Zamanın gereği Site Editörü Sayı:
71 - Ocak / Mart 2012
Yıllar önce yakın bir arkadaşımla birlikte İstanbul'daki tekkeleri dolaşmıştık. Bu güzel güne ait notları dergimizin 63. sayısında “Bir İstanbul Macerası” başlığı ile okurlarımızla paylaşmıştım.
Aynı dönemde sadece İstanbul içi ile yetinmedik, internet vesilesi ile kendisine eriştiğimiz ve Tekirdağ'da ikamet eden bir Hak dostunu da ziyaret etmiştik. Uşşakî yolunun günümüzdeki bir kolunda mürşid-i kâmil olan bu muhterem zât, ilerlemiş yaşına rağmen bize kendi elleri ile hizmet etmiş, mütevaziliği ile bizleri çok etkilemişti. (Şeyh Efendilerin imzaları “Hadim-ül Fukareyn” değil midir?) Dört saat sürmüştü muhabbetimiz...
Bu muhabbetimizin bir yerinde, son iki yüz yıllık dönemde dünyanın geçtiği mertebelerden bahsetti şeyh efendi. Aklımda kaldığı haliyle özetle şunları söylemişti:
“19. yüzyılın ikinci yarısına kadar olan zamanda, dünya hayatı kas gücüne dayalıdır, yani bu dönem “efal” mertebesine işaret eder. 19. yüzyıldan 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar olan zamanda ise buharın kullanılmaya başlaması ile makineleşme devri başlamıştır, bu dönem Allah'ın kudretinin aşikâr olarak ortaya çıktığı bir dönemdir ve “esma” mertebesine tekabül eder. 20. yüzyılın ikinci yarısından 2000'li yıllara kadar olan zamanda ise elektrik ile ilgili gelişmeler had safhaya ulaşmıştır, bu dönem de “sıfat” mertebesine tekabül eder. 2000'den sonraki dönem, yani içinde bulunduğumuz zaman ise “zat” mertebesine işaret etmektedir.”
Bu mertebeler hakkında yorum yapmak haddime değil, bu konular beni aşar, bunu dünyanın son zamanlarda yaşadığı gelişmeleri, özellikle son dönemde teknolojinin geldiği nokta ve bu noktanın kullanımını konu edinen yetmiş birinci sayımız için tefekkür ederken aklıma gelen bir örnek olarak sizlerle paylaşmak istedim.
Dünya tarihinin geride kalan binlerce yılına nazaran kısa zamanda bu kadar gelişmenin yaşanmasının yanında acaba insanoğlu da bu seviyede gelişiyor mu?
Bu soruya yine bir Hak dostu çok güzel bir cevap vermişti: “Hz. Mevlâna zamanında kandil ile Mesnevi'yi yazmıştı. Şimdi o kadar aydınlatma imkânları var bir Mesnevi yazılabiliyor mu?”
Evet, açık ki, önemli olan bu gelişmelerle birlikte insanın da gelişmesi, tekâmül etmesi. Yoksa eskiden binbir zahmetle yıkanan çamaşırların, artık tek düğme ile yıkanıyor olması, arta kalan zamanda televizyonda dizi seyretmekle sonuçlandığında bunun adı medeniyet olmuyor.
Kişiler ve kurumlar bu gelişmeleri kâmil olma yolunda kullandıklarında bir anlamı oluyor. Hak davada bu gelişmeleri “araç” olarak kullanabiliyorsak o zaman “zamanın gereğini” yerine getirmiş oluyoruz
Günümüze bakarsak, bu gelişmelerden en önemlileri televizyon ve internet… Aslında tek başına interneti söylememiz de yeterli. Çünkü günbegün televizyon altyapısı internete doğru kaydığından, internet o dünyayı da içine almak üzere.
Kardelen Dergisi olarak kendi çapımızda bu gelişmeleri takip etmeye gayret ediyoruz. Elbette bir televizyon, radyo kuracak kadar imkân sahibi olmasak da, bu konuda attığımız ilk adım internet sitesinin açılması olmuştu. İnternetin en önemli “esprisi” fiziksel olarak yanyana olmayanları karşılıklı olarak iletişime geçmesini sağlaması, yani yabancıların “interaktivite” dedikleri olay... İnternet siteleri ile bu bir nebze sağlanabiliyor.
Son zamanlarda internet dünyasında revaçta olan “twitter” servisi ile bu “etkileşim” çok daha sık ve kolay hale gelmiş durumda. Twitter “takipçiler” ve “takip edilenler” olarak iki ana başlıktan oluşuyor. Evde, yolda, işte bilgisayardan veya telefonlarınızdan takip ettiklerinizin anbean paylaştıklarını görebiliyorsunuz. Sizin “paylaşılarınızı” da sizi takip edenler görüyor.
Twitter'ın farkı bu paylaşımın “anlık” olması. Kısa sms veya msn gibi değil. Paylaşılarınızı sadece gönderdiğiniz değil sizi tüm takip edenler görebiliyor.
Geçtiğimiz günlerde Kardelen olarak twitter servisinde hesap açarak günümüzün bu iletişim ve etkileşim aracından faydalanmaya niyet ettik. Dergimiz yazarlarından Sinan Ayhan'ın takip ettiği dergimizin twitter hesabına https://twitter.com/kardelendergisi adresinden erişebilirsiniz. Okurlarımızdan twitter hesabı olanlar @kardelendergisi hesap adı ile bize ulaşabilir ve takipçimiz olabilirler.
Geçen sayımızda internet sitemize “görüş” ve “eser gönderme” sayfaları ekleyeceğimizi duyurmuştuk. Bu sayfalarımız hazır, dileyen okurlarımız bu sayfalardan görüşlerini ve yayınlanmasını arzu ettikleri eserlerini bize gönderebilirler. Elbette daha önceden olduğu gibi kardelen@kardelendergisi.com e-posta adresine de gönderim yapabilirsiniz.
***
Bu yaz, dergimiz yazarlarından Prof. Dr. Mesut Başak ağabeyimizin vesilesi ile yine yazarlarımızdan Ali Erdal, Sinan Ayhan ve İbrahim Buğalı beyefendi ile bir buluşma gerçekleştirmiştik. İbrahim Bey ile o görüşmede tanışmıştım. Bu görüşmeden birkaç hafta sonra İbrahimBey’in vefat ettiği haberini aldık. Hem bizim hem de okurlarımızın başı sağolsun, mekânı cennet olsun inşallah. İbrahim Bey “Kürsü” sayfamızda sizlerle buluşuyordu. Ellibeşinci sayıdan itibaren yazıları ile bize destek olmuştu. Allah bu desteğinin karşılığını çok fazlası ile kendisine ikram etsin inşallah. Sizler de merhumu bir Fatiha ile anarsanız hem bizleri hem de onun maneviyatını memnun etmiş olursunuz.
İyi okumalar.
|