Yalnız ve başıboş değiliz Yaşar Akyay Sayı:
122 -
Kendi iradesi dışında dünyaya gelen ve dünyadan gidişi de kendi iradesi dışında gerçekleşen insanın bazı sorulara kendisinin cevap bulabilmesi mümkün değildir. Yapan bilir, bilen konuşur denildiği gibi, bu soruların cevabını bütün mevcudatı yaratıp insanı imtihan için dünyaya gönderen yüce kudretin mesajlarından öğrenmek gerekir.
İNSAN İÇİN YAPILANLAR
Kendisi için: Yeryüzü yatak, gökyüzü tavan, güneş lâmba, ay gece lâmbası, yıldızlar süs olarak yaratılan; yaşamı için: Yağmur, hava, toprak, bitkiler ve hayvanlar emrine amade kılınan,
Kâinattaki güzellikleri seyretmesi için göz, sesleri duyması için kulak, yaptıklarının muhafaza edilmesi için hafıza verilen,
Yeryüzündeki dere, çay, pınar ve nehirlerden, şehirlerdeki su, doğalgaz ve internet hatlarından daha harika bir sinir ve damar sistemi ihsan edilen; zehirli bir böceğe bal, gözsüz bir böceğe ipek, koyun-keçi ve ineğe süt, tavuğa yumurta gibi bir besin maddesi hazırlattırılan,
Doğru yolu bulabilmesi için kendisine akıl verilip, kitap ve peygamber gönderilen, her biri ayrı bir model ve farklı bir sanat eseri olarak yaratılan ve parmaklarına yaratıcının imzası basılan, yeryüzünün halifesi, varlıkları en şereflisi, âlemin zübdesi (özü) olan insanın amaçsız yaratılması ve başıboş bırakılması düşünülebilir mi? (Al-i İmran, 3/191)
İNSANIN YAPTIKLARI
İnsan içinde oturmak için kulübeler, evler, köşkler, saraylar; yolculuk yapmak için otomobiller, otobüsler, trenler, helikopterler, uçaklar; giyinmek için ayakkabı, elbise, şapka; korunmak için silâh tank, top ve füze gibi araç-gereç üretir.
Okur-yazar olmak için okula, ilim öğrenmek için üniversiteye, ekmek parası kazanmak için çalışmaya, ibadet etmek için mescide veya camiye gider. İlim için okul ve üniversite, ibadet için cami ve mescit, hayatın gereklerini üretmek için fabrika ve holding kurar.
Kendi yaptıklarını ve ürettiklerini bir gaye, bir amaç, bir fayda için yapan insanın kendisinin amaçsız, gayesiz yaratıldığını ve başıboş bırakıldığını düşünmesi doğru mudur?
Kendisinin sahipsiz ve başıboş bırakıldığını düşünen ve öyle yaşamaya çalışan bir insan: Kendisine verilen üstün kabiliyetlere rağmen, kendisinden daha aşağıda olan ve emrine hizmet ettirilen hayvanlar gibi yaşarsa, kendisine verilen kabiliyetleri israf etmesi nedeniyle hayvanlardan daha aşağı duruma düşmüş olmaz mı? (Furkan, 25/44)
Yaratılış amacını ıskalayıp hayvanlar gibi yaşayanlar, dünya hayatında hayvanlardan daha zararlı hale gelip, ahirette daha aşağı duruma düşeceklerdir. Zira en vahşi hayvanlar yuvalarına ve yavrularına yiyecekle dönerken, insani özelliklerden ve İslâmi güzelliklerden mahrum olanlar çoluk-çocuğunun rızkını kumar masasında, içki şişesinde, uyuşturucu partisinde harcarlar. Bunun sonucu olarak da hayvanların gitmeyeceği cehenneme aday haline gelirler.
İNSAN NİÇİN YARATILMIŞTIR
Bu konuda çağlar üstü mesaj olan kutsal kitabımız ve hayat modelimiz Kur’ân’ı Kerimde: Cinlerin ve insanların kulluk (ibadet) için (Zariyat, 51/56), ölümün ve hayatın kimin daha güzel işler yapıp-yapmayacağını denemek (sınav) için yaratıldığı (Mülk, 67/2), insanın, başıboş bırakılmayıp yaptıklarından hesaba çekileceği (Kıyamet, 75/36) bildirilmektedir.
Bu ayetlerden de anlaşıldığı gibi hiçbir varlığı boş yere yaratmayan Rabbimiz varlıkların en şereflisi olan insanı da amaçsız yaratmamış ve onu başıboş bırakmamıştır. İbadet için yaratılan ve imtihan için dünyaya gönderilen, ruh ve bedenden oluşan insanın hem bedenine, hem ruhuna, hem dünyaya hem de ahirete yönelik sorumlulukları şunlardır:
1-İnsanın Bedenine Karşı Sorumlulukları: Kendisine emanet olarak verilen vücudu zararlı ve haram olan yiyecek, içecek ve davranışlardan koruyarak sağlıklı, mutlu ve huzurlu yaşayabilecek bir hayat tarzı tercih edebilmektir.
2-İnsanın Ruhuna Karşı Sorumlulukları: Kamil iman, salih amel ve güzel ahlak sahibi olmaya gayret ederek ruh sağlığını korumaya çalışmaktır.
3-İnsanın Dünyaya Karşı Sorumlulukları: Dünyanın imar edilmesi için çalışıp milleti, memleketi ve insanlık için yararlı hizmetler ortaya koymaya çalışmaktır.
4-İnsanın ahirete yönelik sorumlulukları: Dünyayı ahiretin tarlası, Allah’ın isimlerinin aynası olarak değerlendirip ebedî mutluluğu kazanabilecek şekilde davranmaktır.
Devlet genellikle atadığı memurlarla ilgili arşiv araştırması yaptırır ve uygun olanları göreve başlatır. Sonra da amirleri, müfettişleri ve istihbarat görevlileri ile kontrol ve takip altında tutmaya çalışır. Kurum ve kuruluşlar girip-çıkanları kameralar ve güvenlik görevlileri vasıtasıyla izleyip takip eder. Devletler ise, devlet aleyhinde çalışan, toplum düzenini bozan kimseleri sivil polis ve istihbaratçılarla takip edip kontrol altında tutmaya, olabilecek olayları engellemeye çalışır.
Aynen bunun gibi hattâ daha hassas bir şekilde, insanın yaptıkları, konuştukları hattâ fısıltıları ilahi kameramanlar ve istihbaratçılar olan melekler tarafından tespit edilip arşivlenmektedir.
Güneşin bize çok uzak olmasına rağmen, ışık ve ısısıyla yanımızda olduğu gibi, mekândan münezzeh olan Rabbimiz de bize şah damarımızdan daha yakın olup, “Gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediklerini bilmektedir.” (Müminun, 40/19)
Yalnız olmayıp düşündüklerinin, konuştuklarının ve yaptıklarının bilinip kaydedildiğine ve ahirette hesabının sorulacağına inanarak hayatın hakikatini anlamak, hem bir sorumluluktur hem de insanlık için en güzel bir kontrol mekanizmasıdır. Eğer bu inanç gönüllere yerleştirilemezse insanları kontrol altında tutmak, ihtiyarları, güçsüzleri korumak, can-mal emniyetini sağlamak mümkün olamayacaktır.
Unutmayalım ki, hayat iki perdelik bir tiyatro gibi olup, herkesin bir sorumluluğu ve bir rolü vardır. İnsan 1. Perde olan dünya sahnesinde kendisine verilen rolü oynayacak, ikinci perde olan ahirette ise rolündeki başarısına göre mükâfatını alacak veya cezasını çekecektir.
Sonuç olarak: Sorumluluğu olmayan ve başıboş olan kimse yoktur; kendisini sorumsuz, başıboş zanneden sorunlu insanlar vardır. Rabbim bizi, hayatın hakikatini anlayıp sorumluluğunu idrak edip, görevini ifa edebilen talihlilerden eylesin.
|