Bir musibet Dergi Editörü Sayı:
77 - Temmuz / Eylül 2013
Elinizdeki sayının konusunu ilân ederken siyasî tarihimizde önemli bir yer tutacak ve kendisinden sonra daha farklı şekilleneceği muhakkak olan Türkiye için bir milât kabul edilecek “Gezi Parkı olayları” henüz patlak vermemişti. Halkının oylarıyla seçilmiş Mısır cumhurbaşkanı Mursi de henüz bir darbeye kurban gitmediğinden görevinin başındaydı. Gelecek sayı konusunu, “Suriye penceresinden güç savaşlarına bakış” cümlesiyle özetlerken, güç savaşlarının bütün bir tarih boyunca Ortadoğu'da, milâdî 1071'den beri de Ortadoğu'yla birlikte üzerinde yaşadığımız bu topraklarda olduğunu hattâ bu savaşların hiç bitmediğini ayne'l yakîn bir kez daha idrak ettik.
Adının önüne hangi sıfatı koyarsanız koyun bugünün kapitalist dünyasının insanı, sadece gördüğüne inanıyor. Gözbebeğinin önüne yerleştirilen bir kibrit çöpü arkasına aldığı koca bir ormanı gizlemeye yetiyor, maalesef. Son hadiselerde buna şahit olduk. Oysaki Gezi parkı olaylarını boyalı internet medyası ve sosyal paylaşım siteleri dışında, az buçuk ciddiyet sahibi basın kuruluşlarından takip eden ve az buçuk da basiret sahibi olanlar meselenin iki tane ağacın yerinden sökülmesi olmadığını gördüler. Plânlı, organize ve kötüniyetli bir hareket, önüne kattığı muhalif gurupların da gücünü arkasına alarak seçilmiş hükümeti alaşağı etmeyi, millet iradesini neticesiz ve devleti aciz hale getirmeyi tecrübe etti. Hamd olsun muvaffak olamadılar, milletin feraseti, basireti ağır bastı. Millet, olanları fark etti ve durması gereken yeri bildi. Brezilya ve Mısır tecrübelerinden sonra ülke olarak aslında nasıl bir badire atlattığımızı daha iyi anladık.
Yüzyıllardan beri bitmeyen ve öyle anlaşılıyor ki kıyamete kadar da sürecek bir güç savaşı bu. Zamanın şartlarına göre usulde farklılıklar gösterse de esası değişmeyen bir bilek güreşi… Üzerinde yaşadığımız coğrafyanın kaderi haline gelen bilek güreşinin istesek de istemesek de taraflarından biri de bizim milletimiz. Bu bir vakıa ve bunu yok sayamayız. Yıllarca kafamızı kuma gömdük de ne oldu. Tarih şuurunun uzağında, sağlam bilgiye dayanmayan ve en acısı dinî hassasiyeti yok denecek kadar zayıf bir nesil dikildi karşımıza. Gökten zembille inmeyen bu çocuklar, bizim çocuklarımız yaktılar, yıktılar… Kendilerince haklı olduklarına inandıkları bir şey uğruna kamu malına, özel mülke zarar vermeyi mubah gördüler. Bizim eğitim sistemimiz yetiştirdi bu çocukları, devlet eliyle boş bıraktığımız internet medyasının, sosyal medyanın etkisinde kaldılar…
Büyük bir musibet atlattık. Bu musibeti bin nasihatten hayırlı kılmak elimizde. Şehirleri birbirine bağlayan duble yollar kadar mazimizle bugünümüzü birbirine bağlayacak tarih asfaltları, otobanları kurmanın zamanı geldiği anlaşılmışsa; Yunus Emre, Mevlâna, Şeyh Edebaliler'i bağrından çıkaran bu toprakların, ancak onları yetiştiren vasatın, iklimin kurulması yeniden mümkün olursa bir kez daha benzerlerini bağrından çıkarabileceği anlaşılmışsa; çocukları okullarda uzun yıllar tutmayı amaç edinen, her sene elbise değiştirir gibi sınav sistemini değiştiren eğitim sisteminin çocuğa şahsiyet kazandırıcı ve çocuğun dünyaya tek bir açıdan değil farklı zaviyelerden bakar hale getirilmesi gerektiği anlaşılmışsa bu musibet bir anlam kazanmış ve bir hayra vesile olmuş diyebiliriz…
Bir önceki sayımızın sohbetinde haberini verdiğimiz Ali Erdal Hocamızın kitabıyla ilgili olarak bir kısım yayınevleriyle görüşmeler devam ediyor. Basılı hali meydan yerine çıkmadan kitap hakkında bu sayıda değerlendirme yapmayı uygun görmedik. Basıldı müjdesini verdiğimiz sayıda kapsamlı bir değerlendirme yapmayı arzu ediyoruz.
Kardelen'in kuruluşundan beri emeği geçen ve ilk günden beri beraber olduğumuz bir kısım yazarlarımızla yaptığımız toplantıların ikincisini Temmuz ayının ilk haftasında Ankara'nın Bağlum Kasabası'nda icra ettik. İlki İstanbul'da yapılan toplantılarla ilgili geniş bilgiyi Olaylara Bakış köşemizde bulabilirsiniz. Ramazan ayınızı ve bayramınızı tebrik ederim. İyi okumalar dileğiyle Kardelen'den selâmlar…
|