Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     524 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

İfade ve hızını düşmanından alan adam
İlyas Subaşı

  Sayı: 120 -

“Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın;

Gündüz geceye muhtaç bana da sen lâzımsın.”

Necip Fazıl

Necip Fazıl Kısakürek, bir asır önce doğdu. 2024 onun 120. doğum yılı olmakla şereflenmektedir. Onun doğduğu yıllar, 7 asırlık bir imparatorluğun kendi aydını tarafından çöküşe doğru itildiği sancılı günleri yaşıyordu. Çocukluk dönemini ülke bütünlüğünün dağıtıldığı acılar içerisinde geçirdi. Gençlik döneminde düşman işgallerinin korkularını yaşadı. Kurtuluş Savaşı’nda, askerî lisede okuduğu için silahlı mücadeleye giremedi ama ruhunu bu atmosferin ateşiyle pişirmeyi başardı. 22 yaşında, bugün bile hayranlıkla okuyup dinlediğimiz, benzerini yazabilmek için yüzlerce şairimizin kafa patlattığı “Kaldırımlar”ı yazdı.

Ne diyordu bu genç adam Kaldırımlar’da:   

 

“Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi,

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.

Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;

Kaldırımlar içimde kıvrılan bir lisandır.”

 

Şairin kendi içinde, yaşayan bir insan gibi gördüğü kaldırımları, aynı zamanda çilekeşlerin annesine benzeterek onun şefkatle hayatı kucakladığını anlatması oldukça anlamlıdır. Üzerindeki kalabalıkların çekilmesinden sonra, şairin yine kendine dönerek içinde kıvrılan kaldırımların dile gelmesi ve onunla konuşması, o yaşın keşfedeceği bir tablo olarak muhteşem bir şeydir.

 Üç ayrı bölümden oluşan bu şiirin tamamını okuduğunuz zaman, şairin o yaşta ulaştığı ruh hâlini anlamanız mümkündür. Yalnızlığı sevmekte ve sokakların telaşından sıyrılarak gecenin sessizliği içerisinde kaldırımların gündüzden kalan telaşının muhasebesini yapmaktadır. “Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!” deyişi de bundandır; “Aman sabah olmasın bu karanlık sokakta,/ Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!” deyişi de bundandır.

Şairin bunu yazdığı yıl, Cumhuriyet ilân edildi, edilecektir. Felsefe eğitimi görmüş bir gencin, duygularına oturan yalnızlık psikolojisi, geçmişte kaybedilen devâsâ bir hazinenin geri dönemeyeceğine bağlanılabilir mi, bilemiyorum? Onun, “Başını bir gayeye satmış kahraman gibi,” mısraıyla başlayan Kaldırımlar’ın ikinci şiirinde anlattıkları, böyle bir arayışın ipuçlarını vermektedir. Cemiyetin kirliliğe doğru sürüklendiğini, “Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,/ Erimiş ruhlarımız bir derdin potasında” cümleleriyle anlatışı tesadüfî değildir. Nitekim bu mısralardan hemen sonra gelen, kıtanın ilk iki satırında; “İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var; /Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.” demek suretiyle, bu yönde bir açıklama kapısı bırakmaktadır. Bu ikinci şiirin son kıtası ise şu ifadelerle sembollendirilir:

“Yağız atlı süvari, koştur atını, koştur!

Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.

Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur,

Ne senin anladığın kadar, kaldırımları…”

Araplar, “Şiirin mânası şairin kendi gönlündedir”, derler. Bu şiir, böyle bir tarif anlayışına örnek olarak alınabilir belki.

Cemiyetin sosyal şizofreniye doğru kayışının kaygılarını anlatan bu şiir, aslında şairin kendi içindeki yalnızlığın ifadesi olarak alınmamalıdır.

Bu “Yağız atlı süvari”, önündeki yıllardan üzerine dökülen bütün kirlilikleri gördükçe, direnme gücü kazanacak ve “Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!/ Ey kahpe rüzgâr artık ne yandan esersen es!”

 Bu hesaplaşmanın arkasından da tesellisini açık açık ifade edecektir: Üstad, 78 yıllık ömrünü, “Dâvâ Adamı” donanımıyla geçirdi. Yazılarında ve şiirlerinde sadece savaşan bir kahraman ya da kumandan olarak değil, eğiten, yetiştiren, insanın ruh donanımını zenginleştiren bir insan olarak durdu karşımızda… Şiirini bunun için “Telkin” vasıtası olarak görüyor ve “Mutlak Hakikat”a varma vasıtası kabul ediyordu.“Şiiri, düşüncenin duygulaşması, duygunun da düşünceleşmesi” şeklinde gören bir insan için ona verilen misyon bundan başkası olamazdı…

Bizim neslin şansı, onunla yüz yüze gelmiş olması, gözlerinin içine bakarak konuşmalarını dinlemesidir. Onu doya doya yaşayarak, okuyarak çok şeyler aldığımıza inanıyorum. Tek Parti Dönemi’nin ceberrut yönetimine baş kaldıran, inandıkları uğruna, “Çile”ye tâlip olan ve bu talebini de şiirle ölümsüzleştiren Necip Fazıl Kısakürek, Cumhuriyet Nesli’nin ruh mimarıdır!.. Yirmi yılı aşkın bir süredir, ondan mahrumuz. Onun öldüğü gün doğanlar, bugün onun “Kaldırımlar”ı yazdığı yaşa geldiler. Yeni nesil içerisinde, o şiirlerin bir kıtasını olsun yazabilecek kabiliyet, heyecan ve gayrete sahip gencimiz var mı acaba? Bence, gerçek yokluğun acısını işte bu arayışın sancısı çektirmelidir!..

Onun girişe aldığımız beyitinde irade eğitiminin hareket noktası olması bakımından bu yönden önemlidir.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
İfade ve hızını düşmanınd... - Sayı 120
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Nüfuz plânlaması diye bir şey tutturmuş gidiyorlar.
Ülkedeki kazalar, ihmaller ve terör sebebiyle ölenler hiç hesaba katılmıyor.
İnsanımızda bu ibret almamak, hükümetlerimizde bu beceriksizlik olduğu sürece bırakın planlamayı, nüfusu teşvik etmeleri gerekmez mi?
Yoksa bunca ölüme karşı bu tedbirsizlik, nüfuz planlamacılarının işi mi?
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14592110
 Bugün : 2651
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630944
 Bugün : 590
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim