İman Atlası:Afrika'nın Nefsi Müdafaa Tarihi Mehmet Hasret Sayı:
70 - Ekim / Aralık 2011
Hicret, soyağacımız olsun!!!
Hicret, büyük yalnızlıkların işaret fişeği… Hicret, kutsal bir müdafaa hattı… Hicret bizi bir kılıç yapan kın… kanat… kemiklerdeki “acısu” kuşatması… Oluş, olmaya duruş, olmaya kapılanış, nihayet olma ufkuna kavuşma…
Hicret… bir hicretimiz varsa, kendimizden hicretimiz nereye…
Bütün hayat mafsallarını bir yenilik duruluğuyla, bir halden diğer hale, “hicret” mefkûresi tutuyor; üzerimizdeki “kıpırdamayış” çengellerine karşı bizi diri tutan zaman, hicret zamanı…
Hicret, dirilmenin adı olsun…
Hicret, bir mevkiiyse, bir nasipse; kendimizden öte hicretimiz nereye…
…
“Direniş, varoluşun deneyidir; çağ bizi deniyor…” (Nuri PAKDİL)
…
Durağanlıktan direnişe hicret mümkün mü..? Direniş, bir kapıdır; gidilecek yerin kapısı, teslim olunacak hakikat evinin kapısı…
Hicret, bir hız çizmeyen durağanlıktan hıza şekil veren direnişe doğru etlenmek, kemiklenmek; sözün proteinini tutmak…
Direniş, bir hareket gövdesidir…
…
Açlığın tarihi Afrika'da yazıldı; bu tarihe dair direniş, henüz gövdesini bulmadı… Açlığın tarihi, Afrikalı'nın kemiğiyle açık-kapalı her türlü sömürünün bir ifadesi olarak batı elinde yazıldı; Afrikalı'nın kanı tomruk tomruk, balya balya, galon galon Avrupa coğrafyasına taşındı, insanlık onuruna boca edildi… Bunun adına da; “rönesans”, ardından “sanayi devrimi” denildi…
Keyfiyetin, kemiyete boğdurulduğu bir tarihteyiz ey insanlık; çağ bizi deniyor, açlığa karşı nasıl bir kılıç işler, açlığa karşı bir “omuz omuza”lık mimarisi kurulabilir mi…
…
Kemiyet; herhangi açlıkla boğuşmayan bir ülkede “diyet ürünler”e harcanan paranın yekûnu ne kadar…
Keyfiyet; bu para, misal günde 30 defa, 50 defa Afrika'daki bir ülkeyi ihya edebilecek seviyede… O vakit, bu durum karşısında, hiç mi canlar acımayacak, hiç mi tüyler ürpermeyecek, hiç mi zaman ve mekân bir gözyaşı üretmeyecek, hiç mi kimseler kendini pislik gibi hissetmeyecek…
Kemiyet ve keyfiyet bir arada… Somali gibi yaklaşık 50'de 1 toprağı ekilen bir Afrika ülkesinde, hangi modern çağ kumarbazı bu alanlara, kahve, kakao susam, darı, şekerkamışı gibi tarıma dayalı sanayi ürünü ektirir, sonra bunların verimini iç eder; bütün bunları batının limanlarına, batının marketlerine, batının kasasına taşıttırır…
Çağ bizi sınıyor…
…
Hz İbrahim'in ateşe atılacağı haberi her yana yayıldığı vakit, bir karınca bunu duyar, karınca misali bir damla su alır, ateşe doğru yol almaya başlar, bunu görenler karıncaya hitap eder: “senin bir damla suyun o ateşe ne yapabilir” diye, “bir damla su ateş mi söndürür”; her şeye rağmen karınca damla sözünden dönmez, herkese şöyle der: “belki bu damla ateşi söndüremez, söndüremeyecek; ama safımız belli olsun”…
Çağ bize saflar biçiyor, çağ bizi deniyor…
…
Afrika ateştedir; açlık ateşinde… Afrika “nefsi müdafaa”sını yapabilme imkânlarından yoksundur, günlerce aç kalan insanlardan “kendi hikâyelerini yazma”, bir hayat olma, bir ilerlemeye hicret etme hamlesini beklemek yanlış olur; o vakit Afrika'nın nefsini, “varoluş ikâmeti”ni kim koruyacak, açlığın gözlerinde kimler hak yerinde saf tutacak… Hakikatin damlası olacak…
…
Medine'ye hicret… Medeni olmaya hicret…
Lokmayı paylaşmak hicretimiz olsun, ten gömleğini paylaşmak hicretimiz olsun… İlmi paylaşmak, usulleri paylaşmak, dünya yazılarını, yazı lokmalarını, bilgi lokmalarını paylaşmak hicretimiz olsun…
Afrika'ya teşkilâtlanma damlasını verelim, okullar kurma damlasını verelim, ticaret yapma damlasını verelim; Afrika'nın “balık tutmayı öğrenme” damlası olalım… Hicretimiz hemen olsun ki; sonrasında da bütün bir insanlık, ebedi “Hac” iklimine doğru yol almış olsun…
…
Bir vücut, bir söz, bir ilim zekâtımız olsun…
Çağ bizi deniyor; Afrika'nın direniş tarihi, ayağa kalkma tarihi, “kendini hikâye etme” tarihi kim olacak… Keyfiyeti kemiyete kim boğdurmayacak, kimin hicreti “karınca olmaya, damla olmaya” doğru olacak… Ey insanlık, Afrika ateştedir; ey insanlık, çağın vebali üzerimizedir…
|