?nl? yazarlardan ?stad yorumu Medya Sepeti Sayı:
67 - Temmuz / Eylül 2009
Üstad Necip Fazıl’ın "pazarlıksız İslâm" düşüncesinin filizlenmesindeki etkisini biliyoruz. Bunun yanında, onun dilimize katkısı, yeni üslup, edebiyat ve estetik konularındaki dahiyane tesbitlerini de unutmamalı. (...) Gazetemiz yazarı Mustafa Miyasoğlu "Necip Fazıl Armağanı" isimli kitabında Üstad’la ilgili yazarların yorumlarını toplamış. Bahsi geçen bölümden alıntıladık...
(...)
Nurullah Ataç:
Yarına kalacak tek şair: Necip Fazıl. Bence şimdiye kadar gelen şairlerin en büyüğüdür o.
Osman Yüksel Serdengeçti:
(...) Necip Fazıl öldü. Ölmeyebilseler Peygamberler ölmez. Herkes şu beylik lafı ediyor: Bıraktığı boşluğu kimse dolduramaz! Boşluk bırakmadı ki doldurulsun... Her şeyi doldurdu gitti; kafaları doldurdu, gönülleri doldurdu ve yaşını doldurdu. Allah rahmet eyleye...
Cahit Sıtkı Tarancı:
İnsan ruhunun derinliklerinde çağlayan suların gizli şırıltısını bize kadar getirip ebedileştirmenin sırrını bilen Necip Fazıl, bir eli Yunus’un yakasında, bir elinde de Baudelaire estetiğinin meşalesi... Bir mistik olduğu kadar modern şairimiz kuş uçmaz kervan geçmez "Kaldırımlar"dan harikuladeye susamış milyonlarca bakışın göz kamaştıracak kadar aydınlattığı sahneye atladı, "Tohum" piyesini yazdı.
Behçet Necatigil:
Tekke şiirimizin verimlerini, modern Fransız şiiri ölçüleriyle değerlendiren, şiirlerinde insanın evrendeki yerini araştıran, madde ve ruh problemlerini, iç alemin gizli duygu ve tutkularını dile getiren Necip Fazıl oturmuş bir dil ve sağlam teknikle yazdı.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu:
Her vakit söylediğim gibi; şiirde Necip Fazıl, Türk nazmı bakımındn bize yeni ve tamamiyle orijinal bir ses ve ahenk getirmiştir.
Mehmet Kaplan:
Necip Fazıl merhametli bir şairdir. Vezin ve kafiyelerle oynamayı çok iyi bilir. (...)
Ahmet Kabaklı:
Necip Fazıl’ın şair olarak değeri hatta dehası şüphe götürmez. Fikir ve kültür adamı olarak da devremizde bir çığır ve devir açan şahsiyetlerdendir.
Mehmet Şevket Eygi:
(...) O, sanki dünyanın bütün ulvi çilelerini, bütün asil ıstıraplarını, bütün fikir öfkelerini omuzlarına yüklenmiş bir düşünce ve duygu deviydi. (...)
Peyami Safa:
(...)Necip Fazıl, iştiyakının bütününü bir mısrada söyleyebilen şairdir. (...)
Reşat Nuri Güntekin:
(...) Fakat bu sade görünen genci bir de şiirleriyle tanıyınız; derin, acı, amansız görüşleriyle hayata nasıl nüfuz etmiş, onu yırtıcı vahşiliğiyle, hakiki acılığı ve çirkinliğiyle nasıl tanımı olduğuna taaccüp etmemek mümkün değil.
Ziya Osman Saba:
Necip Fazıl belki en büyük Türk şairi değildir; fakat Türk edebiyatının en kuvvetli şiir kitaplarını açınız, orada ‘Söndürün lambaları uzaklara gideyim/ Nurdan bir şehir gibi ruhumu seyredeyim’ mısraları kadar derin mısralara pek ender, belki de hiç tesadüf etmeyeceksiniz. Sonra Necip Fazıl’dan başka hiçbir şairimiz halk şairlerimizi tetkik edip, mesela bir Karacaoğlan’ın ancak düşünebildiği lakin muvaffakiyetle kullanmadığı bir şekli bu kadar yerinde, bu kadar mevzua uygun kullanamamıştır... İçinde Türk şiirinin en büyük derinlikleri bulunan bu deniz, dibinin yeşil uçurumlarını gösterecek kadar berraktır... Necip Fazıl bizim de duyduğumuz; fakat söyleyemediğimiz şeyleri söyledi.
Mümtaz Soysal: Necip Fazıl’ın kavgalarına kızabilirsiniz, tutkuları konusunda farklı değer yargılarınız olabilir; ama hiçbir şeyini sevmemiş olsanız bile, Türkçe’yi sevdiğiniz için onun şiirini de sevmişsinizdir. (...)
Erdem Bayazıt:
Artık sıra büyük tefekkürdedir. Durumu gerçek yönüyle ilk gören, Batı’yı Doğu’yu da topyekun müesseseleriyle idrak eden ilk büyük zeka Necip Fazıl’dır. Soy bir kafadır. Toplumun geçirdiği büyük buhranı yaşar. Sanatın doruğuna da ulaşsa, büyük tefekküre kaymadan huzur yoktur. Artık sanatkar Necip Fazıl’ın yerini mücadeleci, düşünür Necip Fazıl almaktadır. Mensubu olduğumuz medeniyetin, unutturulmak istenen değerlerinin gün ışığına çıkarılması için vakit gelmiştir. (...)
(...)
Hekimoğlu İsmail:
(...) Bizim için önemli olan, Necip Fazıl’ın Müslüman bir şair olmasıdır.
Tarık Buğra:
(...)Necip Fazıl Kısakürek has bir sanatçı, gerçek bir şairdi.
(...)
Sezai Karakoç:
Onlar istiyordu ki, o, kafalarındaki tanıma uygun olarak istedikleri kimse olsun. Oysa, o, bu ölçüleri ve çerçeveleri tanımıyor, mutlaka onları parçalıyor ve dışına taşıyordu. Şair olmasını istedikleri yerde düşünür olarak karşılarına çıkıyordu. Düşünür olarak kalmasını istedikleri yerde de bir toplum düzelticisi gibi gözüküyordu. Oysa o, hep aynı kişiydi; yani adıyla sanıyla Necip Fazıl.
(...)
(Vakit; kültürsanat, 29.06.2009)
|