Hz.Ayşe-yi Sıddıka binti Ebubekri Sıddık-3 Yavuz Sert Sayı:
84 - Nisan / Haziran 2015
Hz. Ayşe validemizden bahsederken unutulmaması gereken üç önemli nokta vardır; Validemiz diğer validelerimiz gibi Kur’an hükmü gereği mü’minlerin annesidir. Hadis-i şeriflerde validemiz için “Habibe-i Habibullah” ifadesi geçtiğine dair rivayetler vardır, zaten Efendimiz’in kendilerine karşı muhabbeti malûmdur. Son olarak da validemiz Asr-ı Saadet’te fetva vermeye yetkili yedi fakihten biridir.
Bu hatırlatmayı yapmamızın nedeni Efendimiz’in ahirete göçmesinden sonra yaşanan bazı olaylardan dolayı validemizin eleştirilmesidir.
Hz. Ömer döneminde İslâmiyet çok yayılmış, hem bu dönemde hem de Hz. Osman döneminde birçok farklı milletin İslâm’a girmesi ile bu kişiler örflerini de beraber getirmişlerdir. Yeni fethedilen noktalara atamalar yapılmış ancak herkesi bu atamalardan memnun etmek mümkün olmamıştır. Herkes kendine yakın kişilerin yönetici olmasını isteyince şikayetler artmış, bu şikayetler için Hz. Ayşe validemiz aracı olarak kullanılmak istenmiştir. Şikayetler artınca validemiz bu kadar şikayet olduğuna göre bu şikayetlerin haklılık payı olduğunu düşündüğü için Hz. Osman ile aralarında bu konu gündeme gelmiştir. Atamalarla ilgili diğer bir kriz Ebu Sehr ile ilgilidir. Ebu Serh önceleri “bana da vahiy geldi” demiş ancak daha sonra pişman olmuş ve Efendimiz kendisini affetmiştir. Çok başarılı bir yöneticidir ancak Hz Osman’dan onu azletmesi istenmiştir.
Bu olaylar devam ederken Hz. Osman'a olan muhalefet giderek artmış ve evinde kuşatmaya alınmasına kadar ileri gidilmiştir. O yıl Hz. Ayşe validemiz Medîne'den ayrılmış ve Mekke'ye hacca gitmiştir. Böyle çalkantılı bir dönemde, validemize gitme demelerine rağmen "siz bir fitne karıştıracaksınız, ben bu fitnenin içinde olmak istemiyorum" diyerek bir öngörü ile Mekke'ye gitmiştir. Validemiz, Hz. Osman Efendimiz'in şehit edildiğini ve Hz. Ali Efendimiz'in halife olduğunu dönüşte yolda öğrenmiş ve bunun üzerine tekrar Mekke’ye dönmüştür.
Hz. Osman’ın şehit edilmesi sonrasında ortalığın daha da toz duman olmaması için Hz. Ali katillerin cezalandırılması için küllerin soğumasını bekmeyi düşünmüş ancak intikam peşinde olanlar Hz. Ali'nin hükmüne razı olmamışlardır. Asiler, Hz. Osman'ın şehit olurken üzerinde bulunan kanlı gömleğini çıkarmışlar ve Şam'a gitmişler, Hz. Osman'ın hanımı Naile validemizi ahalinin karşısına çıkarıp Osman'ın kanını talep ediyoruz diye mitingler yapmışlardır. Hz. Ali ise durmaları gerektiğini ve fitneye sebep olmamalarını söylemiştir.
Hz. Ayşe validemiz bu sırada Mekke'dedir, Mekke'de Ümeyyeoğulları validemize dahil olmuş ve O’na “Ali halife olmak için Osman'ın öldürülmesine ses çıkarmadı” şeklinde yalan söylemişlerdir. Hz. Ayşe validemiz bunun böyle olmayacağını onlara müteaddid kereler anlatmıştır.
Olanlar karşısında Hz. Ayşe validemiz Hz. Ali'nin görüşünü doğru bulmuş ancak bu doğru görüşün fitneyi önlemeyeceğini düşünerek Talha bin Ubeydullah ve Zübeyr bin Avvam ile birlikte Osman'ın katillerinin cezalandırılmasını temin edersem, Muaviye Şam valiliğine geri döner diye düşünmüştür. Hz. Ayşe validemiz bu düşünceler sonucunda ihtilafın kaynak yeri olan Basra'ya gitmeye karar vermiştir. Fakat yolda giderken Hav’eb mevkiinde tekrar bir istişare meclisini toplar. Çünkü kendisinde bu gidişin de siyasi yerlere çekileceği düşüncesi yer etmeye başlamıştır. Bu düşüncesi ile Medîne'ye geri dönmek istemiş ve bunu da beyan etmiştir. Fakat Hz. Zübeyr bu konuda validemize mualif olmuştur.
Hucurat sûresinin 9. Âyetinde "iki mü'min grup arasında bir savaş çıkarsa saldırmış olan taraf Allah'ın emrine dönünceye kadar onlarla savaşın, sonunda taraflar arasında adalet dairesinde uzlaşmayı temin edin" buyrulmuştur. Bu ayet önemlidir, alimler Hz. Ayşe’nin bu ayetten dolayı bu olaya müdahil olduğunu söylerler.
Basra'da Hz. Ali'nin hilafetini kabul etmiş olan Osman bin Huneyf halifenin bir mektubu olmadığı için gelen heyeti kabul etmemiş ve bunun üzerine bir çatışma olmuş, heyet bu çatışmadan sonra Basra'ya girmiştir. Hz. Ali de asilerin lafla yola gelmeyeceğini, çok ciddi bir fitne kaynağı olacağını görünce Şam'a sefer düzenlemeye karar vermiştir. Bir isyanı bastırmak idarecinin asli görevlerindendir. Fakat, validemizin heyeti Basra valisini bertaraf ederek şehre girince Hz. Ali orduyu Medîne'den direk kuzeye doğru çıkartırken, Medîne'den direk doğuya döndürmüş ve Basra'ya yönelmiştir.
Bu arada çok ciddi konuşmalar, müzakereler ve mektuplaşmalar olmuştur. Hz. Ali her mektubunda Hz. Ayşe'ye "anneciğim" diye hitap etmiş, validemiz de her defasında "şu fitneyi önleyelim" demiş ve Şam'ın çok güçlü olduğunu, oraya yapılacak bir seferde birçok müslümanın ölebileceğini söylemiştir. Her iki tarafın da bu düşüncelerine rağmen, ne Hz. Ali'yi ne de Hz. Ayşe'yi dinleyen öncü birlikler arasında, cahiliyye devrinden kalma bir alışkanlık olarak kapışma gerçekleşmiştir. Sıffeyn'e savaş denir ama Cemel'e savaş denmez, vak’a denir. Hz. Ali de Hz. Ayşe de yapmayın demiştir ancak dinlememişlerdir, ortada askerî bir sefer yoktur. Bu yüzden bu olaya savaş denmemiştir.
Cemel Vak’ası sırasında, Hz. Ayşe'nin içinde bulunduğu grup, Hz. Ali'nin kuvvetlerine karşı mağlup olmuştur. Bu hadisenin sonunda Hz. Ali Efendimiz, bizzat validemizin kardeşi Muhammed bin Ebûbekir'e ciddi miktarda para vermiş, tazim için ciddi miktarda asker tayin etmiş ve büyük bir hürmetle validemizi önce Basra'ya göndermiştir. Hz. Ali, Validemiz Basra'ya geldiğinde yanına kırk tane güçlü kuvvetli hanım vererek, Medîne'ye bu şekilde gitmelerini tavsiye etmiştir. Validemiz ise hac zamanı geldiği için ilk önce Mekke'ye gitmek istemiş ve Basra'dan Mekke'ye doğru yola çıkmıştır. Validemiz haccından sonra tekrar Medîne'ye dönmüştür. Validemiz Allah-ü Zü'l-Celâl'in Hucurat sûresindeki 9. Âyetindeki emrini yeri getirmek maksadı ile katılmış olduğu bu hadiseden dolayı memnun olmamış, hep üzülmüştür.
Hz. Ayşe validemizin ümmetin annesi olarak bu olaylara müdahil olduğunu unutmamak gerekir. Bir anne evlatları arasında ayrım yapmaz, aralarında bir prolem varsa bunu çözmek için gayret eder.
Hz. Ayşe validemiz, Efendimiz'in göçmesinden sonra 47 sene daha dünya hayatı yaşamıştır. Hz. Ayşe validemizin vefatı Miladî 678 yılının Temmuz ayına denk gelir. Hicri 17 Ramazan'da gömüştür validemiz. Alimler söyle derler: “Hz. Ali’nin de göçmesi 17 Ramazan'dadır. Birbirine karşı gösterilmek istenen iki zatı Allah vefat tarihlerinde bile birleştirmiştir.” Validemizin cenazesi, aynı Efendimiz gibi gece kaldırılmıştır. Validemizin vefatı Medîne ve civarında çok çabuk duyulmuş, civardan da gelenlerle, kadın, erkek o gece cenaze merasimi yapılmıştır. Cenazesini, o zamanlarda Medîne vali vekili olan Eba Hureyre hazretleri kıldırmıştır.
Ömer Tuğrul İnançer ile Seyir Defteri Program Kayıtlarından derlenmiştir, www.irfansohbetleri.com
|