Kimse Acymyyor Bari Siz acyyyn Mustafa Kınıkoğlu Sayı:
52 - Nisan / Haziran 2006
Ne olacak ülkemizin müslümanlarının hali bilmiyorum. Diyeceksiniz sadece ülkemizdekilerin mi? Şimdi bahsedeceğim mesele daha çok bizleri ilgilendiriyor.
Bir tarafta Danıştay’ın giyiminden dolayı müdürlük yapamaz dediği öğretmen, bir tarafta eşi başörtülü diye yurt dışına tayini gerçekleştirilmeyen bir diğer öğretmen...
Bir tarafta hastaneye mescit yaptıranlara kafayı takanlar, bir tarafta –ki bu taraf başköşe sayılır- üniversitelere başörtülü kız öğrencileri almayanlar...
O taraf, bu taraf yetmezmiş gibi...
Bir başka tarafta inançlarını kendi anlayışlarına göre yaşayan müslümanlar, diğer tarafta ise onlara karşı olan ve onlara demediklerini bırakmayan diğer müslümanlar. Bir tarafta bilimi kullanarak İslâm’ı anlatmaya çalışanlar, bir tarafta bilimle bu iş olmaz diyenler... Bir tarafta evinde her türlü hayvana merhamet edene “bizi eleştireceğine evindeki böcekleri temizle” diyenler, bir tarafta kulaktan duyma bilgilerle “bak sizin yüzünüzden şöyle böyle olmuş” diyenler... Şimdi isterseniz bu tarafta duralım.
2 sayı önceki yazımda bu konuyu gündeme getirmiştim. Neden müslümanlar birbirlerine karşı hoşgörüsüz, neden birlik olamıyorlar diye sormuştum.
Ben bundan rahatsızlığımı yazadurayım, şu günlerde tartışmanın boyutları iyice büyüdü ve çok üzücü bir hal aldı. Orta da ise yine saf müslümanlar kaldı. Ne o tarafa yaranabiliyorlar ne bu tarafa.. Ne o tarafa tam inanıyorlar, ne de bu tarafa...
Bir taraf diyor ki ben akım; diğeri diyor onlar kara, ben akım. İki tarafı da okuyorsun, ikisine de hak veriyorsun. Ortası yok. Ama o kadar zıt kutuplardalar ki, Allah korusun, “iki kişiden biri diğerine kâfir dese içlerinden biri mutlak kâfirdir” sözü aklıma geldikçe dehşete düşüyorum.
Benim kanaatim şudur ki, bu tür konularda üçüncü kişilerin sözlerine çok da itibar etmeyin. Yani biri size dese ki, “onların hocası şöyle demiş, vay hain”... Gidin kitabından bulun söylediklerini, kendiniz okuyun. Sonra yanlış duyduğunuz sözlerden dolayı oluşan zannınız size zarar verebilir. Okumasanız bile, en azından fikir beyan etmeyin, böylece “ne yaparlarsa kendilerine” der sorumluluktan kurtulmuş olursunuz.
Kulaktan kulağa aktarılan sözlerde, Bektaşi’nin “namaza yaklaşmayın” durumu çok yaşanır. Bu da, yanlış zanna ve sonucunda büyük dertleri getirecek kul hakkına sebep olur.
Elbette kayıtsız kalamıyor insan yazılanlara, çizilenlere.. İki tarafın da haklı olduğu yerler var ama dikkat ediyorum nerede hassas bir cümle var o cımbızla aranıp bulunuyor. Örneğin bir dergi, bir hocanın sözünü manşet yapmış kendine, “zina hafif günah” diye… Okuyan ne der buna?.. “Tövbe tövbe, bu ne şimdi” demez mi?
Ama içeride okuyorsunuz ki durum öyle değil. Adam demiş ki, “...Resulullah’ın hadisi var Gıybetten sakının; çünkü gıybet zinadan daha şiddetlidir.” O yüzden zina gıybete göre hafif günahtır. Ama akıllı gazeteciler bunu bambaşka şekilde kapak yapmışlar. Şimdi derginin sadece kapağını gören o kişi hakkında ne düşünür, içini okuyan ne düşünür… Herhangi biri hakkındaki zannınız çok önemlidir. Hele hele bu zannınızı başkaları ile paylaşıyorsanız çok dikkat etmelisiniz. Yoksa bu kul hakları ile elbet bir yerde karşılaşırsınız.. Ya dünyada ya ahirette…
|