?are Hüseyin Kete Sayı:
56 - Nisan / Haziran 2007
Bugünkü Türkçe ile düşünce ve fikir üretmenin zorluklarını yaşıyoruz. Bazı konularda da bu zorluğun yanında kanun zoruyla "teğet" geçildiği oluyor. Yani anlayacağınız fikirleri de "kuşa" döndürüyoruz. Oysa her şey "siyah-beyaz" değil ki... Kendi kültürüne, inançlarına bu kadar yabancılaştırılmış bir toplum içinde fikir cücelerine "neyi, niçin, neden, nasıl" anlatacağını bilmemek bize yakışmaz!.. İnsanın insana anlatılmasının ve insanın insanı anlayabilmesinin zorluğu elbette ortadadır. Medeniyetin, çağdaşlığın, insanlığın içinde bulunduğu "çıkmaz"ın çözümünü "cesaret ve bilgimizin", sınırlarını zorlayarak "şifre"mizi "deşifre" ederek anlatsak acaba anlayabilirler mi? Evrensel sömürü düzeninin çarkları, beyinlerindeki "menfi" oluşumları, "müsbet"e çeviremeyen ve bu "güc"ü kendinde bulamayanları "çark"ın dişlileri arasında ezilmeye mahkûm edecektir. Yok olan ezilenlere "alkış" tutanlara da ne denir, ne denmeli? Çare? Evet çare nedir? Eğer "medya"da gereği gibi yoksan, olmanın savaşını vereceksin!.. "Ekonomi ve siyasette" söz sahibi değilsen, "söz" sahibi olmanın yolunu arayacaksın!.. "San'at"ın bütün dallarında "esamen" okunmuyorsa, yolunu bulup ispat-ı vücud yapacaksın!.. "Allah'ın ilk emri" "Oku"yu hayatından çıkarmışsan, hayatının vazgeçilmezi yapacaksın!.. Batı'nın üretimini değil, tüketimini hayatına geçirmişsen "çark"ı tersine çevirecek ve üreteceksin!.. İstikametin Batı belletilmişse "Kâbe"ye döneceksin... Bunları demesi kolay diyebiliriz!.. Fakat!.. Bunları yapmazsak, yapamazsak, "sömürü"nün çarkının dişlileri "ezmek" ve "yok etmek" için bizi bekliyor demektir. Belki de çoktan "öğütülmüşüz"dür. Kim bilir?..
|