Modernizm, toplum ve eğitim... Mehmet Koçyiğit Sayı:
81 - Temmuz / Eylül 2014
Eski kıtada yaşayan insanların, Avrupa toplumlarının tarih seyri içerisinde doğu toplumlarına karşı tekrar yükselişleri coğrafî keşifler, Rönesans, Reform, Fransız İhtilali ve Sanayi Devrimi gibi geniş kitleleri etkileyen ve sancılı olduğu kadar etkili de olan bazı bilimsel, felsefî, teolojik, teknolojik ve sosyolojik değişimler sayesinde ivmelenmiştir. Bu değişimlerin sonucunda rasyonel, pozitivist, bireyselliğe önem veren, ben bulduysam benimdir (kolonileşme), seri üretip toptan satarım zihniyetine sahip ve hattâ güçlü bireyselliğine ve rasyonelliğine dayanarak tanrıyı bile dışarıda tutmaya çalışan bir insan tipi ortaya çıkmıştır. Seri üretim, hızlı tüketimi ve yeni pazarları gerektirmiş ve her biri ayrı bir dünya olan “insan”ı, insan olmaktan çıkarıp istatistikî veri haline getirmiştir.
Meselenin genel resminin bir kısmı bu şekilde iken günümüz modern batı toplumlarında birçok çelişkilerin ve problemlerin yaşandığı gözlemlenebilir. Bireysel ve rasyonel olarak yetiştirilen, ailesi çalışan bir çocuğun zaman içerisinde kültürü bile tüketim malzemesi haline getirmiş olan, popüler kültür tüketen insan toplulukları arasında bireyselliğinden kaynaklanan farkları bile kaybetmiş olarak eridiği rahatça gözlemlenebilmektedir. Modernizme karşı desenler içeren bazı hareketlerin bile (metal müzik, hippiler vs.) modernizm tarafından kazanç haline getirildiği ve bunun neredeyse bir kısır döngü hali kazandığı da gözlemlenebilecek gerçekler arasındadır. Popüler kültür anlayışı kültürleri, lingua franca dilleri, modern eğitim sistemi zihinleri, standart fabrikalar giyecekleri, fast food kültürü de yiyecekleri tek tipleştirme ihtimallerini saklı tutmaktadırlar. Kolonileşme ile dışarıya da ihraç edilmiş olan bu çelişkiler batı dışı toplumlarda, kültürel, dinî, coğrafî vb. gibi farklılıklardan dolayı daha da travmatik hallere bürünebilmektedir.
Standart üretimin gereği aynı (veya benzer) şeyleri tüketme ihtiyacı duyması gereken standart insanlardır düz mantığından hareketle rahatlıkla söylenebilir ki bu standart insanları yetiştirmek için standart testler kullanan (standardized testing) fabrikaları andırır bir şekilde okullar tasarlanmıştır. Eğitimi bile girdi [Simge]işlem [Simge]çıktı şeklinde algılayan bu mantık eğitimciyi makine, daha iyi bir ihtimalle mühendis, eğitileni ise hammadde olarak algılamaktadır. Fakat bu yaklaşım istatiskî veriden ibaret gördüğü toplulukları eğitirken aslında bir budama ve yontma işlemi yapmaktadır ve bu şekilde insanların beraberlerinde dünyaya getirdikleri farklı yetenekleri de öldürebilmektedir. Okul açısından bakıldığında ise fabrikaları andıran okulların da artık endüstri halini aldığı, bilginin üretildiğinden çok daha fazla hızda tüketildiği, eğitim camiasının eğitimin sürekli artan ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla sürekli büyüdüğü ve artık kendi öz dünyasına ve sorunlarına sahip büyük bir organizma haline geldiği gözlenebilmektedir. Büyüyen yapının dertleri de büyümekte ve en büyük ekonomilerin bile kaldıramayabileceği boyutlara ulaşmaktadır.
Son zamanlara kadar batı toplumlarının kısmî görünüşü bu iken, son zamanlarda dünya savaşlarının galip devletlerinin ve batı dünyasının diğer güçlü devletlerinin ekonomilerinin sarsıldığı görülmektedir. Her şeyin tek tipleştiği dünyada düz mantık belki de ileride tek dünya devleti ihtiyacı ortaya çıkacaktır derken, Tunus’ta bir kişinin kendini yakmak için kullandığı ateş Ortadoğu’yu kaynatmış, dünyanın batı tarafında da ekonomik kriz kitlesel hareketleri beraberinde getirmiştir (ABD’de ‘occupy’ hareketleri, İspanya’da çiftçi eylemleri vs.). Buz gibi bir rasyonaliteye sahip olması gereken bireylerden mürekkep istatistikî kitlelerin aslında sadece bununla sınırlı kalmadıkları, gelişen teknolojilerin bir yandan kitleleri kontrolü kolaylaştırırken bir yandan da kitlelerin iletişimini hızlandırarak bir anlamda kitleler için öz-kontrolü de kolaylaştırdığı ve II. dünya savaşı sonrası kurulan sistemin çatırdamasında sosyal medyanın büyük rol oynadığı fark edilmiştir. Belki de yaşanan son olaylar devletlerin ve ekonomilerin artık bilinen anlamda aynı kalmayacağının ipuçlarını vermektedir. Bütün bunlar yaşanırken hantal eğitim sistemlerinin ise devletlerden bile daha yavaş tepkiler üretiyor olması da düşündürücüdür.
Kaynaklar:
Bulaç, A. (2006). Din ve Modernizm. İstanbul: Yeni Akademi Yay.
http://en.wikipedia.org/wiki/Hippies
http://www.ted.com/talks/lang/en/ken_rob...ivity.html
http://www.swarthmore.edu/SocSci/langhot...rends.html
http://tr.euronews.net/2011/01/17/tunus-...yayiliyor/
Illich, I. (2010). Okulsuz Toplum. Çev: Celal
Öner. Oda yay.: İstanbul.
|