OLAYLARA BAKIŞ Olaylara Bakış Hazırlayan: Av. Kadir Bayrak Sayı:
64 - Nisan / Haziran 2010
SELÂM...
Gazetelerin bile olayların akış hızına ayak uyduramadığı bir zamanda, üç aylık bir dergide hem de iddialı bir üst başlık altında olayları mercek altına alacak bir köşe hazırlamanın ne anlama geldiğinin farkındayız.
Bu zorluğu bildiğimiz halde, 3 ayda bir olayları yorumlamaya cesaret etmemiz de gösteriyor ki, olaylara farklı bir açıdan bakacağız ve söyleyeceklerimiz diğerlerinden farklı olacak.
Uzun bir aradan sonra yeniden Olaylara Bakış başlığı altında okuyucularımızla buluşmamıza vesile olan gönüldaşlara teşekkür ediyoruz. Bütün okuyucularımızın görüş, tenkit ve tavsiyelerine açığız.
Görelim Mevlâm neyler...
ANAYASA
Köşeyi hazırlamaya karar verdiğimiz andan itibaren ülke gündemine gelen pek çok meseleyi nasıl değerlendireceğimizi bulunduğumuz meclislerde konuştuk, istişare ettik. Aldığımız küçük notları bilgisayarımızın bir köşesine kaydettik. Ne var ki anayasa değişikliği mevzuu her şeyin önüne geçti. Neticede ülke gündemini meşgul eden, üzerinde fırtınalar kopartılan kavram ve kurumların ilk ve son hal merciinin anayasa olduğunu birlikte tecrübe ettik.
Peki, nedir anayasa?
Devlet dediğimiz yapının işleyişini düzenleyen, devlet gücünü kullanacak kurumları, organları tanımlayan ve bu kurumlar arasında görev dağılımı yapan, temel hak ve özgürlükleri belirten, koruyan, gerektiğinde sınırlayan, devlet-fert ilişkilerini düzenleyen normlar, maddeler bütünü...
Adına kurulmuş bir mahkeme olduğuna (Anayasa Mahkemesi) göre, hiyerarşik olarak altındaki diğer normların (kanun, tüzük, yönetmelik) kendisine aykırı olamayacağı üst kanun.
Amiyane tabirle devletin kafa kâğıdı... Ait olduğu devletin, tâbi olduğu milletin ruhunu yansıtacak maddeler bütünüdür anayasa.
Demokrasi mücadelesi vermiş ve milletler arenasında söz sahibi olmuş bütün toplumların tarihinde anayasa inşa etme süreci vardır. Batıda bu sürecin, İngilizlerin 1215 tarihli Magna Carta'sıyla başladığı genel kabul görür. Bu mücadelenin amacı iktidardaki gücün yetkilerini sınırlandırmak, yönetilenlerin hak ve hürriyetlerini genişletmektir.
HAVA GİBİ, SU GİBİ...
Herkesin kolaylıkla ulaşabileceği bu kitabî bilgileri vermekteki gayemiz anayasanın önemine dikkat çekmektir. Yazı kaleme alındığında iktidar partisinin hazırladığı 23 maddelik paket meclise yeni sunulmuştu. Değişikliklerin neler getirdiğine aşağıda değineceğiz. Ama önce Tanzimat'tan beri kronik hale gelen bütününü yapamıyorum bari bir parçasını değiştireyim hastalığını masaya yatırmak gerekiyor.
Eldeki milletvekili sayısı, muhalefet, güçler dengesi, medyanın aleyhte propagandası, vs... Mevcut duruma göre her şey yeni bir anayasa yapmaya engel gözükebilir ama bütün bu sayılanlar yeni bir anayasa yapmamanın, yapamamanın mazereti olamaz. Mazeret olamaz zira bu iş için yola çıkanların öncelikle şu sorunun cevabını vermesi gerekir:
Ameliyat masasındaki hastanın taze kana duyduğu ihtiyaç gibi, hava gibi, su gibi ülkenin de yeni bir anayasaya ihtiyacı var mıdır?
Eğer bu sorunun cevabı evetse yapılacak kısmî değişikliklerin sağlayacağı geçici düzelmelere rağmen yara kangren haline, şifa kabul etmez bir hale gelecek demektir.
Anayasayı yamalı bohçaya çevirmek çözüm değil.
ÇÖZÜM: SEÇİM GİBİ REFERANDUM, REFERANDUM GİBİ SEÇİM...
Anayasanın değişmesi gerektiğini iddia edenler, yeni bir anayasaya ekmek gibi, su gibi, hava gibi ihtiyacımız olduğuna önce kendileri inanmalılar. Onları bir araya getiren, siyasî parti yapan bu inanç birliği değil midir? Bu inançla bir araya gelenlerin milletin önüne çıkmadan önce bir anayasa taslağı hazırlaması gerekmez mi?
|