İnternet kanunları Site Editörü Sayı:
82 - Ekim / Aralık 2014
Geçtiğimiz yıllarda, internet kullanımı ile ilgili kanun ihtiyacının gündeme gelmesine vesile olan ilk olay 2007 yılında Yunanlı bir öğrencinin Youtube’a Atatürk’e hakaret içeren videolar yüklemesiydi. Ulusal kanallarda bu videolar haber yapılınca, bir savcı hareket geçmiş ve Youtube’a erişim o dönemde kapanmıştı.
Sonraki yıllarda yine Atatürk’e hakaret, Deniz Baykal olayı ve son olarak da Dışişleri Bakanlığında kaydedilen görüşme nedeni ile siteye erişim çeşitli zamanlarda tekrar yasaklandı.
İnternet kullanımına karşı devletin kanun koyma isteği ve gereksinimi bahsettiğimiz bu olaylar ile başlasa da, en son gezi olaylarında ve 17 Aralık soruşturmalarında sosyal medyanın kullanılması ile bu ihtiyaç zirveye çıkmıştı. Bu doğrultuda 2007’de çıkarılan ilk kanuna 2014 başlarında yeni maddeler eklendi. Son olarak, geçtiğimiz Eylül ayında yapılan son değişikliklerle kanun son halini aldı.
2007’deki ilk kanun incelendiğinde suç olarak sayılan konuların hemen hemen kimsenin tartışma yapmayacağı çocuk istismarı, intihara sürükleme, uyuşturucu gibi konular olduğu görülüyordu.
Asıl tartışma 2014 yılında hükümetin gezi ve 17 Aralık olaylarından sonra bu kanuna yaptığı eklemeler üzerine çıktı. Bu eklere göre, engelleme sitenin tümüne değil sadece ilgili içeriğin bulunduğu sayfalara yapılacaktı. Bu kulağa hoş ve mantıklı geliyor, böylece sitenin tümü kapanmayacaktı. Ancak teknik olarak böyle bir sistemin kurulması için şöyle bir ihtiyaç doğuyor: Tüm trafiğin bir noktadan geçmesi ve yönetilmesi.
Tüm trafiğin tek noktadan geçmesi insanı tedirgin etmiyor değil ancak tek bir sayfayı engellemenin başka bir imkânı da yok.
Hükümetin –daha doğrusu o zaman Başbakan olan Sayın Tayyip Erdoğan’ın– fevri çıkışları malûmunuz. Bu kanun da bana aynı şeyi hissettirdi. Sosyal medyada yayınlanan kasetler nedeni ile hükümet acil bir çözüm bulmak istedi ve bu kanunu çıkardı. Aslında makul olan, bu işlerde uzman kişilerden bir ekip kurulması, istişareler yapılması ve herkesin olmasa da çoğu kişinin mutabık olacağı bir kanun çıkartılabilseydi. Çünkü, hükümetle aynı veya farklı düşünen herkes bu konudaki ihtiyacın farkında. Ancak devlet kendisine karşı bir savaş açıldığı fikrinde olduğu için bu adımların atılması o açıdan normal karşılanabilir.
Eylül 2014 torba kanununu dört gözle bekleyenler, sosyal medyada da çok aktif olan atama bekleyen öğretmenlerdi. Bu torba yasada öğretmenlerin atamaları ile birlikte internet kanunu ile ilgili de birkaç düzenleme yapıldı. En önemlisi ise TİB’in mahkeme kararı olmadan bir içeriğe erişimi yasaklayabilmesi. Önceki hali ile, “önce mahkeme sonra yasak” olan formül “önce yasak sonra mahkeme” halini aldı.
Sözün özü, internet kontrollü bir alan olmalıdır ve bu doğrultuda kanunların olması çok doğaldır. Ancak teknik olarak internet kolay kolay zabt-u rabt altına alınabilecek bir alan değil. Twitter ve Youtube sitelerinin kapatılması sonrasında kullanıcılar DNS metodu ile bu sitelere erişim sağlamıştı. Bunu farkeden devlet DNS ile ilgili de önlemler aldı ancak kullanıcılar için bu da engel olamadı.
Şu anda tercih edilen yöntem VPN yöntemi. Bu yönteme engel olunması çok mümkün değil. Ancak tüm vpn sitelerinin ip’leri belirlenerek ilgili sitelere girişler kaldırılabilir.
|