Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3596 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

“Konstantinopolis Düştü-29 MAYIS 1453”
Yavuz Sert

  Sayı: 44 - Nisan / Haziran 2004

Ünlü İngiliz tarihçi Steven Runciman’ın 1965 yılında kaleme aldığı, İstanbul’un fethini anlatan ve daha önce 2’de Milliyet yayınları tarafından Türkçe’ye çevrilen “Konstantinopolis Düştü-29 Mayıs 1453” adlı eser 1999 yılında Doğan Yayınları tarafından tekrar meraklı Türk okurlarının beğenisine sunuldu.

Yazarın, hem Bizans İmparatorluğunu hem de Osmanlı İmparatorluğunu, her iki tarafın kaynaklarını da kullanarak ayrıntılı şekilde ele almış olması olaylara objektif yaklaşmasına neden olmuş. Ancak az da olsa, kafamızı kurcalayan bilgiler de yok değil. Kitabın sonunda listelenen ve birkaç sayfaya yayılan kaynaklar, araştırmanın ne denli ayrıntılı olduğu hakkında fikir sahibi olmamıza yetiyor.

İstanbul’u fethetme girişimleri Sultan Mehmed zamanında başlamamıştı. Ondan önce de şehir defalarca kuşatılmış ancak surlar aşılamamıştı. Yıldırım Bâyezid de müjdeli şehri fetih için uğraşmış, hattâ Anadolu Hisarı’nı inşa ettirmiş ancak fetih gerçekleşememişti. Bizans ise her kuşatmadan sonra biraz daha zayıflamış ve kaçınılmaz sona biraz daha yaklaşmıştır.

Osmanlı ordusu Avrupa’ya geçtikten sonra 14. yüzyıl sonlarına doğru Tuna nehrine dayanmış ve böylece Bizans, Osmanlı toprakları arasına sıkışmış oldu. Çareyi yardım aramakta bulan Bizanslılar, İngiliz Kralı IV. Henry’den yardım dilemişlerdi.

Kitaptaki ilginç ayrıntılardan bir, işgaller sonucunda siyasal yönden zayıflayan Bizans’ın kültürel bakımdan “şahlanmasıydı”. Ancak bu dönem de fazla sürmemişti. Hattâ maddî sıkıntılardan dolayı 1347 yılındaki taç giyme töreninde pırlanta yerine cam parçalar kullanılması düşülen durumu ortaya koyuyordu.

Bizanslılar, içinde bulundukları zorluklardan kurtulmak için Doğu Roma İmparatorluğundan da yardım istemiş ancak yardım için öne sürülen koşul onları zor duruma düşürmüştü. Doğu Roma, Ortodoks olan Bizans’ın Katolik olması halinde yardım eli uzatacaklarını bildirdi. Ancak bu fikir Bizans halkından tepki aldı. İlerleyen yıllarda bu isteğin gerçekleştirilmesi için daha çok çaba içine girildi ancak sonuç değişmedi.

Kendisi de bir Türk olan Timur’un Doğudan Anadolu’ya girmesi Bizanslılara bir nebze olsun nefes aldırdı. Bu saldırı fethi 50 yıl kadar geciktirecekti.

Avrupa işin ciddiyetini anlayınca Osmanlılar üzerine Haçlı seferi düzenledi. Sultan Murat’ın Haçlılar’ı bozguna uğrattığı bu zafer tarihe Varna Zaferi olarak geçti (1444).

Bu sırada zor durumda olan Bizanslılar iç sorunlarla da uğraşıyorlardı. Kitapta Bizans’ın son büyük devlet adamı olarak belirtilen Lukas Noteras’ın “Sultanın kavuğu kardinalin başlığından iyidir” sözü sorunları gözler önüne sermiştir.

Sultan Mehmet’in bir diğer özelliği tahta iki kez geçmesidir. Küçük yaşta babası II. Murat tarafından tahta geçirilen Sultan Mehmed daha sonra yerini tekrar babasına bırakmıştır.

Eserde en çok kafamı kurcalayan ise Sultan Fatih’in aşırı alkol düşkünü olarak gösterilmesiydi. Ahmet Akgündüz’ün kaleme aldığı ‘Bilinmeyen Osmanlı’ adlı eserde bu konunun birçok kaynakta yer almadığı belirtilmiş. Peygamber’in müjdesine mazhar olan birine bu yakıştırmanın yapılması bize göre kabul edilir bir şey değil, ancak dünyaca kabul görmüş bir tarihçinin eserinde ne yazık ki bu iddialar var.

Fatih’in başarısının altındaki diğer bir gerçek, donanmaya verdiği önemdedir. İlk Osmanlı Deniz Komutanı Karamürsel Bey’den beri gelişen Osmanlı Donanması, Fatih döneminde en güçlü hale gelmiştir. Ayrıca özel olarak ilgilendiği mühendislere yaptırılan toplar da fetihte başroldedirler. Bizanslılar, her ne kadar topların etkisini azaltmak için sur duvarlarına hayvan derileri ve pamuk yığınları yerleştirseler de kaçınılmaz sondan kurtulamamışlardı.

Fethin önemi Giritli bir keşiş tarafından şöyle anlatılmış kitapta: “Bugüne kadar bundan dehşet verici bir şey olmamıştı, bundan sonra da olmaz.”

Fetih sonrasında hızla yapılaşmaya gidildi. Nüfusun artması için Anadolu Türkleri’nden ve diğer milletlerden insanlar İstanbul’a davet edildi. Fetihler İstanbul’dan sonra da devam etti. Sıradaki yer Sırbistan’dı. Kargaşadan kurtulan Sırplar Osmanlıları büyük bir sevinçle karşıladılar.

“Konstantinopolis Düştü – 29 Mayıs 1453”, yabancı bir tarihçi gözüyle kaleme alındığından okurlarımız için ilgi çekici olabileceğini düşünüyorum. Az da olsa tarafsızlığın yitirilmesini, kullanılan kaynaklara bağlayabiliriz. Aslında yazarın kaynakları hakkındaki yorumu bu durumda bizim de kabahatli olduğumuzu gözler önüne seriyor. Yazar kitabı kaleme alırken Bizans, Batı, Slav ve Türk kaynaklarından faydalandığını anca Türk kaynaklarının yetersiz olduğunu belirtiyor. Bu yetersizliğin sebebini ise, Türk tarihçilerinin fethin tamamı yerine, gemilerin karadan yürütülmesi ve son saldırı üzerinde durmaları olarak görüyor.

YAZAR HAKKINDA

Ünlü bir İngiliz tarihçisi olan Steven Runciman, yüksek öğrenimini Cambridge Üniversitesi’nde yaptı. 1927–38 yılları arasında, aynı üniversitede öğretim üyesi olarak görev aldı. İkinci Dünya Savaşı’nın başlarında Sofya’da basın ataşeliği Bizans etütleri profesörü olarak İstanbul Üniversitesi’nde ders verdi. 1962’de Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü başkanlığı yaptı.

“Sultan Mehmed akşama doğru Konstantinopolis’e girdi. Kendisini en gözde yeniçeri muhafızları ve vezirler izliyordu. Atı üzerinde şehrin sokaklarından ağır ağır ilerleyerek Ayasofya’ya geldi. Kilisenin kapısı önünde atından indi. Yere eğilerek eline aldığı bir avuç toprağı kavuğunun üzerine serpti. Bu hareketiyle, Allah’a sığındığını anlatmak istiyordu. Ayasofya’dan içeri girerek bir süre olduğu yerde hiç kımıldamadan sessizce durdu. Sonra mihraba doğru yürüdü. Tam bu sırada bir Türk askerinin baltasıyla döşemenin mermerlerinden birini sökmeye çalıştığını gördü. Buna son derece hırslandı. Askere dönerek ganimetleri üleşmenin yapıların tahrip edilmesi demek olmadığını söyledi. Yapılar kendisinin malıydı. O sırada kilisenin kuytu köşelerine sığınan bazı Bizanslılar’ın korku içinde bekleşmekte olduklarını fark etti. Bunların güvenlik içinde evlerine dönmelerinin sağlanması için emir verdi. Mihrabın arkasındaki gizli dehlizlerde saklanmış olan birkaç papaz da ortaya çıkarak kendilerini bağışlaması için yalvardılar. Sultan Mehmed onların da güvenliğini sağladıktan sonra kilisenin derhal camiye dönüştürülmesini emretti. Yanındaki ulemadan biri minberin üzerinde ezan okudu. Sultan Mehmed bunun üzerine namaz kıldı ve kendisini zafere ulaştıran Allah’a dua etti.”

Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Gazze biz ne öğretti?... - Sayı 119
Bir tufanın ardından: Fil... - Sayı 119
Adalet Mülkün Temelidir... - Sayı 112
Bir bürokrat şârih: Abidi... - Sayı 106
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Öğretmen ve öğrenciye “okul sigortası” hakkı verilmiş. Pek yerinde, artık disiplinsizlik yüzünden okutmak da, okumak da “risk unsuru” taşır oldu. 
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14592470
 Bugün : 3011
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631002
 Bugün : 649
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim