Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3531 kez okundu.     2 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

BEN SAMSUN'A GYTMEK YSTYYORUM...
Hasan Enver

  Sayı: 46 - Ekim / Aralık 2005

Dalgalar sahile yavaşça vururken pek çoğumuzun alışık olmadığı bir kokuyu da getirirler beraberlerinde; yosun, yağmur ve ferahlığın kokusu... Denizi sadece İstanbul’da veya çoktan mahvedilmiş bir sahil koyunda görmüş olanlar bu kokuyu bilmez. Hoş, ben de bilmem. Ama adım gibi eminim, kokusu aynı böyle olacak Karadeniz’in. Sahilde içeceğimi yudumladıktan sonra boş şişeyi dolunaya karşı fırlatacağım. Ve başımı ipek yumuşaklığında saçlara yaslarken, bir elimle alnına düşen bukleyi düzelteceğim. Yeşil gözlerinin içine bakarak onu sevdiğimi söyleyeceğim.
Ben, Samsun’a gitmek istiyorum.
Ama 750 kilometre uzaktayım denizden ve ondan. Adını bile hatırlamadığım, beynimin “işi biter bitmez unutulacak olanlar” hanesine kaydettiği adam, yarım saattir faiz hesaplaması yapıyor. Bilgisayarın yaptığı hesaplamayı yalancı çıkartmaya son derece azimli. Beynimin %90’ı Samsun sahilinde geziyor şu anda. Onunla beraberim. Sıcaklığını yanımda hissediyorum. O yüzden karışmıyorum, uğraşsın. Kafamın çıktığı bu kısa süreli tatili pek de rahatsız etmiyor. Eninde sonunda, para vermek veya hacizci tabiriyle “mal kaldırmak” dışında bir seçeneğin olmadığını o da anlayacak. Beni rahatsız etme yeter. Ona ilanı aşk ediyorum şimdi. Denizi kokluyorum bir yandan.
Sarsma... Sarsma işte. Bir eliyle kolumu tutmuş “Sağa diyoğm duymuyong mu” diyerek beni sarsıyor. Deniz siliniyor bir anda, onun gözleri kayboluyor, sıcaklığı uçup gidiyor, bu derme çatma evde gerçekle baş başa kalıyorum... "Tatilimi bozanın… şimdi benim ağzımı bozdurma...” Kapıda bekleyen polise “Alalım arkadaşı!” anlamına gelen bir el hareketi yapıyorum, başkası görse anlamaz, “hah!” işareti zanneder, oysa ki bu gizli hacizci lisanında “Bu herifi güzelce adam edin!” anlamına gelir. Meslek sırlarını öğretiyorum, değerini bilin.
Ben, Samsun’a gitmek istiyorum.
Ufak bir bürom olsun istiyorum. Çarşı içinde, ufacık. İş çıkışı muayenehanesinden çıkıp o gelsin. Gün boyu koltukta oturmaktan tutulmuş bedenime sarılsın ve hafifçe öpsün. Saçlarını okşayıp “Nasılsın?” diyeyim. Beraber çıkalım, eve, eğlenmeye, başka bir ülkeye... Ve hiç icra davası almayayım.
“Bi dagga... Cekiştirmenğ! Bişey mi yaptıg canım, durun az!” Bu heriflerin hepsi de icra hukukunu bir avukattan çok daha iyi biliyor. Ömürleri boyunca hacizle yaşadıklarından, iyice öğrenmişler. “Alalım arkadaşı!” işaretinin, “görevli memura mukavemet”ten her zamanki tabirle altı aydan başlayan hapis cezası anlamına geldiğini çok iyi biliyor. Hatta sorsam Ceza Kanunu maddesini bile söyler, arada da iki içtihat sıralar. Vereceksin canım kardeşim. Hayalimin içine ettikten sonra para da kabul etmiyorum. Sonuna kadar almaya niyetliyim. Şu televizyondan başlayalım...
Çıkıyoruz. Giderken “İyi günner!” bile dedi. Hayret yani, hakikaten sonuna kadar aldım, herifin hoşuna gitti. Süleyman Demirel ve benzerleri yıllardan beri boşuna başbakan seçilmiyor. İşte her şeye rağmen benimsiyorlar seni. Taksi başka bir eve doğru giderken, gözlerimi yumuyorum...
Sahildeyim... Yine. O, yanımda. Gülümsüyor. Ona 750 kilometre uzakta ne kadar yalnız hissettiğimi anlatıyorum. Delirmek üzere olduğumu... Aynı dili konuştuğum insanları bulamadığımı.. İşaret parmağını dudağıma bastırıp susmamı söylüyor. Gülümsüyor yine. Sarılıyoruz. Ben…
"Avukat Bey!.." Samsun’a… "Avukat Bey!.. Hüşt!?.." gitmek istiyor...
Uyanıyorum. Hakikaten dalmışım. Adımı böğüren icra müdürü. Eve gelmişiz. İyi, banane.. Haa, avukat benim. Alışamadım bu sıfata, biri avukat bey falan dediğinde etrafımda avukat arıyorum. Kendimi cübbeyle ilk gördüğümde epey bir gülmüştüm. Kolları uzundu ve çok büyüktü, içine girdiğimde yürüyen bir perdeye dönüyordum.
Ev harabeyi andırıyor. Dışarıdan baktığınızda, içinde insan yaşadığına ihtimal vermezsiniz. Kapıyı çalıyoruz. Açılmıyor. Çilingir getirmeye karar vermişken, evin sahibi kadın yan komşudan kafasını uzatıyor. Durumu açıkladığımızda ilk tepkisi “Kocam yok!” şeklinde oluyor. Burada ses tonu çok önemli. “Kocandan bize ne!” anlamına gelecek bir ses tonu ve hafif otoriter bir tavırla kapıyı açmasını söyleyeceksin, yoksa uğraşırsın. Gelip kapıyı açıyor.
Ben, onunlayım. Sahilde sarmaş dolaş uzanmış, dalgaları dinliyoruz. Ona gelecekle ilgili plânlarımı anlatıyorum. Umutlarımı, hayallerimi.. Ses çıkarmadan, gülümseyerek dinliyor. Ortak bir sessizliği paylaşıyoruz bir süre. Kafasını omzumdan kaldırıp “Biliyor musun,” diyor, “Ben...”
“Muhafaza talebiniz var mı?”
Bana diyor. Muhafaza talebi haciz yapmak istiyor musunuz demek. Normalde sorulmaz. Soruluyorsa iki anlamı vardır: Borçlu icra müdürünün tanıdığıdır veya müdür borçluya acımıştır. Her halükârda haciz yapmak istemez. Umurumda değil. Hacizlere sürekli ben çıktığımdan “Ocaksöndüren” namıyla tanınıyo- rum zaten. İnsan sıfatını hak etmeli değil mi? Evde hiçbir şey yok. İçi, dışından beter. Bir oda bir salon olmalı, fakat bildiğimiz oda ve salon kavramları burada geçerli değil. Kerpiç duvarlar, toprak zemin, bir divan, bir lavabo... Hepsi aynı odada. Bir de televizyon var. Haczedilebilecek tek şey o.
Kadının durumu içler acısı. İnanılmaz derecede zayıf ve esmer. Yüzünün sol tarafı yanmış gibi, buruş buruş. Gözlerinde şaşkın bir ifade var, ne olup bittiğini anladığını sanmıyorum.
“...Seni seviyorum.” Gözlerimi kapatıp bu anın keyfini çıkarıyorum. İçimde dışarıya atabileceğim enerji dolu bir top var sanki, bir çıkartabilsem tüm şehir parlaklığına şaşacak ve çoşkumu paylaşacak. Ona sarılıyorum ve kokusunu içime çekiyorum, bir daha bu an yaşanmayacakmış gibi, yaşanmayacak da zaten, zihnimin her köşesine bu anı kazıyorum... Ben, Samsun’a gitmek istiyorum.
“Evet” diyorum, “Muhafaza talebimiz var.” Televizyon haczediliyor. Hamal içeri girip televizyonu sökerken kadının gözlerinde bir ışık beliriyor. Hevesli bir şekilde, hızlı hızlı “Arama emriniz var mı?” diye soruyor.
Tuhaf bir şekilde, odadaki herkes bir an duruyor. Hamal korkup televizyonu küt diye bırakıyor. Tutsana şunu aptal. Sanki Amerika’dayız, FBI baskın yapıyor. Ne arama emri? falan derken benim şalterler sönüyor. Kendimi dışarıya zor atıyorum. Delirmiş gibi gülmeye başlıyorum. Gözlerimden yaşlar geliyor. Arama emri. Kahkaha atmak yerine ağlayabilirdim de. Bu anın traji-komikliğini anlayabilmeniz için, yaşamanız lâzım. Kadının içler acısı haliyle arama emri sorması arasındaki mizahı ayırt etmeniz lâzım. Gülüyor ve duvarı yumrukluyorum. Taksi şöförü beni sakinleştirmeye çalışıyor. Olmuyor.
750 kilometre, haritadaki bir çizgi olmaktan çıkıp tüm gerçekliğiyle suratıma çarpıyor. Asla Samsun’a gidemeyeceğim. Asla onunla sahilde dolaşıp onu sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Zavallı kadınların evlerine girip televizyonlarını haczetmeye devam edeceğim. Ben...
Saçma. Ama mantıklı düşünemiyorum. Ağlamaya başlıyorum. Bu sefer kimse yatıştırmaya gelmiyor. Güldükten hemen sonra ağladığımı gördüklerinde delirdiğime hükmedip korktular herhalde. Kendimi biraz toparlıyorum. Çok yorgunum. Kendimi arabanın içine zor atıyorum. Listedeki 23. eve doğru sessizce ilerlerken emin olduğum tek bir şey var.
Ben, Samsun’a gitmek istiyorum.

Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : turgay    13.09.2007
Yorum : sizlerden yani bizlerden çok var:) ee araf arkadaşım sana bana kaç kişi dedi avukatlıkta bu durumlar istemyeceğin kadar var diye..




Ekleyen : araf    
Yorum : sana kim dedi avukat ol diye kardeşim yazık etmişler sana tıpkı bana ettikleri gibi





 
BEN SAMSUN'A GYTMEK YSTYY... - Sayı 46
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Batı’nın Pompei’sinin günlerini andırmasının sebepleri Osmanlı Devleti’ni çökerten “metal yorgunluğu”nun ilk safhası değil midir?
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Kasem olsun!
Tas tarak
Üstün fikir
Çocuk
Bu gidiş nereye?
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13236816
 Bugün : 2403
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 607768
 Bugün : 85
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 159
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim