Kardelen ile 25 yıl Site Editörü Sayı:
85 - Temmuz / Eylül 2015
Yirmibeş yıl önce oniki yaşımda olduğuma göre Kardelen’in tohumlarını atan ağabeylerimiz ve ablalarımızın da okuduğu Bilecik Anadolu Lisesi’nde hazırlık sınıfı sonrasında birinci sınıftayım.
O yıllardan Kardelen ile ilgili aklımdan hiç çıkmayan birkaç sahne var.
En eskisi şu: Sakarya Gazetesi’nin Bilecik Seven Çarşısı’ndan sonra taşındığı ofiste 5.25’lik disketlerle çalışan bir bilgisayarda, siyah beyaz ekranda araba yarışı oynuyorum. Odada ağabeyler, ablalar dergi ile ilgili bir toplantı yapıyorlar. Kardelen Dergisi ile ilk bağım bu şekilde kurulmuş, bilgisayarda oyun oynarken...
Diğer bir sahne: İlk kadroda yer alan Veysel ağabey (Şeker) ile Bilecik içinde dergi dağıtımına çıkıyoruz. Emniyeti, kütüphanesi derken dergi satmak için de birkaç adrese uğruyoruz. Bilecik’in en bilinen eczanelerinden birine giriyoruz, Veysel ağabey dünyadaki en kıymetli hazineyi satacakmış gibi kendinden emin, eczacı ise aynı fikirde değil, bize tencere satıcısı muamelesi yapıyor. Veysel abi hiç bozulmuyor. Aynı gündü sanırım, konu bir şekilde gelmiş olmalı, çantasını işaret ediyor “bu çantadaki kitaplar ile (Necip Fazıl kitapları) beni kimse fikir olarak yenemez” minvalinde sözler söylüyor. Hem kitaplara hâkimiyeti hem kendinden emin olmasına hayran oluyorum.
Şehirdeki Anadolu Lisesi’ni kazanması ile köyünden çıkan bir öğrenci için birkaç yıl içinde “yazı yaz” şeklinde tavsiye almak çok normal olmasa gerek. Kıymetli hocamız Ali Bey (Erdal) daha o yaşlardan yazmaya teşvik ediyor… İlk denemem çok gariptir ki hayat boyu hiç anlamadığım şiir türünden… Türünden dediysem o denemeye şiir denmez, belki son hecelerin kafiyeli olmasını bir başarı sayabiliriz. İlerleyen yıllarda yazı denemelerim dergide çıkmaya başlıyor. Nereden estiğini hatırlamıyorum ama Özal ve Demirel üzerine birşeyler karaladığımı hatırlıyorum. Sevgili Sinan ağabey (Ayhan) hatırlatmasaydı yazmak aklıma gelmezdi, bir ara Nüktedan isimli bir köşe hazırlamıştım. O köşeden de aklımda Çiller’in “terör ya bitecek, ya bitecek”, “enflasyon ya inecek, ya inecek” demesine karşı halkın “ya sabır, ya sabır” demesi esprisi kalmış.
Sonraki yıllarda Kitap Kurdu köşesi yazıları ile devam ediyor serüven. 2000 yılının sonlarına doğru ise önemli bir adım atıyoruz ve Kardelen’in internet sitesini kuruyoruz. Üniversite’den birkaç arkadaşımızı Bilecik’e davet etmiştik, arkadaşlarımızla Ali Hocamız’ı ziyaret ettiğimizde hocamız her zaman olduğu gibi konuyu Kardelen’e getiriyor ve “bu gençler Kardelen’e nasıl faydalı olabilir” diye soruyor. Bilgisayar ve internet ile çok yakın olan arkadaşlarımızın aklına “dergiye bir site yapılabilir” fikri geliyor. Döndüğümüzde hazırlıklara başlıyoruz ve 2001’de sitemizi yayına alıyoruz. Sitenin yayına girmesi ile birlikte yeni bir köşe daha ekleniyor dergiye, bu yazının da yazıldığı köşe olan Site Editörü köşesi…
Kardelen Dergisi bir okul… Benim için öyle oldu, her sayıda dergiye yazı gönderen birçokları ve 25 yıllık serüvenin bir köşesinden katara katılmış birçok yazar için de eminim öyledir. Yazmak zor bir eylem, bir konu hakkında dakikalarca konuşabilirsiniz ama iş yazıya dökmeye gelince işin o kadar kolay olmadığı anlaşılır. Ali Hocamız’ın her zaman hatırlattığı bir söz var “Yazmak sistemli düşünmektir”
Kardelen okulunun bir binası olsaydı gelenleri kapıda böyle bir levha karşılardı…
“Yazmak sistemli düşünmektir.”
|