Azerbaycanlı yazar Firuz Mustafa nın “Sanal Eş” hikâyesinde “Sanallık” Servane DAĞTUMAS Sayı:
116 -
Eser monohikâyedir. İşsizlikten ve boşluktan sıkılan kahramanımız, zamanını "değerlendirmek" için internetin "flört" hizmetini kullanır. Bunu bir hobi olarak görse de bu "hobisi" başını belaya sokar ve mahkeme salonunda soluklanır. Hikâye 2 bölüme ayrılmıştır: gerçek olaylar ve sanal olaylar. Ana karakter gerçek bir insandır, ancak bilgisayarda yaşadığı olaylar, "eşi" sanaldır.
Sosyal medyada herkes kendini olduğu gibi değil, olmak istediği gibi sunar. Bir tür sanal dünya, bir masal dünyası, bir hayal ürünü, "düğün videolarının" bir tür modernize edilmiş versiyonudur. Tek fark, "düğündeki" hanımefendi veya beyefendinin en azından bekar veya evli olup olmadığını bilmenizdir. Sanal ilişkilerde karşı taraf evli mi, nişanlı mı? Hiçbir bilginiz yok, aranızda bir "engel" var:
sen --- internet --- o
o internet --- sen
Sanal aşkta bir tür bağımlılık vardır, hattâ bazı durumlarda sanal flört cinayetle biter. Aşk romanlarıyla gönül kırmamalı, duygularını “alışveriş nesnesi” haline getirmemeli, gerçeğe, gerçek hayata dönmelidir. Bu kahramanımız masal dünyasını terk etmiş olsaydı, "nafaka" peşinden koşmazdı. İnsanlar gerçek dünyadan o kadar kopmuş ve sosyal medyaya o kadar bağımlı ki her şeye, hattâ baba olmaya bile kendilerini inandırıyorlar. Sanal randevu sırasında karşı tarafın vücut dilini okuyamazsınız, konuşma sırasında yüz ifadesinin nasıl olduğunu göremezsiniz. Sanal dünyanın olumlu yönü, iletişimin kolay, güvenli olması ve hoş olmayan bir şey olursa konuşmayı kesebilmenizdir.
İnternet eğlence mi, yoksa iletişim aracı mı? Sanal yaşam = sanal mutluluk. Sanallığın en önemli dezavantajı, insanlar arasındaki gerçek iletişim potansiyelini düşürmesidir. Moraliniz bozuksa gerçek hayatta karşınızdakinin yüzüne baktığınızda bunu görebilirsiniz ama sanal gerçeklikte "gülümseme" emojisi gönderen kişi hiç gülmüyor olabilir. Tıpkı kahramanımızın tanıştığı bayanı "öptüğü" gibi, ama sanal. Eserin ana karakterinin genelleştirilmiş bir imge olduğu için bir adı yoktur. Eğlenceli gördüğü bu tanışıklık onu gerçek bir davaya sürükler ama bu onu bir katile dönüştürmez. Kendini toplumdan o kadar soyutlamıştır ki sanal bir "gebeliğin" ve sanal bir "çocuk"un varlığına inanır. Bu sanal olarak mümkün mü? Tabii ki değil. Eser hayal ürünüdür, yazar okuyucuya birçok mesaj iletmiştir. Yazar yaşamlarımıza nüfuz eden sanal gerçeklikten bahsediyor, olaylar yalnızca aşırı sanallaştırmanın sert gerçekliğini simgeliyor. Karakterin sonda dediği gibi "Keşke sanal olarak şikâyetime bakmasalar." Sanal hayat, sanal flört, sanal düğün, sanal yas, sanal alışveriş…. bunun bir sonu var mı?
|