Tevhid yoksa huzur da yok Site Editörü Sayı:
122 -
Orta Doğu haritasını açtığınızda karşınıza çıkacak ülkeler Türkiye, Mısır, Suriye, İran, Irak, Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Lübnan ve İsrail olacaktır. Bu ülkelerden İsrail dışındakiler nüfusunun kahir ekseriyeti müslüman olan ülkeler. İsrail’in nüfus büyüklüğü olarak bu ülkelere oranı sadece yüzde iki. Yüzölçümü olarak oranı ise binde üç.
Gelin görün ki, bir yıl önce başlayan savaş tüm şiddeti ile halen devam ediyor ve İsrail bu sürede, dile kolay, binlerce Filistinli’yi şehit etti, binlercesi de yerlerinden oldular, Hizbullah’ın ve Hamas’ın liderleri öldürüldü. Bugünlerde İsrail Lübnan’a hattâ Suriye’ye bombalar atıyor, İran’a saldırması an meselesi olarak görülüyor.
Evet, İsrail’in nüfusu etrafındaki müslüman ülkelerin yüzde ikisi kadar. Düşünün, etrafındaki doksan sekiz kişiye rağmen iki kişinin o doksan sekiz kişinin tanıdığı olan birine efelenmesine benzer bir durum yaşıyoruz ve o kalabalıktan bir hareket neredeyse yok.
Bu durumun sebeplerinden biri başta Amerika olmak üzere o iki kişiye arka çıkanların olması ama önemli bir sebep daha var; doksan sekiz kişinin birlik olup hem o iki kişiye hem arkasındakilere gereken cevabı vermemeleri. Neden müslüman ülkeler Filistin’e arka çıkamıyorlar, neden birlik sağlanamıyor?
Dünya medeniyet tarihinin de önemli paydaşları olan Mısır, İran ve Türkiye bu ülkeler arasında en köklü geçmişe ve hatırı sayılır sosyal ve askerî güce sahip ülkeler. Nüfus bakımından da diğer ülkere kıyasla hayli büyükler. Bu ülkelere petrolden dolayı ekonomik zenginliği ile büyüyen Suudi Arabistan’ı da ekleyelim. Bu dört ülke İsrail’in saldırılarına karşı birlik olabilseydi, sert bir aksiyon alabilseydi bugün geldiğimiz durumda mı olurduk? Amerika’nın dahi kabul etmek zorunda kalacağı bir noktaya gelmez miydik? Ancak bu dört ülke ve diğer ülkeler çok farklı tellerden çalıyorlar. Bir tarafta Şiiler video kliplerle sosyal medya üzerinden savaşıyorlar, diğer tarafta Vahabiler bize ne Filistin’den demeye kadar işi götürüyorlar, bir tarafta Gazze ile sınırı olan Mısır olaylar bana nasıl zarar vermez diye çabalıyor. Bizim ülkemiz ise sözle de olsa gündem olacak çıkışlar yapıyor ama daha fazlası elinden gelmiyor.
Müslümanlar olarak tevhid olamamızın bizi getirdiği nokta ne yazık ki bu. Yukarıda sayılan ülkelerin bir çoğu, özellikle de bugün savaşın olduğu topraklar, çok değil bir, bir buçuk asır evvel tek bir devletin hükmü altındaydı. Bugün objektif yorumcular bu hakimiyet bittiğinden beri o topraklarda huzurun tekrar sağlanamadığında hem fikir. Bugün ne müslümanlar sembolik bile olsa tek bir başta toplayacak halifeye sahipler ne de bu toprakların hepsine adaletle hükmedecek bir devlet var. Bu kısa zaman içinde müslümanlar devletlerinden, halifelerinden, huzurlarından en önemlisi vahdetten oldular.
Tevhid olamamızın en önemli sebebi mezhep ayrılıkları. Bir yanımızda şia, bir yanımızda selefi akımlar var. Bir tarafta maket füzelerle şov yapanlar, diğer yanda henüz müslümanlar dışındakilere saldırısı görülmemiş kendini İslâm’ın bayraktarı sananlar… Bir de arada ne yapacağını bilmez, sesi çıkmaz, savunucusu kalmayan, öldürülen ve işkence gören ehli sünnet müslümanları. Suriye’de, Yemen’de İran’ın desteklediği grupların ehli sünnet müslümanlarına yaptıkları halen hatırlarda. Bugün Gazze için efelenen İran’ın attığı onlarca füzeden henüz ölen bir İsrailli duymadık. Ne kadar trajik ki Hizbullah liderinin öldürülmesi sonrasında İran’ın yaptığı hava saldırısında İsrail kayıp açıklamadı ama füze parçalarından dolayı bir Filistinli’nin öldüğü biliniyor. Dünyadaki müslüman nüfusun büyük çoğunluğu ehli sünnet, az bir oranda şii nüfus var. Ancak orta doğuda bu denge daha farklı ve şia lehinde değişmesi için büyük gayretler var. Hamas bile ehli sünnet bir örgüt olarak kurulmuşken son yıllarda adı İran desteği ile anılmaya başladı.
Bu durumdan çıkartacağımız dersler var. Elbette müslümanların tevhid ehli olması lâzım ama mezhep ayrılıklarını kullanarak bu birliğin bozulması için bilinçli hareket eden İran gibi ülkelere karşı çok dikkatli olmamız, bu ülkelere karşı güçlü olmamız gerek. Güçlü olmadan söz sahibi olmak imkânsız. Suriye, Yemen gibi İran’ın dümen suyuna gitmek zorunda kalan ülkelerin yaşadıkları karşımızda. Tüm bunlara bakınca Türkiye’nin tek başına büyük güç olması dışında bir alternatif çok zor gözüküyor. Allah ülkemize, milletimize yardım etsin.
|