“Kür”: Kar Küredikten Sonra Zihin Bulanıklığını Giderme Mehmet Hasret Sayı:
74 - Ekim / Aralık 2012
Aydınlık bir kürdür belki, tozları dağıtır… Bir kirle doğmadı insan çünkü… Kapı önlerinden bir yol uzanır, bir yerlere gider, o yolların üzerinde üç beş insan; üç beş resim, üç beş cümlesi düzeltilmiş hareket; sizde bir ruh, bir endam varsa, sizi her zaman bir zarafet sarar; kuşatılmışlığın güzel hali bu…
Olur, ders alınır süpürge tohumundan bile; yolların göbek bağı şehirle; bir şehri süzer her sabah bir ciğer, bir ten, bir algı, bir bakış; aydınlığa karşı etraftaki hainlikleri tartar; her şeyin saçma olduğu söyleniyor; oysa her şey kabaran sarsıntılı, ama enginlere varan bir anlamdır… Her dersi kendini kuşam bildin mi; bir seçim yapmaktan öte bir şey yapmışsındır… “Sana ait”lerle tanımlanmıyorsundur, bütün sahipliklerini geride bırakmışsındır…
Varsayalım, bir bağ kuramamaktan dolayı çok açlık çektin; cephe sonsuz; açlık ve toklukla karşılanmaz cephe; cephe her şeye bir cevap olarak sendeki duruştur; bunun ahlakla, estetikle bağı esasla ilgili değildir; esas mesele, her şeyin üzerindeki sömürüyü ortadan kaldırmaktır, en başta kendini sömürmeyi bırakmaktır… Bir tarafta hakikat; diğer tarafta hile ve kendini kandırmak durur çünkü…
Aydınlık bir kürdür belki, uzaklara bakınca… Saçmayla baş etmek zordur… Hatırlamak, hatırlatmak zordur… Her şeyi olduğu gibi görmek, mümkün mü; her şeyin olduğu gibi olduğu yerde olmaya çalışmak; yürünen yol ve meselenin bir hükme bağlanma ihtimali ancak budur; her şeye rağmen, kirden uzak durup soylu kalmayı bilmek, en güzel, en hakikatli yoldur.
|