Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3551 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Dua, kulun acizliğini gösterir
Mustafa Kınıkoğlu

  Sayı: 89 - Temmuz / Eylül 2016

Güzel hikâye yazmayı çok isterdim. Bu hevesten olsa gerek, bazen aklıma hikâyesi yazılabilecek kurgular gelir, bunları not ederim. Bu notlardan bir tanesi dua ile ilgiliydi. Dua ederken dikkatli olmamız gerektiğini gösteren kurgu özetle şöyleydi:

Köyde yaşayan anne ile oğul… Baba daha oğlan küçükken, belki de doğmadan vefat etmiş. Annesi oğluna çok emek vermiş, oğlu da hem annesine hem köylülere çok saygılı, tabiri caizse pırlanta gibi bir genç, yirmibeşine yaklaşıyor. Çok muhterem bir genç, namazında niyazında...

Bir cuma günü oğlan tarlada... Cuma namazı için köye dönene kadar tarlada çalışacak, annesi evde, komşuları ile… Tarlada çalışan genç kendisine doğru hararetle gelen bir köylüyü görüyor. Köylüsü kötü bir haber getiriyor, gencin validesi rahatsızlanmış, durumu ciddi… Hemen dönüp annesini ilçe hastanesine yatırıyorlar. Genç ve haberi getiren köylü doktorlardan haber beklerken saatler cuma namazının saatini gösteriyor.

Sonunda doktor geliyor ve bekleyenlere kötü haberi veriyor. Ömründe sadece annesini bilen gencin üzüntüsü çok çok büyük, köylüsü ona destek olmak için sarıldığında gencin ağzından şu dua çıkıyor “... emmi, Allah şu memlekette kimseye ana baba acısı tattırmasın, çok zor, çok zor...” Bu sırada ilçe merkez camisinde müezzin efendi iç ezanı okumakta...

Kurguyu özetleyelim derken biraz uzattık ama esas olay bundan sonra başlıyor. Bu saatten sonra ilçede ve civarında genç cenazelerinde çok büyük bir artış oluyor. Allah sıralı ölüm versin denir ya, işte o sıra tepe taklak oluyor. Bebekler, çocuklar, gençler bir bir defnediliyor. Bir, üç, beş cenaze derken artık iş herkesin “bu işte bir iş var” demesine varıyor.  Sonunda civarın  önde gelen ağzı dualı mübareklerinden birine gidiliyor. O da durumun farkında, manevî istişarelerinden bahsediyor ve iş dönüyor köylü gencin duasına geliyor. Ne dua etmişti genç, “Allah kimseye ana baba acısı tattırmasın”. Eşref vaktiymiş demek, duası kabul edilmiş. Bu duanın kabul edilmesi yani kimsenin ana baba acısı tatmaması nasıl olacak peki? Evlâtların ana babalarından önce ölmeleri ile olacak. Neyse, sonra duanın üstüne bir dua daha ediliyor ve sıralı ölümler geri geliyor, insanlar ana baba acısı çekmeye tekrar başlıyorlar.

Eskiden pek bir moda olan “Kalp Gözü” gibi dizilerin senaryosuna benzemiş diyebilirsiniz ancak duanın gücünü ve dua ederken dikkatli olunması gerekliliğini anlatmak için bu örnek anlamlı.

Dua ederken dikkatli olmamız gerekiyor. Bir zamanlar bir sohbet halkasına katılmıştık, orada “dua ederken istediğiniz şeye dikkat edin” demişlerdi, örneğin Allah’tan gönlü geniş olmayı, Gaffar isminin tecellisi olarak affedici olmayı mı istiyorsunuz, affedici olmanız için affetmeniz gereken olayların başınıza gelmesine hazırlıklı olun. Efendimiz, Allah’tan sabır isteyen birine “Allah’tan belâ istemiş oldun” derken de bunu kastetmiyor muydu, insan neye sabreder, başına gelecek bir musibete, belâya sabreder.

O sohbetlerde söylenen bir diğer söz de dualarımızın hayatımızın akışını çizdiği idi. “Geçmişte ettiğiniz duaları hatırlayın, şimdi onları yaşıyorsunuz” demişti biri. Sonra eski dualarımızı hatırlayınca, bu cümlenin doğruluğunu görmüştük.

Bir de Allah’tan isterken sınırlamalarınıza dikkat edin demişti oradaki bir zât. Orada bulunan bir hanım buna uygun bir örnek verdi, bir gün arkadaşı ile boğaza nazır otururlarken bu hanım geçen bir takayı göstererek, “şöyle bir takamız olsa yeter”, demiş. Diğer arkadaşı da, “taka neymiş, yatımız olsun inşallah” diye eklemiş. O hanım gülerek ve orta halli bir aile kurdukları yanında oturan kocasını işaret ederek şöyle devam etti, “O arkadaşım çok zengin birisi ile evlendi, ben de eşimle.”

Âyetlerde dua kavramı

Dua ile ilgili ilk akla gelen âyet Furkân sûresinin 77. âyetidir. Bu âyet meâlen şöyledir: “De ki: ‘Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.’” 

İlk bakışta “duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin” cümlesinin kolay anlaşıldığı düşünülebilir. Ancak tefsirlere bakıldığında buradaki dua kavramının aslında kulluk, acziyet ifade ettiği anlaşılıyor. Bu nedenle âyeti doğru anlamak için Furkân Sûresi’nin tümüne bakmak faydalı olacaktır.

Furkân Sûresi ana hatları ile Allah’ın kendi sıfatlarını belirtmesi ile başladıktan sonra müşriklerin hallerini, Efendimiz ve vahiy hakkındaki iftiralarını ve bunlara Allah’ın cevaplarını içermektedir. Aynı zamanda “Rahman’ın has kullarının” sıfatları da bu sûrede anlatılmaktadır. Özetle, bu sûrede tüm cehaletim ile bendenizin anladığı Allah’a kul olmayanların durumu, Resûl’ün de bir kul olduğu, has kulların nasıl olması gerektiği, kul olanların mükâfatları, kul olmayanların da karşılıkları anlatılmaktadır. Zaten sûrenin ilk âyetinde Efendimiz’den “kul” diye bahsedilmiştir: “Âlemlere uyarıcı olsun diye kuluna Furkân’ı indiren Allah aşkındır, cömerttir.”

Sûrenin son âyetine gelirsek, bu âyetteki “dua” kavramının da kulluk ile doğrudan ilişkisi var. Şöyle ki, isteyen kişi daima acizdir. Bir dilencinin dilenmesini düşünün, ihtiyacını karşısındaki kişiden almak için nasıl boyun büker, ne diller döker. Buna benzer olarak kulun Allah karşısındaki acziyeti, istemesi yani duası ile izhar olmaktadır. Bu mânâ ile bakıldığında âyeti şöyle anlayabiliriz: “Rabbiniz karşısında acziyetinizi bilmezseniz, O’na kul olduğunuzun farkına varmazsanız ne kıymetiniz olur.”

Rad Sûresinin 14. âyetinde geçen dua kavramlarını da bu doğrultuda anlayabiliriz. Âyette “Gerçek dua ancak O’nadır” buyruluyor ve Allah’tan başkasına yapılan dualar “sudan su istemeye” benzetiliyor. Bu âyet de dua kavramı ile kulluğun, acziyetin sadece Allah’a karşı olacağını belirtiyor. Âyetin devamında “kâfirlerin duası daima boşa çıkar” denilmesinden de buradaki dua kavramının da kulluk manâsında kullanıldığını görüyoruz. Kâfirler, Allah’a kul olmayıp nefislerine kul oldukları için “istemelerinin”, acziyetlerinin hiç bir getirisi yok.

Duaya “kulluk” açısından baktığımızda “Allah’ım, dualarımızı kabul eyle” duasının da güzel bir anlama eriştiğini görmekteyiz. İnsanın kulluğu kabul edilirse daha ne istesin.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
"O"... - Sayı 99
Necip Fazıl hakkında iki ... - Sayı 92
Bir Derviş Sultan Ulu Hak... - Sayı 91
Dua, kulun acizliğini gös... - Sayı 89
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


Kim demiş okumuyoruz diye?
*Sevmediklerimizin, televizyon ekranlarında ve gazete sayfalarında canına okuyoruz!
*Trafik kazalarında ölenler ve PKK canilerinin katlettikleri için rahmet okuyoruz!
*Törenlerde nutuk okuyoruz!
*Kim ne derse desin, bildiğimizi okuyoruz.
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Ana baş tacı olmalıdır
Analar baş tacımızdır
Hayatın merkezi anneler
Şaşırmadık
En sıcak sözcüktür anne!


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15434107
 Bugün : 2911
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 652430
 Bugün : 61
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 407
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim