Bir elime güneşi... Dergi Editörü Sayı:
80 - Nisan / Haziran 2014
Akıp giden hayatın içinde öyle bir an olur ki; duyduğunuz bir ses, gördüğünüz bir şekil, burnunuza gelen bir koku, sizi bulunduğunuz zaman ve mekândan alır başka yerlere götürür. Hatıralarınız arasında kilitli kalmış bir yerlerin kapısı açılıverir ve geçmişte kalan o an bütün çıplaklığıyla, en ince ayrıntısına kadar önünüze seriliverir. Adeta yeniden hissedersizin o an’ı. Etkisinden kurtulup eski hayatınıza avdet ettiğinizde ise artık birşeyler değişmiştir iç dünyanızda, herşey daha farklı gözükmeye başlar...
Kardelen, elinizdeki sayının konusunu ilân ederken, kurduğu edebî cümlenin sonuna “dâvâ adamlarının vasıfları nelerdir” sorusunu ekledi ya hani, derginin editörü olarak bu soruya verilebilecek cevabı arar ve tefekkür ederken, yukarıdaki satırlarla anlatmaya çalıştığım düşünceler geldi aklıma... Ve şuna kanaat getirdim; dâvâ ve dâvâsına sahip çıkan adam, öyle hâkim bir renk, öyle hâkim bir ses, öyle hâkim bir koku ki onu ve dâvâsını bir kez, bir anlığına görmek, duymak, hissetmek bile hayatınızın bir an’ında sizi kendisine çekmeye ve iç muhasebesi yaptırmaya yetiyor... Aslında dâvâ adamının şahsında kader, sizi hesaba çekiyor. Onu bilene, duyana, görene kadar ne yaptığınız ve yapmadığınız sizin meseleniz ama mademki artık onu bildiniz, gördünüz, duydunuz bundan sonraki hayatınızı yeniden ona göre şekillendirmek mecburiyetindesiniz. Görüşlerini kabul et veya etme ama kabul ederken de itiraz ederken de dâvâ adamı hayatınızın merkezine yerleşmiştir artık.
Mekkeli müşrik o güne kadar yok saydığı, önemsemediği, küçük gördüğü, başını hemen ezeceğini zannettiği dâvânın yani İslâm’ın artık bir güç olarak karşısına dikildiğini farkettiği anda kendi muvazeneci, menfaatçi, pazarlıkçı karakteri icabı O’na (sav) dâvâsından dönmesi karşılığında içinde paranın, iktidarın, kadının olduğu dünyaları vermeyi teklif etti. Elbetteki en büyük dâvânın en büyük lideri (sav) bu teklifi kabul etmeyecekti. Bu vesileyle mübarek dudaklardan dökülen cümle, kıyamete kadar yaşayacak bir ölçüyü de insanlığa kazandırmış oldu:
–Bir elime güneşi, bir elime ayı verseniz davamdan dönmem!..
Dâvâ adamının vasfı, vasıfları mı dediniz, işte size cevabı. Bu ölçü karşısında geceler kadar susmak, ummanlar kadar derinleşmek veya kütüphaneler dolusu konuşmak sizin tercihiniz...
Bu sayımız, diğerlerine nazaran bir iki haftalık gecikmeyle elinize ulaştı. Yayın takvimimize göre Mart ayının sonlarında dergi hazırlanmış ve matbaaya verilmiş olması gerekiyordu. Ancak bir önceki sayımızın kapağında “Söz sandığın” dedikten sonra, bu sayımızda seçimleri ele almamak veya seçimle ilgili değerlendirmeleri 3 ay sonra çıkacak bir sonraki sayıya bırakmak uygun olmayacaktı. 81. sayımızın yayın devresinin Cumhurbaşkanlığı seçimi ile çakışağı da dikkate alındığında bu tercihimizin okuyucularımız tarafından anlayışla karşılanacağını ümit ediyoruz.
Süreklilik kazanan, ekol ve okul haline gelmeye başlayan Kardelen yazarları toplantımızın dördüncüsünü gerçekleştirdik. İstanbul’dan Bahçelievler eski belediye başkanı Muzaffer Doğan Ağabeyimizin de katılımıyla zenginleşen toplantımızla ilgili bilgileri yine Olaylara Bakış köşemizde okuyabilirsiniz.
Basılacağı müjdesini verdikten sonra son iki üç sayıdır sükut ettiğimiz Ali Erdal Hocamızın “Durun Kalabalıklar” isimli kitabıyla ilgili basıldı haberini inşallah bir sonraki sayıda vermeyi ümit ediyoruz.
Okuyucularımızın üç aylarını tebrik ediyor ve Allah’tan bizleri sağlık ve afiyet içinde Ramazan’a ulaştırmasını niyaz ediyoruz.
Selâmlar...
|