Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     7869 kez okundu.     2 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Habil?in Ten G?mle?ini Giymek?
Mehmet Hasret

  Sayı: 53 - Temmuz / Eylül 2006

Dickens’ın romanı Nicholas Nickleby’de, hasta bir çocuğa hitaben şöyle bir replik geçer: “Bir enkaz olarak uyumuştun, bir aktör olarak uyandın.” Romanın dokusundan çıkıp gelen hayaletler bir tarafa, dünyanın uyuduğu ve dünya üzerindeki bütün algıların bir hastalık hali yaşadığı bir gerçek olarak karşımızda durmakta. Dünya, üzerindeki narkoz püskürtülerini atıp ne vakit uyuduğu çevreden farklı bir çevreye doğacak ve bir rolden çok, yeni bir insanlık bedeninin gereklerini kuşanacaktır; işin o tarafı biraz karanlıktır.

Bir anlayışa göre bütün zamanların şifresi DNA’larımıza gömülüdür. DNA’lar, zaman ve mekân kabartmalarını içlerinde tutabilen, bir nevi, kayıt cihazları gibidir. Fantastik ölçüde biz, DNA’ları ten gömleğimizi oluşturan, iletken ilmekler olarak görmekteyiz. Arketiplerin, canlı piktografları…

İlk insandan bu yana, belki soluğumuzda gümüş şeritler halinde yoğrulmuş zıt yükler, şablonlar, masallar, hikâyeler, roller, görüntüler, olaylar ve olayların içinde kıvranan şahsiyetler var… Bu şahsiyetlerden biri Habil’i, öbürü Kabil’i işaret etmekte… Habil ve Kabil de Hz. Adem’den geldiğine göre; bir tende hem Habil, hem Kabil genetiği bir savaş halinde…

Gökler burulup yerküre pamuk gibi savrulduğu zaman, güneş söndüğü ve yıldızlar döküldüğü zaman bizi son halimize getirecek keyfiyet neyse, günümüz manzarasının keyfiyeti de neredeyse odur.

Oturup kalktığınız vakit; gerindiğiniz, toparlanıp yürüdüğünüz ve bir hedefi amaç edinip ilerlediğiniz vakit sizden nasıl bir ruh tütüyor; bu sizin diriliğinizin veya çürüyüp kokuşmuşluğunuzun bir delili olacaktır. Etrafınızda olup bitene ilgi tarzınız ve ona karşı bir içindelik hali çatmanız; yani aslında “var-oluş üslûbu”nuz, sizin Habil ve Kabil genetiğine bağlı olarak esas oluş kampınızı belli edecektir. Habil mi, Kabil mi…

Ellerindeki sermayeyi nereye sığdıracağını bilemeyenler, tenlerine Kabil’i buyur etmeyi ve asırlardır Kabil’i şehvet algıları etrafında ağırlamayı âdeta kendilerine bir borç bilmiş- lerdir… Bol sıfırlı sistemleri, üzerini örttükleri kadar gedikler ürettiği ve bir düzene girmiş göründüğü oranda karmaşıklaştığından dolayıdır ki kendi kendini çökertecek seviyeye gelmiştir.

Habil teninden olmak ve o teni giyebilmek adına beraber yaşamanın formüllerini derleme çabasında olmayı tercih eden bizler ise, etki alanımızı dünyanın bir parçası olarak düşüne- meyiz; o yüzden, etki alanımız (‘hinterland’ımız) bütün anakaralarıyla sonsuzlukta yuvarlanan bütün bir yerküre ve o yerküreye renk cümbüşleri katan bütün akıl kutupları ve medeniyetlerdir.

Biz üç adımlık kara parçaları, püsürlük madenler ve dahi öbek öbek lâğım çukurlarına çalışan para yığınları peşindeki üç kuruşluk, perdearkası korkuluğu siluetlere benzemeyiz; bizim bulunduğumuz cephe Hz. Adem’den bu yana bellidir: Biz arz yuvarlağının neresinde bir haksızlık olsa; orada dil, kültür, medeniyet, insanlık namusu ve vicdanı olarak cismiyle beliren; bunun için bedenini, aklını, terbiyesini, tecrübesini ve ilmini kara çehreli çizgilere karşı çalıştıran bir cepheden geliyoruz.

Biz, İstanbul’dan Halep’e ve Halep’ten Medine’ye kadar tren rayları döşeye döşeye beraber yaşamanın ortak kumaşını örmüş; sonra Peygamber coğrafyasına girildi ve İki Cihan Güneşi’nin kabirlerine yaklaşıldı diye rayların altına sünger koyacak ve o coğrafyada abdestsiz dolaşmayı kendi nefsine haram sayacak ölçüde hassas komutanlar cephesinden geliyoruz.

İnsanlık ruhuna sıçrattıkları kanın hesabını veremeyecek olanlar, duysunlar ve bilsinler ki; sonsuz ufuklar arasında algı bulutları altına gizlenmiş, icat edemedikleri ne türlü alaşım, yonga, duyu ve icat biçimi varsa biz icat edecek; edebiyatta, sanatta ve her ne türlü düşünen kafa ürünü alanda bulamadıkları ve çatamadıkları ne keyfiyette bir üslup varsa bütün hasletleri ve semereleriyle biz ortaya koyacağız.

Üzerimizdeki vebal, enkaz halinde bir dünyada insanlık onuru taşıyan kanla beslenen kuduz “nefs”lerden uzak, yepyeni bir insanlığın mayasını tutturmaktır. O halde geliyoruz; rüzgâr topuklu atlarla ve yıldırımdan kılıçlarla geliyoruz; etimizdeki Kabil kurtçuklarını döküp Habil tenini kuşanarak geliyoruz. Bir enkaz olarak uyumuştuk; inşallah insanlığın berrak tenler giymiş, yeni komutanları olarak uyanacağız.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : mehmet hasret    07.05.2007
Yorum : halden anlayan ve kalbi içten içe yanan, kor alevden daha kor, temiz, berrak ve billur ifadeli gönüldaş, sen var olduğun müddetçe bizde sıkıntı, dert, tasa sayılar içinde kesir, güneşler içinde toz, okyanuslar içinde saman alevi... Allah razı olsun...




Ekleyen : ZAFER    06.05.2007
Yorum : Allah bunu Yazan Ellere Dert Göstermesin Bu Kafaya Sıkıntı Sitres göstermesin





 
Yaşayan Yemek... - Sayı 114
Yazmakla Görülen…... - Sayı 113
Hayatı Dram Yapan Cevher... - Sayı 112
Bozkırın Ensar ve Muhacir... - Sayı 111
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Bayramlar da insan ilişkilerinin koparılması için bir vesile haline getirildi. Yakında bayramlar da “bayram tatili”ne çıkarsa hiç şaşmayın!...
Kardelen-Gazete: Sayı 3, 1989
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Gazze günlüğü
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş
Fatih Sultan Mehmet (4)


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13168550
 Bugün : 2558
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 605176
 Bugün : 217
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 398
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim