Nerede Kalmıştık!.. Dergi Editörü Sayı:
43 - Ocak / Mart 2004
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur, Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur. Değişen Basın Kanunu’nun dergilere yönelik düzenlemelerinden geç haberdar olmamız, Anadolu’daki pek çok emsalimiz gibi Kardelen’i de menfi yönde etkiledi. Kanunun yeni halinden kaynaklanan ve esasa değil, şeklî bazı eksikliklere dayanan bu mağduriyet, farklı platformlarda, çözüm mevkiinde olan bakan ve milletvekillerine o kadar sık ve ısrarla anlatıldı ki, bir de burada dile getirmenin faydasına inanmıyoruz. Buna rağmen parasını vererek aldıkları derginin hangi sebeple geciktiğini okurlarımıza bildirme sorumluluğu bu satırları yazdırdı. Elinize en son ulaşan Temmuz-Eylül dönemine ait 42. sayımızda gelecek sayının konusunun “Aile; Türk ailesi ne durumda; dünü, bugünü, yarını” olacağı bildirilmişti. Ne var ki, yukarıda değindiğimiz gibi 43. sayımızı gününde çıkarmak mümkün olmadı. Zira o dönemde 3 aylık gecikmemize sebep olan Basın Kanunu’ndan henüz haberdar değildik. Dergi normal seyrinde devam etseydi, Ocak-Mart dönemini kapsayan sayı için gündemi işgal edeceği çok önceden belli olan “Avrupa Birliği” merkezli bir konunun seçilmesi gerekirdi. Biz de okuyucularımızın engin hoşgörüsüne sığınarak “Aile” konusunu ileride yayınlanacak bir sayımıza ertelemeyi, onun yerine “Avrupa karşısında hak dilenmeyelim, gerçek kimliğimizle meydan yerine çıkalım” tezini bu sayımızda işlemeyi uygun bulduk. “Sakarya”nın sırtına “Avrupa Birliği” yükünün de vurulduğu zor bir dönemden geçiyoruz. Kader, Türk Milleti’ni üçüncü bir ihtimalin olmadığı, sadece “olmak veya ölmek” tercihleri ile sınırlı yol ayrımına getiriyor. Estirilen rüzgâra bakarsanız tercih çoktan yapılmış, bu gidişle Avrupalı (!) öleceğiz. Dergimizin sayfalarında bu hususta kafa yoran yazarlarımızın eserlerini okuyacaksınız. Sohbetimizin sınırlarını çok zorlamadan, başta medya olmak üzere pek çok telkin vasıtasıyla kabul ettirilmek istenen Avrupalılığa basit bir örnek verelim: Bir kamera şakası programı. Türk televizyonunda, ramazan ayında yayınlanıyor. Amerika’dan veya Avrupa’nın herhangi bir memleketinden alınmış. Arka fonda şakayı daha komik hale getirdiğini zanneden ses haricinde bize ait hiçbir şey yok, orijinal haliyle sunuluyor. Onların tabiriyle “şakazede”; ailenin reisi baba. Onun haricinde herkes sözde şakadan haberdar. Evin yetişkin tek kız çocuğu daha önce babasının hiç görmediği erkek arkadaşını tanışmak üzere akşam yemeğine davet etmiş. Şakanın sonunda babanın çileden çıkması hedeflendiği için, erkek arkadaş yılışık, serseri, terbiyesiz bir kişilik. Yemek esnasında kızı öpmek dahil yapmadığı rezillik kalmıyor. Ama batı kültürü almış baba kızının hatırı için bütün olanları görmezden geliyor. Yemekten sonra devam eden kepazelikler babanın sabrını zorlasa da içinde yetiştiği kültür ona engel oluyor. Ta ki rezillik yatak odasına dayanana kadar. Artık “batılı baba” bile çileden çıkıyor ve çocuğu kovmak, dövmek üzereyken kahkahalar arasında bunun masum (!) bir şaka olduğu söyleniyor. Her şeye rağmen bu milletin yok olmayacağına inanıyoruz, inanmak istiyoruz ve biliyoruz ki buna “biz razı olsak, Allah razı olmaz”. Büyük peygamberi içine atmak için yakılan ateşi söndürme niyetiyle çenesinde su taşıyan karınca misali, çekilen hiçbir çile, sarfedilen hiçbir gayret heba olmuyor, boşa gitmiyor. İşte Kardelen bunun en güzel örneği. Üç ayda bir çıkmamıza, buna paralel internet sitemiz aynı periyotlarda yenilenmesine rağmen neredeyse gün başına yeni bir abone kaydediyoruz. Bu sayıda sayfalarımızda yer bulan pek çok yazar ve şair bize bu yolla ulaştı.
|