Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3669 kez okundu.     2 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

BEN SAMSUN'A GYTMEK YSTYYORUM...
Hasan Enver

  Sayı: 46 - Ekim / Aralık 2005

Dalgalar sahile yavaşça vururken pek çoğumuzun alışık olmadığı bir kokuyu da getirirler beraberlerinde; yosun, yağmur ve ferahlığın kokusu... Denizi sadece İstanbul’da veya çoktan mahvedilmiş bir sahil koyunda görmüş olanlar bu kokuyu bilmez. Hoş, ben de bilmem. Ama adım gibi eminim, kokusu aynı böyle olacak Karadeniz’in. Sahilde içeceğimi yudumladıktan sonra boş şişeyi dolunaya karşı fırlatacağım. Ve başımı ipek yumuşaklığında saçlara yaslarken, bir elimle alnına düşen bukleyi düzelteceğim. Yeşil gözlerinin içine bakarak onu sevdiğimi söyleyeceğim.
Ben, Samsun’a gitmek istiyorum.
Ama 750 kilometre uzaktayım denizden ve ondan. Adını bile hatırlamadığım, beynimin “işi biter bitmez unutulacak olanlar” hanesine kaydettiği adam, yarım saattir faiz hesaplaması yapıyor. Bilgisayarın yaptığı hesaplamayı yalancı çıkartmaya son derece azimli. Beynimin %90’ı Samsun sahilinde geziyor şu anda. Onunla beraberim. Sıcaklığını yanımda hissediyorum. O yüzden karışmıyorum, uğraşsın. Kafamın çıktığı bu kısa süreli tatili pek de rahatsız etmiyor. Eninde sonunda, para vermek veya hacizci tabiriyle “mal kaldırmak” dışında bir seçeneğin olmadığını o da anlayacak. Beni rahatsız etme yeter. Ona ilanı aşk ediyorum şimdi. Denizi kokluyorum bir yandan.
Sarsma... Sarsma işte. Bir eliyle kolumu tutmuş “Sağa diyoğm duymuyong mu” diyerek beni sarsıyor. Deniz siliniyor bir anda, onun gözleri kayboluyor, sıcaklığı uçup gidiyor, bu derme çatma evde gerçekle baş başa kalıyorum... "Tatilimi bozanın… şimdi benim ağzımı bozdurma...” Kapıda bekleyen polise “Alalım arkadaşı!” anlamına gelen bir el hareketi yapıyorum, başkası görse anlamaz, “hah!” işareti zanneder, oysa ki bu gizli hacizci lisanında “Bu herifi güzelce adam edin!” anlamına gelir. Meslek sırlarını öğretiyorum, değerini bilin.
Ben, Samsun’a gitmek istiyorum.
Ufak bir bürom olsun istiyorum. Çarşı içinde, ufacık. İş çıkışı muayenehanesinden çıkıp o gelsin. Gün boyu koltukta oturmaktan tutulmuş bedenime sarılsın ve hafifçe öpsün. Saçlarını okşayıp “Nasılsın?” diyeyim. Beraber çıkalım, eve, eğlenmeye, başka bir ülkeye... Ve hiç icra davası almayayım.
“Bi dagga... Cekiştirmenğ! Bişey mi yaptıg canım, durun az!” Bu heriflerin hepsi de icra hukukunu bir avukattan çok daha iyi biliyor. Ömürleri boyunca hacizle yaşadıklarından, iyice öğrenmişler. “Alalım arkadaşı!” işaretinin, “görevli memura mukavemet”ten her zamanki tabirle altı aydan başlayan hapis cezası anlamına geldiğini çok iyi biliyor. Hatta sorsam Ceza Kanunu maddesini bile söyler, arada da iki içtihat sıralar. Vereceksin canım kardeşim. Hayalimin içine ettikten sonra para da kabul etmiyorum. Sonuna kadar almaya niyetliyim. Şu televizyondan başlayalım...
Çıkıyoruz. Giderken “İyi günner!” bile dedi. Hayret yani, hakikaten sonuna kadar aldım, herifin hoşuna gitti. Süleyman Demirel ve benzerleri yıllardan beri boşuna başbakan seçilmiyor. İşte her şeye rağmen benimsiyorlar seni. Taksi başka bir eve doğru giderken, gözlerimi yumuyorum...
Sahildeyim... Yine. O, yanımda. Gülümsüyor. Ona 750 kilometre uzakta ne kadar yalnız hissettiğimi anlatıyorum. Delirmek üzere olduğumu... Aynı dili konuştuğum insanları bulamadığımı.. İşaret parmağını dudağıma bastırıp susmamı söylüyor. Gülümsüyor yine. Sarılıyoruz. Ben…
"Avukat Bey!.." Samsun’a… "Avukat Bey!.. Hüşt!?.." gitmek istiyor...
Uyanıyorum. Hakikaten dalmışım. Adımı böğüren icra müdürü. Eve gelmişiz. İyi, banane.. Haa, avukat benim. Alışamadım bu sıfata, biri avukat bey falan dediğinde etrafımda avukat arıyorum. Kendimi cübbeyle ilk gördüğümde epey bir gülmüştüm. Kolları uzundu ve çok büyüktü, içine girdiğimde yürüyen bir perdeye dönüyordum.
Ev harabeyi andırıyor. Dışarıdan baktığınızda, içinde insan yaşadığına ihtimal vermezsiniz. Kapıyı çalıyoruz. Açılmıyor. Çilingir getirmeye karar vermişken, evin sahibi kadın yan komşudan kafasını uzatıyor. Durumu açıkladığımızda ilk tepkisi “Kocam yok!” şeklinde oluyor. Burada ses tonu çok önemli. “Kocandan bize ne!” anlamına gelecek bir ses tonu ve hafif otoriter bir tavırla kapıyı açmasını söyleyeceksin, yoksa uğraşırsın. Gelip kapıyı açıyor.
Ben, onunlayım. Sahilde sarmaş dolaş uzanmış, dalgaları dinliyoruz. Ona gelecekle ilgili plânlarımı anlatıyorum. Umutlarımı, hayallerimi.. Ses çıkarmadan, gülümseyerek dinliyor. Ortak bir sessizliği paylaşıyoruz bir süre. Kafasını omzumdan kaldırıp “Biliyor musun,” diyor, “Ben...”
“Muhafaza talebiniz var mı?”
Bana diyor. Muhafaza talebi haciz yapmak istiyor musunuz demek. Normalde sorulmaz. Soruluyorsa iki anlamı vardır: Borçlu icra müdürünün tanıdığıdır veya müdür borçluya acımıştır. Her halükârda haciz yapmak istemez. Umurumda değil. Hacizlere sürekli ben çıktığımdan “Ocaksöndüren” namıyla tanınıyo- rum zaten. İnsan sıfatını hak etmeli değil mi? Evde hiçbir şey yok. İçi, dışından beter. Bir oda bir salon olmalı, fakat bildiğimiz oda ve salon kavramları burada geçerli değil. Kerpiç duvarlar, toprak zemin, bir divan, bir lavabo... Hepsi aynı odada. Bir de televizyon var. Haczedilebilecek tek şey o.
Kadının durumu içler acısı. İnanılmaz derecede zayıf ve esmer. Yüzünün sol tarafı yanmış gibi, buruş buruş. Gözlerinde şaşkın bir ifade var, ne olup bittiğini anladığını sanmıyorum.
“...Seni seviyorum.” Gözlerimi kapatıp bu anın keyfini çıkarıyorum. İçimde dışarıya atabileceğim enerji dolu bir top var sanki, bir çıkartabilsem tüm şehir parlaklığına şaşacak ve çoşkumu paylaşacak. Ona sarılıyorum ve kokusunu içime çekiyorum, bir daha bu an yaşanmayacakmış gibi, yaşanmayacak da zaten, zihnimin her köşesine bu anı kazıyorum... Ben, Samsun’a gitmek istiyorum.
“Evet” diyorum, “Muhafaza talebimiz var.” Televizyon haczediliyor. Hamal içeri girip televizyonu sökerken kadının gözlerinde bir ışık beliriyor. Hevesli bir şekilde, hızlı hızlı “Arama emriniz var mı?” diye soruyor.
Tuhaf bir şekilde, odadaki herkes bir an duruyor. Hamal korkup televizyonu küt diye bırakıyor. Tutsana şunu aptal. Sanki Amerika’dayız, FBI baskın yapıyor. Ne arama emri? falan derken benim şalterler sönüyor. Kendimi dışarıya zor atıyorum. Delirmiş gibi gülmeye başlıyorum. Gözlerimden yaşlar geliyor. Arama emri. Kahkaha atmak yerine ağlayabilirdim de. Bu anın traji-komikliğini anlayabilmeniz için, yaşamanız lâzım. Kadının içler acısı haliyle arama emri sorması arasındaki mizahı ayırt etmeniz lâzım. Gülüyor ve duvarı yumrukluyorum. Taksi şöförü beni sakinleştirmeye çalışıyor. Olmuyor.
750 kilometre, haritadaki bir çizgi olmaktan çıkıp tüm gerçekliğiyle suratıma çarpıyor. Asla Samsun’a gidemeyeceğim. Asla onunla sahilde dolaşıp onu sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Zavallı kadınların evlerine girip televizyonlarını haczetmeye devam edeceğim. Ben...
Saçma. Ama mantıklı düşünemiyorum. Ağlamaya başlıyorum. Bu sefer kimse yatıştırmaya gelmiyor. Güldükten hemen sonra ağladığımı gördüklerinde delirdiğime hükmedip korktular herhalde. Kendimi biraz toparlıyorum. Çok yorgunum. Kendimi arabanın içine zor atıyorum. Listedeki 23. eve doğru sessizce ilerlerken emin olduğum tek bir şey var.
Ben, Samsun’a gitmek istiyorum.

Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : turgay    13.09.2007
Yorum : sizlerden yani bizlerden çok var:) ee araf arkadaşım sana bana kaç kişi dedi avukatlıkta bu durumlar istemyeceğin kadar var diye..




Ekleyen : araf    
Yorum : sana kim dedi avukat ol diye kardeşim yazık etmişler sana tıpkı bana ettikleri gibi





 
BEN SAMSUN'A GYTMEK YSTYY... - Sayı 46
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Marksizm’in, her şeyin cevabını veremediği, “ilk insanı ve tabiatı kim yarattı” sorusuna “bunu ortaya atmakla tabiatı ve insanı yok farz etmiş oluyorsun. Bundan vazgeçersen, bu soruyu sormaktan da vazgeçersin” demesinden(diye karşılık vermesinden) anlaşılmaktadır. Ancak her şeyin cevabını verebilecek bir kriteryuma sahip olan “benim düzenimi kabul et, kurtulursun!” deme hakkına sahiptir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14591621
 Bugün : 2162
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630813
 Bugün : 460
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim