Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2401 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Çaresizliğin resmi yapılabilir mi?
Arzu Kök

  Sayı: 82 - Ekim / Aralık 2014

İnsanlığın içine düşebileceği en kötü durum belki de çaresizliktir! İnsan zor bir durumla karşılaştığında durumuna çare arar. Zira ancak çare olduğunda bir umut vardır. Ama öyle bir çaresizlik anı vardır ki... İşte onu anlatmak mümkün değildir. Çaresizlik anlatılamaz ki, çaresizlik adı üzerinde çaresizliktir. Nasıl ki mutluluğun resmi yapılamıyorsa çaresizliğin tarifi de yapılamaz. Resmi ise asla yapılamaz. İşte bu çaresizlik anlarından biri de deprem anıdır.

Sallanma başladığında kanınızın damarlarınızdan yavaş yavaş çekildiğini hissedersiniz. Vücudunuzda var olan o mucizevî âhenk bir anda bozulur. Çaresizlik içinde donup kalır, tuhaf bir boşluğa düşersiniz. Duygularınız, algılamalarınız, iradenizin denetiminden kopar gider. Kendinizi sadece bir et ve kemik yığını gibi hissedersiniz. Öyle ki o anda korkmak bile elinizden gelmez. Tüm denetiminizi yitirmişsinizdir. Bitmek bilmeyen sarsıntı ise bütün yıkıcılığı ile uzar da uzar... Yıllar geçer sanki. yüzyıllar geçer. İşte o dakikalarda insan olarak ne kadar küçük bir zerrecik olduğunuzun ayrımına varırsınız. Ve bırakırsınız kendinizi bir boşluğa, daha doğrusu yap-satçıların elinden kurtulan bir boşluğa atarsınız kendinizi. Ve beklersiniz sonucu. Sonuç muamma. Belki ölüm, belki ömür boyu sürecek bir sakatlık, belki de kurtuluş... Tek çare beklemek… Hiçbir şeyin garantisi yok.

Aslında bu deprem dünyanın sadece ve sadece küçük bir noktasında meydana gelen küçük bir doğa olayıdır. Ama ülkemizde durum farklıdır. Zira bu küçük doğa olayının sonuçları ülkemizde hiç de küçük olmamaktadır. Binalar kâğıt gibi un ufak olmaktadır bizim depremlerimizde. Ve enkaz altında, demir ve tuğla yığınları altında yüzlerce, binlerce ezilen insan... İşte bu anlarda aklımıza hep o binaları yapıp satanlar gelir. Bir de onlara göz yuman yöneticiler... Önceden yapılan uyarılar, tarihî ve doğa gerçeklerine rağmen öncesinden tedbir almayan yöneticiler... O müteahhitlerin ve yöneticilerin bu işin günahını ne bu dünyada ne de öbür dünyada ödeyemeyeceğini bilirsiniz... Ama olan olmuş binlerce insan ölmüştür artık. Aramızdan bazıları bizi, başka bir evrende tekrar görüşmek üzere, terk etmişlerdir. Onlar acının hançerini yüreğimize saplamış ve dönülmez akşamın ufkunda yitip gitmişlerdir. Kimileri kaderin yelkenlisine bindiler, kimileri de, arkalarında katil müteahhitlerini bırakarak ve belki de bizim sonradan onların cezasını vereceğimizi umarak, kalleş birer cinayete kurban gittiler. Ancak ülkemizde değişmez bir kural vardır. Giden gider, kalan sağlar bizimdir, bu kural ülkemizde hiç değişmez. Ve yine kural bozulmamıştır, Kocaeli depreminin üzerinden 15 koca yıl geçmesine ve daha geçenlerde yaşadığımız Van depremine rağmen…

Ben bildim bileli hemen her depremde aynı acıları yaşarız. Hep de aynı nutukları dinleriz. Önce yardım kepazeliklerini yaşarız, sonra yaraları sarma palavralarını dinleriz. Ardından deprem evlerinin talanı gelir. Binlerce insana mezar olan o binaları yapanlara yeni rant kapıları aralanır. Onlara yine ilk depremde yıkılmaya aday kâğıt gibi binalar yaptırılır ve devlet töreniyle, üstelik devlet büyükleri tarafından, süslü nutuklarla depremzedelere dağıtılır. Yıllardan beri sürüp giden kısır bir döngüdür bu. Sanki güzel ülkemizin, talihsiz insanlarımızın değişmez yazgısıdır bu.

Evet Kocaeli depreminin üzerinden 15 koca yıl geçti. Ama hâlâ yaralar sarılamadı. Olası yeni depremler için önlemler alınamadı. Örneğin Kocaeli depreminin hemen ardından beklenilmeye başlanan bir İstanbul depremi var. Ve uzmanlara göre bu deprem giderek yaklaşıyor. Her an olabilir. Ama 15 yıldır bu kaygı olmasına rağmen hâlâ alınan ciddi bir önlem yok. Depreme yönelik ciddi çalışmalar yok. Hâlâ ne bekleniyor anlamak da mümkün değil. Sanırız ki istenen yine kâğıt gibi yıkılan binalar ve bu binaların enkazı altında kalacak binlerce insan... Gerçekten çok yazık…

Neden bu kadar duyarsız olduk anlamıyorum. Hiçbir şeyden ders almaz olduk. Yaşadığımız büyük olaylar, büyük acılar bile umurumuzda değil. Siyasetten doğal afetlere, eğitimden spora... Değişen hiçbir şey yok!..

Bazılarının "Ne yapalım biz böyleyiz." dediğini duyar gibi oluyorum. Ama artık yeter. Uyanıp silkinme zamanı gelmedi mi? Zira bu kadarını hiç kimse hak etmiyor.

 


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Çaresizliğin resmi yapıla... - Sayı 82
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


Marksizm’in, her şeyin cevabını veremediği, “ilk insanı ve tabiatı kim yarattı” sorusuna “bunu ortaya atmakla tabiatı ve insanı yok farz etmiş oluyorsun. Bundan vazgeçersen, bu soruyu sormaktan da vazgeçersin” demesinden(diye karşılık vermesinden) anlaşılmaktadır. Ancak her şeyin cevabını verebilecek bir kriteryuma sahip olan “benim düzenimi kabul et, kurtulursun!” deme hakkına sahiptir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Annelerin zaferi
Hayatın merkezi anneler
İddiamıza arşivimiz delildir


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15722216
 Bugün : 5346
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 656565
 Bugün : 478
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 1079
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim