Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3563 kez okundu.     6 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Asa: Kılıç Zoruyla Değil, Kalem Yoluyla Zuhur
Mehmet Hasret

  Sayı: 78 - Ekim / Aralık 2013

Kuşkuda yenilmek değil vatan, bir vatan üzerinde seyir; kuş kursağından geçen lokmaya göz dikenleri, leş yiyicileri kuş gövdesinden ebedi kovmak… Şair'in dediği gibi; “Geçenler geçti seni uçtu, pabucun dama // Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma!” Dünyaya ahlâkımızı yükseltmek için geldik, ama devletler sistemi ve uluslar arası sistem yüzünden, ahlâkımızı "lut gölü" rakımlardan beter bir yerde bulduk…

Hz. Ebu Bekir(R.A.), "Kur'ân"da bir ayette bulunan, "kara" ve "deniz" anlamındaki kelimeleri, "kara" "lisan", "deniz" "kalp" olarak tefsir buyurmuş... Dünyayı fesat çemberine çekenler, her cemiyetin lisanını ve kalbini bozarak, dünyanın kara ve denizlerini kirletmiş, dünyanın maddesini ve maddesindeki sırrı, estetik bakışı bozmuştur...

"Fikir yoluyla zuhur", elzem, lisan ve kalp eş zamanlı düzelme eğilimine girmeden, dünya kumaşına atılan her dikiş biraz çürük çıkacaktır, ama bir güce kavuşmadan da, ne lisan, ne kalp bu düzelme eğilimine girecektir... Ve sabır, Hz. Ali (R.A)'ın ifadesiyle "hayatı dönüştüren" şeydir; sabrın bilediği çalışma, çalışma disiplini ve ahlâkı, belki yüzümüzü ak çağlara eriştirebilecektir...

Yine Şair'in dediği gibi; “Biz, olgun bir cemiyette, maddi ve manevi bütün verim ve iş şubelerini kuşbakışı bir tertip içinde ruhuna sığdırmış ve bütün şubeler arasındaki ahenk zaviyesinden umumî ve amelî bir idrak rüşdüne ulaşmış, tahlil ve terkip kafalı münevverlere muhtacız!........ Alacağı kadın, yetiştireceği çocuk, okuyacağı kitap, yaptıracağı ev, döşeyeceği oda, bürüneceği kılık, takınacağı eda üstünde, köklü bir zevk ve ölçü sahibi insanlar manzumesi… Bize, her şeyden evvel işte bu içtimai kadro lazım… Ancak bu kadronun maya tutmasından sonradır ki, seviyenin alt ve üst tarafları, biri toprak ve öbürü nadide bir yemiş salkımı manzarasıyla meydana çıkar.”

Yakın bir arkadaşım, akrabayı ziyaret, arkadaşı ziyaret ve onlarla muhabbete bağlılık, "Kur'ân okumak"tır demişti... Şimdi bu sözün daha fazla anlamı var bende... Allah Kerim; her şeye rağmen kendi muhabbetimizi koruyabiliyorsak, küfür ne yaparsa yapsın, bizim mevziilerimize ulaşamaz ve kendi sözde mevziilerini de ebedi kaybeder Allah'ın izniyle...

Kendi kabuğumuza çekilip neden bir hiçliğe mahkûm kalalım; "adaletle dünyaya hükmetmek" ve "merhametle dünyaya sarılmak" halleri varken, adaleti ve merhameti seciye edinmiş bir millet yalnız kalmaz, dünya onunla birlikte olur, Allah'ın izniyle, yeter ki o, Allah'a bağlı değerlerinin farkına varsın; devlet mekanizmasını bu seciyeye göre şekillendirsin, hiçbir şeyi küfrün insafına bırakmasın; yalnız “konuşmak”, “durumdan dert yanmak” bir etki bırakmıyor, Allah "sizinle savaşanlarla savaşın; ta ki din, Allah'ın dini olana kadar" diye buyuruyor... Bizim olan her mevziiyi geri almalıyız... Ama bizim dış politikamızın bir etkisi kalmadığı, meselenin sadece “konuşmaya”, “kafa tutuyor olmaya” kaldığı ortada... Konuşarak, kafa tutarak Mısır'da, Suriye'de kan durdurulamıyor...

Tahtakale'de bir esnafla son günlerdeki mevzuları konuşurken, tarhana çorbasından söz açıldı; ben de “tarhana çorbası”ndan bir makale olur, binlerce yazı çıkar, demiştim… “Tarhana çorbası”yla, neler olmaz ki, insan yemeyi, lezzeti öğrenir; insan etiyle, kemiğiyle insan olur; bir insanlık seciyesi ayaklanır ve bu da, küfre haddini bildirmek olur… Bu millet, bir tarhana çorbası içerek belki, bir sürü beladan, şerden korunuyor... En azından market sultasından kurtulup, kendi çapında sağlıklı beslenmiş oluyor... Allah'a bağlı her eylemi onu, kuduz küfrün icrasından koruyor... Dış politikamızın, "bir tarhana çorbası" kadar bile etkisinin olamayışını sorgulamamız gerekir, neden dış ülkelere karşı bir külçe sözümüz, bir dirhem etmiyor…

Bir türküde şöyle diyor:

"Kerpiç kerpiç üstüne kurdum binayı

Binayı kurar iken gördüm Leyla'yı

...

Kerpiç kerpiç üstüne düzdüm bir sıra

Leyla'dan haber aldım gitmiş Mısır'a

Kuzu olup melesem arkası sıra...”

Leyla'yı görürsün bir bina kurulur veya bir bina kurmak gibi kurulacak bir nazar vardır dünyaya bakışta, onu ele alışta... Bir binası var bugün dünyanın, Mısır'a kadar varan veya Mısır, Leyla kadar bir meseledir bizim için ve bizim Leyla'mızdır...

Daha... Her halükârda Allah'ın emirlerine itaat, esasımız bu... İçki içmemek, zulme karşı durmak, Hz. Peygamber(S.A.V)'in sözüne bağlanmak; o altın levhaları, amellerimiz, biz bilmeden yok olmasın diye her şeyin üstünde tutmak, hepsi okumanın, Kur'ân okumanın içinde...

Keza türkü dinlemek de bizi birçok yanlıştan muhafaza eder, zira türküler bünyelerinde, Allah yolunda güzel ifadeler ihtiva eder... Türkü dinlemek, bu sebeple bir bakmışız, zulme karşı durmanın yolu ve kâfir kafilelerinin işlerinden etkilenmenin şifası oluvermiş...

Duru, "bir" olmuş düşünceye bağlı fiili etki nasıl çatılır... Bunun, bir siyaseti var belki... Biz de strateji ve taktik plânında, onu iyi niyetle araştırıp şekillendirmeye “cehd ediyoruz”, diyelim... Türk milletinin, en kritik zamanlarında, belki onu bin yıl öteleyecek zemin için fikir ve maneviyat kurucuları çıkmış çok eskiden; 13. yüzyılda çıkan bu büyük şahsiyetler, Muhiddin Arabi, Sadreddin Konevi, Mevlana, Yunus Emre ve daha niceleri gibi... Belki içinde bulunduğumuz bu dönemde de -ki çok zorlu bir dönem- bu dönemin fikir, gönül, kalp adamları bir yerlerde ve ancak görünmüyor veya o etki yerinde hamlelerle gelişiyor da biz farkına varamıyoruz... Bu anlamda, akvaryumdaki balıklar gibi biz, akvaryum camından sonsuzluk denizine bakıyoruz…

Hak yolunda söylenen söze, bütün zerrelerinle kulak vermek de Kur'ân okumak anlamına gelir, bir bakıma... Sonsuzluk denizine kulaç oralarda… O zaman, her şart ve halükârda; gözümüzle, kulağımızla, ellerimizle, hareketlerimizle, ahlâkımızla daima Kur'ân okumalı ve Kur'ân okumayı da bırakmamalı… Allah, “Allah'a kaçın” diye emretmiş; Kur'ân okumak da işte, bir örümcek gibi karnımızdan çıkardığımız tehlike örgüsünden uzaklaşarak, her adımı bataklık olan bir seviyeden sıyrılmak ve Allah'a kaçmaktır… Biz, yalnız Kur'ân okuyalım, Kur'ân…


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : Ali ERDAL    06.12.2013
Yorum : Bu ne güzel bir cümle Sinan: "Her halükârda Allah'ın emirlerine itaat, esasımız bu... İçki içmemek, zulme karşı durmak, Hz. Peygamber(S.A.V)'in sözüne bağlanmak; o altın levhaları, amellerimiz, biz bilmeden yok olmasın diye her şeyin üstünde tutmak, hepsi okumanın, Kur'ân okumanın içinde..." Başarılarının devamını dilerim. Evet dediğin gibi bazı yazılar unutulmuyor. Ben de Tulpa'yı ben de unutmadım. Bazı yazıları aynen veya üzerinde çalışarak yeniden yayınlamalı.




Ekleyen : Sinan AYHAN    27.11.2013
Yorum : 20 küsür senenin hatırası üzerimizde çok şükür Özgür, "tulpa"yı unutmadım, hiç unutmam da; o bizim bahçemizden bir şey çünkü; bizim için eskimez, yalnız bizim adımlarımızda derinleşir... inşallah...




Ekleyen : özgür    23.11.2013
Yorum : "tulpa" yazısı geldi aklıma sinan kardeşim. 20 küsür sene önceki... Fikirle tefekkürle zuhretmesine vesile olmak her iş ve oluş gibi tabi ki O'nun izniyle O'na sığınarak. O dilemezse siz dileyemezsiniz buyruğunun gereği. eline yüreğine sağlık.




Ekleyen : özgür    23.11.2013
Yorum : Ali imran-160 - Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, artık ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler ancak Allah'a güvenip dayansınlar.




Ekleyen : Sinan AYHAN    12.11.2013
Yorum : Ne demişler, halden anlayanın bir gülü yeter... Allah razı olsun... Bizi, işleyen bize bakışın keskileri en nihayet, eline sağlık Yavuz... Evet, Ufuk Peygamberi(S.A.V.) okumak esas... "Men aref" altın levhasında olduğu gibi... Kendini bilen, Rabbini de bilir... Bu "kendi" Allah'ın nazar ettiği gönlün "kendi"sidir... "Yürüyen Kur'an", yegâne ufuk O'dur...




Ekleyen : Yavuz    08.11.2013
Yorum : Merhaba, harika bir yazı. Hem derdini çok güzel analtmış, hem de bu anlatım çok güzel süslenmiş. Tarhana çorbası buluşu çok güzel. Son paragrafa bir not; "Kuran'ın okumak" ile belki de daha çok Efendimiz'i okumayı anlamalıyız. Malum Efendimiz "yürüyen Kuran" ve Allah insana insandan tecelli eder. Selamlar,





 
Yaşayan Yemek... - Sayı 114
Yazmakla Görülen…... - Sayı 113
Hayatı Dram Yapan Cevher... - Sayı 112
Bozkırın Ensar ve Muhacir... - Sayı 111
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Marksizm’in, her şeyin cevabını veremediği, “ilk insanı ve tabiatı kim yarattı” sorusuna “bunu ortaya atmakla tabiatı ve insanı yok farz etmiş oluyorsun. Bundan vazgeçersen, bu soruyu sormaktan da vazgeçersin” demesinden(diye karşılık vermesinden) anlaşılmaktadır. Ancak her şeyin cevabını verebilecek bir kriteryuma sahip olan “benim düzenimi kabul et, kurtulursun!” deme hakkına sahiptir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14591218
 Bugün : 1759
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630635
 Bugün : 281
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim