Hafıza, analitik düşünme ve edebiyat üzerine Mehmet Koçyiğit Sayı:
83 - Ocak / Mart 2015
2012 yılında 244 yıllık bir maceradan sonra Ana Britannica artık basım yapmayacaklarını ve isteyenlerin online olarak ansiklopediye erişebileceklerini duyurdu. "Wikipedi kadar geniş değiliz ama bizim sağlam bir editoryal sürecimiz ve delile dayalı bilgilerimiz var" dedi Ana Britannica Ansiklopedi’si başkanı Jorge Cauz ve ekledi, "ansiklopedi ve firma artık bir hatıra niteliğinde" (http://www.sabitfikir.com/haber/ana-britannica-ansiklopedisi-artik-basilmayacak). İlk olarak belirtmek gerekir ki bu yazıda ilkelci (primitivist) bir yaklaşımla eskiye dönülmesini ya da eskinin devam ettirilmesini belirtmek amacı güdülmemektedir, bunun aksine, yeni şartlar altında neler yapılması ya da düşünülmesi gerektiğine dair sorular gündeme getirilmektedir. Bununla beraber eskiden bütün yakınlarının telefon numarasını ezbere bilen, bir araştırma yapılması gerekiyorsa ansiklopedi karıştıran, herhangi bir okuma yapmak için kütüphane yollarını aşındıran insanlar vardı. Gelişen teknoloji ile cep telefonu hafızasında kayıtlı en yakınlarının numarasını bile ezberlemeye ihtiyaç duymayan insanlar var artık. Hatıralar hafızada değil taşınabilir belleklerde saklanıyor günümüzde. Ajandalar, alârmlar, takvimler, hattâ sanal bankacılıkla paramızın hesabı bile yazılımlar tarafından tutuluyor. Bu iyi midir kötü müdür tartışması da bu yazının kapsamı dışındadır ama bu gerçeğin insan hafızasına etkileri vardır veya olacaktır. Hayatın birçok parçası kendi hafızasının dışında saklanan bir birey analitik düşünme esnasında da bu parçalardan ne kadar faydalanabilir? Bu da bir başka sorudur. Her şeyi google’dan bulabilecek olan genç bir bireyin hayata karşı ne gibi bir merakı ya da bu merakı giderebilmek için ne gibi bir emeği olabilir? Çok az bir emekle her istediği hatırasına ulaşabilecek bir birey neden hafızasını kullansın ki? Belki de hafızasını kullanmayı gerektirecek tek sebep onlarca online hesaba girmek için hatırlaması gereken şifrelerdir. Ezberci eğitime karşı olduğunu söyleyen hiç kimse hafızanın bu denli kullanım dışında kalacağını hayal edememiştir tahminini yürütmek çok da yanlış olmaz herhalde. Hayatı "Carpe diem" (anı yaşa) felsefesi ile sürdüren bir bireyin hafızasına ne kadar ihtiyacı olacaktır ki hem? Peki, bunların edebiyatla ilgisi nedir ve edebiyat konusu bu yazıda neden yer almıştır? Farklı, cins dimağların ürünleri olan edebiyat eserleri okunmaya, hatırlanmaya, hatırlatılmaya ve üzerinde düşünülmeye değer ürünler olmalıdır. Bir edebiyat eseri insanların duygularına tercüman olurken (diyelim ki güzel bir şiir), bir diğeri hayat felsefesine yön verebilir (örneğin Orwell’in 1984’ü). Ancak bu eserler yalnızca emek verilerek okunduğunda ve üzerlerinde düşünüldüğünde ve ihtiyaç anında hatırlanıp kendilerine referanslar yapıldığında canlı kalmaya devam ederler. Hafıza ve düşünme yetileri gibi/ile edebiyat eserleri de 140 karakter sınırına, beğenilen fotoğraflara, yazarı hakkında hiçbir fikri olmayanlar tarafından paylaşılıp beğenilen kısa beyitlere yenik düşmek üzeredir. Günümüzde dahi artık edebiyatın küçük bir oligarşik uğraş alanına dönüşmeye başladığını fark etmek gerekmektedir. Dersleri video kaydına almak isteyen, slayt gösterilerini toplayan, öğretmeninden daha bilgili olduğu kesin olan google’a daha fazla saygı gösteren bir nesil karşısında eğitimin pozisyonu ne olmalıdır? Bir edebi eseri okuma zevkinden mahrum, öğretilenleri analiz edemeyen, ya da etmeye değer görmeyen bir nesil geçmişini, zihinsel ve duygusal mirasını nasıl öğrenip dersler çıkarabilecektir? Eğitim politikası ile uğraşan kişiler bu durum karşısında ne tür önlemler almaktadırlar?
|