Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3853 kez okundu.     5 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Fatih Sultan Mehmet
Ali Hasan Güner

  Sayı: 44 - Nisan / Haziran 2005

SOYU
1432 yılında dünyaya geldi. Babası 6. Osmanlı Padişahı Sultan 2. Murat, annesi İsfendiyaroğlu İbrahim Bey’in kızı Halime (veya Huma) hatundur. Osmanlı şehzadeleri özellikle devletin büyüme dönemindeki temel politikalara uygun olarak, önceleri Türkmen aşiret beylerinin kızları ile sonraları da diğer Anadolu Beyliklerinin kızları ile evlendirilmişlerdir.
Annesinin bir Rum prensesi olduğu yolundaki iddiaların tamamı yalandır ve bu iddiaların çıkış kaynağı da özellikle Bizans kaynaklı Rum ve Slav tarihçileridir. Maalesef bizim tarihçilerimizden bazıları da bu kaynaklar ışığında Fatih’in ana tarafından Rum ve Hıristiyan kökenli olduğunu iddia etmektedirler. Bunun gerçekle hiçbir ilgisi yok- tur.
EĞİTİMİ ve ŞEHZADELİĞİ
Çok küçük yaşlarda fıtratındaki cevher babası tarafından fark edilince, dönemin büyük âlimlerine emanet edildi. Bu hocaların en önemlileri Molla Hüsrev, Molla Güranî ve Akşemseddin’dir.
2. Murat, Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri ile sık sık bir araya gelir ve istişare ederdi. Rivayete göre geleceğin Fatih’inin henüz kundakta olduğu bir görüşmelerinde padişah İstanbul’u fethetmeyi çok arzu ettiğini söyleyip büyük veliden bunun müyesser olup olmayacağını sorunca, “İstanbul’un fethi, şu beşikte yatan bebekle, bizim köse dervişe nasiptir” cevabını almıştır.
Köse derviş, mürşidinin gözünde hızla yükselip kendinden önceki talebeleri geçince, diğerlerinin sebebini sordukları Hacı Bayram-ı Veli’nin “Biz bir şey söylediğimizde siz önce sebebini sorup sonra gereğini yaparken, o verilen işi yapıp sebebini takdire bıraktığı için sizi geçti...” dediği talebesi tereddütsüz imanın sahibi, Akşemseddin’den başkası değildir.
İşte bu imanın sahibinin aşkla şekillendirip pişirdiği cevher, akranlarının tahta at ve tahta kılıçla oynadığı yaşta devlet yönetmeye başladı. 6 yaşında Amasya’ya, 8 yaşında da Manisa’ya sancak beyi olarak gönderildi. Maiyetinde daima devrin büyük siyaset adamları, hocaları ve askerleri bulundu. 1443 yılında Ağabeyi şehzade Ahmed’in ölümü ile tahtın resmen varisi oldu.
1444 yılında babasının çekilmesiyle 12 yaşında Osmanlı Devleti’nin 7. Padişahı olarak tahta çıktı. Yaşının çok küçük olması ve devletin fetret devrinin yaralarını henüz kapatamaması sebebiyle iktidara hakim olamadı ve devletin ileri gelenlerinin de ısrarıyla tahtı yeniden babasına bıraktı. Bu hadisede her ne kadar Varna’da Haçlılar’la savaşacak Türk ordusunun başlarına 2. Murat’ı istemeleri sebep gösterilse de, kudretli Sadrazam Çandarlı’nın genç padişahı babası lehine tahttan feragat etmeye, babasını da devletin kendisine ihtiyacı olduğuna, ikna etmesi etkili olmuştur.
Tekrar Manisa’ya döndükten sonra babasının kumandanlığında savaşlara katılmış ve 2. Kosova Savaşı’nda da Osmanlı Ordusunun sağ kanadına kumandanlık etmiştir.
İSTANBUL
1451 yılında babasının vefatı üzerine yeniden tahta geçti. Padişah olunca ilk hedef olarak İstanbul’u seçmiş ve muhasara resmen başlayana kadar hem Anadolu’da hem de Rumeli’de bu amacına ulaşacak faaliyetlerde bulunmuştur.
Genç padişahta İstanbul’u fethetmek basit bir cihad ve gaza meselesi olmayıp, bilakis hayatın bir anlamı olmuştu. Bu sebep her ne kadar İstanbul’un devlet için stratejik önemi olsa da, fethi sağlayan, Kainatın Efendisi’nin “Elbette ve elbette siz İstanbul’u fethedeceksiniz. Ne mesut, ne güzel kumandandır o kumandan ve ne mutlu ne güzel askerdir o asker” mealindeki hadisi şerifidir. İslâmiyet’i kabul ettikten sonra ceddimizde bu övgüye mazhar olmak öyle bir ukde haline gelmiştir ki, henüz Anadolu Selçuklu Devleti kurulmadan Kutalmış oğlu Süleyman Şah Anadolu’yu at sırtında bir baştan diğer başa geçerek İstanbul önlerine kadar gelmiş ve İznik’i kendine bir üs ve başkent haline getirmişti. O tarihten fethe kadar bütün sultanlar ve padişahlar İstanbul’u fethetmek ve hadiste geçen “mesut, güzel kumandan” olmak için ter dökmüşlerdir.
2. Mehmet’i diğer padişahlardan ayıran en önemli fark, İstanbul’u fethetmek için dönemin tekniğini son haddine kadar kullanması olmuştur. 17 ton ağırlığında bir top döktürerek, bu topla 600 kiloluk gülleleri 1 mil uzağa atmaktan, Haliç’teki düşman deniz gücünü kırmak için plân ve projesini kendisinin yaptığı dünya savaş tarihindeki ilk havan topuna ve surların yüksekliğinde büyük istilâ ve hücum kulelerine kadar pek çok yenilik İstanbul kuşatmasında kullanılmıştır.
“Ya ben İstanbul’u alırım, ya İstanbul beni...” diyecek kadar iddialı padişah Bizans’tan gelen elçilere de “Benim gücümün ulaştığı yerlere sizin hükümdarınızın hayalleri bile ulaşamaz” diyebilecek kadar da dönemin siyasî ve sosyal hayatı ile tekniğine hakimdir.
Nitekim, Haliç’e sahip olmadan İstanbul’a sahip olamayacağını anlayınca, sadece bir gecede 67 parça gemiden oluşan donanmasını karadan Haliç’e sokmayı başarmıştır. Burada, donanmanın karadan geçirilmesi buluşunun dahiyane olması bir yana, bundan da önemlisi gemilerin geçirilmesi esnasında ve öncesindeki hazırlıklarda büyük bir sessizlik, gizlilik ve intizam ile hareket edilmiş olmasıdır. Sabah kalktıklarında Osmanlı donanmasını Haliç’te gören Rumlar’ın şaşkınlıkları sadece Türk kaynaklarında değil, Bizanslı tarih kitaplarında da açıkça yazılıdır. Osmanlı Donanması âdeta esrarlı bir bineğin sırtında aşılmaz zannedilen mesafeleri aşmıştır.
İstanbul’un fethedilmesi hadisesi sadece Türk ve İslâm dünyası bakımından değil, bütün dünya devletlerini, milletlerini ve tarihini etkilemiş fevkalâde bir olaydır ki, bu olayın bir şekilde taçlandırılması ihtiyacı doğmuştur. İşte Fatih’in emriyle camiye çevrilen Ayasofya bu mânânın tacıdır. İstanbul’un fethi bir parça toprağın el değiştirmesi hadisesi olmayıp, bir kültürün, bir devrin, bir çağın bitmesi ve yerine yeni bir devrin yeni bir çağın başlamasıdır. Bunun sembolü de halâ ve halâ Ayasofya’dır ve Ayasofya’yı çevreleyen minareler yerlerinde kaldıkça bu sembol, bu remz mânâ ikliminden süzülmeye devam edecektir. Batının İstanbul’a ve Ayasofya’ya bakışı budur.

Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : ELA    26.02.2008
Yorum : ÇOOK GZL OLMUŞ




Ekleyen : gokhan geyik    
Yorum : çok güzel bir yazı ALİ HASAN GÜNER'TEBRİK EDERİM




Ekleyen : ferhattin yumak    
Yorum : allah razı olsun. çok güzel bir yazı




Ekleyen : ?mytgungor    
Yorum : keşke bıraz daha genış alsaydınız konuyu daha guzel anlardık kalemınıze saglık.umıtgungor_07@hotmail.com.




Ekleyen : M.?a?ry ?zt?rk    
Yorum : bir tarihçi gözüyle oldukça başarılı bir makale tebrik ederim





 
Tuz koktu... - Sayı 79
Bari, Köroğlu'nu Dinleyin... - Sayı 73
Ters K??e... - Sayı 47
Bir baky?ta ku? gribi... - Sayı 47
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (124):
Diyarbakır anneleri...

Son Eklenen Yorumlardan
 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Süleyman Abdulla. Müasir Azərbaycan poeziyasinin ən görkəmli nümayəndəl... Hikmet

 yüreğine kalemine sağlık hayırlı ve bol okurları olsun.🤍✒️...


Bir özel TV kanalı “yılın politikacısı”nı seçtirdi.
Seçilemeyenler üzülmesinler. Çünkü hepsi ayrı ayrı yılın politik acısı olduklarını ispatladılar.
Kudret-i ilahi
Ürəyimin Əsdiyi
Yaşanan pişmanlık
Her şey apaçık
Suriye Türkmenlerinin dilinden
Oğulcan


Ali Erdal - Her şey apaçık
Kadir Bayrak - Nerelisin
Necip Fazıl Kısakürek - Doğuda buhran
Ekrem Yılmaz - Göç mü hicret mi
Ekrem Yılmaz - Zerre
Fatma Pekşen - Mustafa
Dergi Editörü - Hicret şuuru
Site Editörü - Zor sınavımız mültec...
Necdet Uçak - Yüreğim benim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (124) k...
Kardelen Dergisi - Kalem erbabına...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Gittikçe azalıyoruz
M. Nihat Malkoç - Suriye Türkmenlerini...
Hızır İrfan Önder - İstemem
Berna Pak - Gelecek(siz) çocuk
Ayhan Aslan - Dilenci
Mehmet Balcı - Sevda
Mehmet Balcı - Tükür
Ahmet Çelebi - Kaçıncı bahar
Av. Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Halis Arlıoğlu - Gaflet, dalalet ve h...
Murat Yaramaz - Pusula
Murat Yaramaz - Soğuk
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Asırlık mertebe
Suleyman Abdulla - Ürəyimin Ə...
Cemal Karsavan - Hasrete zincir mi da...
Emine Öztürk - Bismillah
Osman Akçay - Gibi
Bekir Oğuzbaşaran - Türküleri seviyorum
Yaşar Akyay - Yaşanan pişmanlık
Yaşar Erim - Firavun düzeni devam...
Cahit Can - Bu insanlar
İbrahim Durmaz - Kar
Sevdagül Aykar Yıldız - Oğulcan
Mehmet Emin Armağan - Kudret-i ilahi
Saltuk Buğra Bıçak - Sarı yapraklar dökül...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15277422
 Bugün : 7509
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 647476
 Bugün : 913
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 129
 123. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 7
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim