız % 98, Necip Fazıl % 58) (Milliyet; 12.05.2004)
İslâmi öğretide müminlerin birbirlerine karşı yumuşak, başkalarına karşı sert olmaları gerektiği ilkesi yer alır. Ama ne hikmettir bilinmez, kimi müminler bu öğretiden habersiz gibi diğer mümin kardeşlerine karşı son derece acımasızca davranabiliyorlar. Çıktıkları TV programlarında diğer mümin kardeşlerinin yaptıklarını zararlı bulduklarını ilan edebiliyorlar. Gazetede röportajlarında diğer mümin kardeşlerinden birini en çok nefret ettikleri kişiler sıralamasında birinci sıraya oturtabiliyorlar. Müminler açısından başkası olarak değerlendirilebilecek birinin siyasetten ayrılması karşısında ise üzüntülerini gazetelere verdikleri ilanlar ile dile getirip tıpkı vaazlarında olduğu gibi gözyaşı döküyorlar. Nasıl oluyor bu? Biz mi İslâmî öğretiye ait kuralları ters biliyoruz yoksa kimi müminler bu kuralları kale mi almıyor? Arkasından meth-ülkeler seneler döktürdüğü kişinin TBMM çatısı altında başörtülü bir hanım milletvekiline karşı "Haddini bildirin" diye nasıl haykırdığını unutmuş olabilirler mi? İnandığı gibi yaşamaya çalışan Müslüman bir hanım milletvekili "haddi bildirilecekler" sınıfına dahil edildiğinde kimi Müslümanların kılı bil kıpırdamamıştı. Gazetelere ilan vererek olayı kınama ihtiyacı da duymamışlardı. Şimdi Müslüman bir hanım milletvekiline Haddini bildirin diye sataşan eski saysinin ardından ağıt yakıyorlar. Hani müminler birbirlerine karşı yumuşak başkalarına karşı sert olacaklardı? Yoksa kimi müminlere göre Müslüman bir hanım milletvekiline "Haddini bildirin" diye sataşan kişi, başörtülü milletvekilinden daha mı yakın? İslam'i bir başka öğretide ise ahiret hayatında kişinin sevdiği ile beraber olacağı öğretilir. Yaptıklarımız, yazdıklarımız, yaşadıklarımız ile hep imtihan olunuyoruz. İslâm sadece anlatılmak ve anlatılırken iki gözü iki çeşme ağlanmak için değil bizzat yaşanmak için vardır. Kimi müminlerin kendilerini aklayabilmek (!) için diğer müminleri karaladıklarını biliyoruz. Ama ne var ki bu karalamalar bir işe yaramıyor ve kendilerini gurbetten kurtarmaya yetmiyor. Ah bunu bir anlayabilseler! (Zeki CEYHAN; Milli Gazete, 30.07.2004)
|