İnsan Mehmet Bulut Sayı:
78 - Ekim / Aralık 2013
İnsan, belki de ilâhî bir oyunda, âlem içre bir şah hükmündedir. Nefis, akıl, ruh, gönül ve vicdan hepsi ayrı bir âlem ve bunları özünde birleştiren insan.
''Gizli bir hazineydim, bilinmek istedim.'' cümlesi bir yüklem kesinliğinde ve gücündeyse , bu cümlenin öznesidir insan. O’nun görünmesi ve bilinmesi bu en büyük eserinde. İnsanın kıymeti O’nu göstermesinde. İnsan bilse de bilmese de O’nun aynası hükmünde. Halden hale geçişinde, her isim ve sıfatla tanımlanışında Onun isimlerini yansıtan bir âlet , bir ayna hiçliğinde. O çok kızdığın ve beraberce yaşadığın, dünyadaki varlıklarını sorguladığın, kötü, zalim, haksız yere kan döken, gerçeği inkâr eden, sapkınlık içinde şaşkınlıkla bocalayan insan bile kusursuz varoluş nizamında kendine verilen rolü oynayan bir siluet, bir gölge varlık hacminde. Çünkü dünya bir isimler sahnesi, O’nun isimlerinin tezahür yeridir. Yapma denileni yapana; kötü, iffetsiz, zalim, kıskanç, obur, cimri, katil, zalim, riyakâr olana bu sıfatları nefsinde taşıyıp da eyleme geçirenlere kafa gözlerinle değil; gönül gözlerinle bir bak! insan suretindeki şu sinir, et, iskelet ve kan yığının altındaki mânâya, isme nazar eyle. Ve sana verilen kitabı tedebbür ederek oku! Yusuf'u günah işlemekten engelleyen Rab; Adem ile eşinin yasak ağaca meyletmesini niçin engellememiştir? O’nun isteği ile iradesi “Yaradılışın Başlangıcında”' farklıdır.
“Yemin olsun, kadın onu arzulamıştı. Eğer Rabbinin gerçeğe dikkat çeken delilini görmeseydi o da, onu arzulamıştı. Biz böylece ondan kötülüğü ve fuhşu uzak tutuyorduk. Çünkü o bizim samimi kullarımızdandı.'' ( Yusuf Suresi: 24)
“Nihayet , onları kandırarak aşağı çekti. O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine açıldı. Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp üzerlerine örtmeye başladılar. Rableri onlara seslendi. Ben size bu ağacı yasaklamadım mı?”(Araf .22)
“Ey Rabbimiz, dediler, öz benliklerimize zulmettik! Eğer bizi affetmez ve acımazsan,elbette ki hüsrana uğrayanlardan olacağız.'' ( Araf : 23)
“Buyurdu; kiminiz kiminize düşman olarak inin! Yeryüzünde belli bir süreye kadar nimetlenmeniz öngörülmüştür.'' ( Araf : 24)
İrade, karar, hüküm senin, benim, bizim mi ? Yoksa nihayetinde ve kesin olarak O’nun mudur? Yoksa her insan , her iş bir plan dahilinde mi seyretmektedir?
Yine de sen, insan olan, iradeni kavi, inancını sağlam, niyetini pak eyle. Gerisini ve sence bilinmeyeni “her an bir şan”da olana havale eyle. Kötünün, günahın, katilin, düşkünün bir isim, yok hükmünde olduğunu, beyazın siyaha muhtaç olduğunu iyi belle. Özündeki ismin tecellisine nazar eyle. İnsan olmanın bir acziyet, bir hiçlik durumu olduğunu fikreyle.
*
Biz hepimiz, iyisiyle kötüsüyle, doğulusu batılısıyla, türlü türlü inanışların, amaçların, renklerin, adetlerin, huyların, şekillerin sahibi insanlar, insanlık; insan-ı kâmilin ekmel ve mükerrem olanın birer uzvu hükmündeyiz. kâmil olan insansa zübde-i âlem O’nun kâinata çevirdiği, kâinatı onunla yönettiği ve kendini seyrettiği aynası.
*
İnsan nereye gideceksin? Geliş varsa , gidiş de vardır. Ona rücu edeceksin... Çünkü; “Hayy” dan gelen; “Hu”ya gider.
|