Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2565 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Annelerimiz 12 Hz. MARİYE
Yavuz Sert

  Sayı: 91 - Ocak / Mart 2017

Hudeybiye'den sonra Bizans, Sasani ve Mısır'a müstakil mektuplar gönderilmiştir. Mısır genel valisi olan Mukavkis, Efendimiz'den gelen mektubu büyük bir tazim ile karşılamış ve saygısından dolayı mektubu elçinin okumasını istemiştir. Mektubun okunmasından sonra kendisi yerine oturmuş, gelen elçiyi de kendisi ile aynı mevkide bir yere oturtarak saygı ve hürmetini göstermiştir. Mukavkis, gelen mektuba karşılık Efendimiz'e selâmlar, saygılar ve hediyeler göndermiştir. Bu hediyelerin içinde Mariye isminde bir cariye de vardır.

Mukavkis, Efendimiz’in mektubunu getiren, Ashâb-ı Kiram'ın zarif zatlarından olan Hatıb bin Ebû Beltaa’yı hürmetle karşılamış, mektubu da büyük bir hürmet ile ayakta dinlemiştir. Terbiye başka bir şeydir, iman başka bir şeydir. Dünyevî sosyal statüsünü kaybetmek istemeyenler, doğrulara dâhil olmakta gecikebilirler. Mısır genel valiliği çok önemli bir statüdür. Bizans ve Mısır halkı Hristiyan’ken vali Müslüman olsa makamı elden gidecektir. Mukavkis, maalesef bütün iltifatına ve mektubu benimsediği halinden belli olmasına rağmen iman izharında bulunamamıştır. Aynı zamanlarda bir diğer devlet başkanı olan Habeş Necaşisi ise Müslümanlığını izhar etmiştir. Mukavkis, iman izharında bulunmamıştır ancak Efendimiz’e gayet saygılı, gayet hürmetkârane bir cevabî mektup yazmıştır.

Mukavkis, Efendimiz'e yazdığı mektup yanında hediye olarak, Şem'un isimli zatın cariye olan Mariye ve Sirin isimli iki kızını, bir de kardeşinin oğlu Me'bur isimli hadım bir köleyi göndermiştir. Bir başka rivayette iki cariye daha olduğu söylenir, hâkim olan görüş ise iki cariye ve bir kölenin gönderildiğidir. Ayrıca altın yanında çok güzel bir elbise, güzel kokular, bir merkep, bir katır ve bir kılıç göndermiştir. O merkep düldüldür, Efendimiz Hz. Ali'ye vermiştir. Efendimiz, siyah zemin üzerine gümüş işlemeli olan elbiseyi bir kere giymiş ve bu şekilde hutbeye çıkmıştır. Efendimiz'in bu güzelliğine bakıp ağlayanlar, nâra atanlar, hattâ bayılanlar olmuştur. Efendimiz'in bu hediyeleri kullanması Mukavkis'e verdiği değeri göstermek içindir.

Efendimiz, Mukavkis'e verdiği değeri göstermek için gelen cariyelerden Mariye validemizi kendisine cariye olarak almış, kardeşi Sirin'i de şair Hasan bin Sabit'e hediye etmiştir. Elçi olarak gönderilen Hatıb bin Ebû Beltea hazretleri hediyelerle birlikte Medîne'ye doğru giderken cariyeler ve köle, kafilenin namaz kıldığını görünce İslâm ile ilgili sorular sorarlar. Hatıb hazretleri sorulara öyle güzel cevaplar verir ki, daha yolda Mariye validemiz, kardeşi Sirin ve amcaoğulları olan diğer köle Me'bur iman izhar ederler. Mariye validemiz ve kardeşi Sirin bir müddet Harise bin Numan veya Ümmü Süleym binti Milhan'ın evinde misafir edilmişlerdir. Ev sahibinin Ümmü Süleym olduğu daha baskın bir rivayettir.

Bugünkü Medîne'de, Mescid-i Nebî'nin kıble istikametinde, on beş yirmi sene evvel yapılmış Mescid-i Bilâl adında bir cami vardır. Daha sonra iki kız kardeş ve amcaoğulları, bu mescidin biraz daha kıble istikametine doğru, eski Kuba yolunda, biraz ileride sol tarafta bir eve yerleştirilmişlerdir

Mısır'dan gelen hediyeler arasında, iki kız kardeşe hizmet etmesi için genç bir köle de vardır. Bir dönem iki kız kardeş ve bu köle veya amcaoğulları arasında dedikodu çıkartılmıştır. Efendimiz hazretleri, Hz. Ali Efendimiz'i, bu dedikoduyu araştırmakla görevlendirmiştir. Çünkü Hz. Ali'nin ciddî bir ilmî birikimi ve yüksek bir izanı, irfanı vardır. Birisi ile iki çift söz konuştuğu zaman, işin aslını hemen anlar, Allah'ın vikayesi altındadır. Bu gönül temizliği ile olur, Ali Efendimiz'in gönlü o kadar pak ki, o paklık bize bu şekilde yansımıştır.

İki kız kardeş ile duran amcaoğlu ve hizmetçinin ikisi de hadımdırlar. O gelen hizmetlinin de hadım olduğu ortaya çıkınca dedikodular durmuştur. Efendimiz de bunu bizzat teyid etmek için o eve gitmiştir. Efendimiz, bu dedikodu bitince Mariye validemiz ile nikâhlanmıştır. Hukukî statü olarak validemiz o zaman cariye olduğu için nikâhlanmasa da olurdu. Hz. Mâriye validemiz, Resûlullah Efendimiz'in yavrusunun annesi olarak o evde yaşamıştır. Kız kardeşi Sirin, Hasan bin Sabit ile nikâhlanmıştır, Me'bur ve diğer köle de genel vazifelere verilmiştir.

Mariye validemiz hazretleri hicretin 8. yılının Zilhicce ayında, Nisan 630'da, İbrahim isimli yavruyu dünyaya getirmiştir.

Hz. İbrahim’in doğumu sonrasında Hz. Cebrail Efendimiz’e gelir. Her geldiğinde “Esselâmu aleyke ya Resûlullah” diyen Hz. Cebrail bu kez “Esselâmu aleyke ya Ebi İbrahim” der, “İbrahim’in babası sana selâm olsun…” Yani, İbrahim aleyhisselâm’ın ismini Allah koymuştur. Efendimiz, Hz. İbrahim yedi günlükken yavrusunun saçını traş ettirmiş, saç insan artığı olduğu için onu toprağa gömdürmüştür. Öncesinde tartıp miktarınca gümüş sadaka vermiş, iki tane de akika kurbanı olarak koç kestirmiştir. Akika kurbanı olmazsa olmazdır, kız çocukları için bir, erkek çocukları için ikidir. Akika kurbanı iki türlü kullanılır, ya kemikleri tamamen kırılır kimse zarar veremesin diye, ya da hiç bir kemiği kırılmaz, çok sağlam olsun diye… İkisi de doğrudur. Adak olmadığı için kesenler de yiyebilir. İbrahim Aleyhisselâm’ın sütanneleri Ümmü Bürde ve Havle binti Münzir hazretleridir.

Hz. Mâriye'nin güzelliği kayıtlara geçecek kadardır. Resûl-ü Ekrem Efendimiz, cariye statüsünde olmasına rağmen diğer hanımlarından madâ kendisine ilgi gösterince kıskançlık olmuştur. Validelerimiz, bizim validelerimizdir, dilimizi muhafaza edeceğiz ama onlar Efendimiz'in zevceleridir, karı koca arasına girilmez. Sen annene yanlış yapmış diyemezsin, adamın dilini bürerler. Çocukların hiçbiri ana veya babadan tarafa olmamalıdırlar, iki tarafa da saygıda kusur etmemelidirler.

Efendimiz bir gün mescidde otururken Hz. İbrahim’in hastalandığı haberi gelir. Efendimiz yanında bulunan Abdurrahman ibni Afv hazretlerinin elini tutar ve “beraber gidelim” der. Sütannenin evine giderler, Mariye validemiz ile Sirin de gelirler, çocuklarının hastalığının ağırlığına çok üzülürler. Hz. İbrahim Efendimiz’in kucağında teslim-i ruh etmiştir. İbrahim alayhisselâm vefat ettiği zaman, Efendimiz aleyhissalatu vesselâm oğullarını defnetmenin verdiği üzüntü ile hüzünlenip mübârek gözlerinden yaş dökmüştür. Ashâb-ı Kiram, Efendimiz'in bu hüznüne itiraz ederek "Hani ölünün arkasından ağlanmazdı" demişlerdir. Efendimiz'in bu itirazı yapanlara verdiği cevap çok önemlidir: "Ben babayım, elbette yavrum gitti diye hüzünlenirim, ben size yaka bağır yırtmayı, bağırıp çağırmayı, niye benim yavrumu aldın diye Allah'a kafa tutmayı yasakladım, beşer olarak baba olarak bu hal normaldir." Hz. İbrahim'in dünyayı teşrifleri 630 yılının mart sonları, nisan başlarıdır. Efendimiz'den önce, 632 yılının Ocak ayının sonlarında ahirete göçmüşlerdir. Efendimiz aynı senenin 8 Haziran'ında ahirete doğmuştur.

Hz. İbrahim’in gaslini Hz. Abbas’ın oğlu Fadıl bin Abbas yapmıştır. Hz. Abbas ve Efendimiz gasli seyretmişlerdir, Efendimiz gasle girememiştir. Cenaze süt anne Havle hatunun evinde bir sedire konmuş, Efendimiz orada cenaze namazını kıldırmış ve dua etmiştir. Hz. İbrahim’i kabre Hz. Fadıl bin Abbas ile Hz. Usame bin Zeyd indirmiştir.

Efendimiz'in Hz. İbrahim'in kabri başında, kendisine hitaben söylediği sözler bugünkü telkin kurumunu oluşturmuştur. Efendimiz, "kul ya veledi" yani "ey oğlum de ki" diyerek Hz. İbrahim'e şunları söylemiştir: "Oğlum, de ki Rabbim Allah'tır, peygamberim babamdır, kardeşlerim müslümanlardır, kıblem Kâbe'dir, kitabım Kur'ân'dır." Efendimiz kabirdeki ilk suâllerimizin ne olacağını da bizlere böylece anlatmıştır.

Hz. Mâriye, evlat acısı yaşamış bir validemizdir. Validemiz, Efendimiz'in irtihalinden sonra çok uzun yaşamamıştır. Hz. Ebûbekir devrini idrak edip, Hz. Ömer'in hilafeti zamanında Medîne'de ahirete göçmüştür. Cenaze namazını Hz. Ömer Efendimiz kıldırmıştır. Mariye validemizin mübârek kabirleri, diğer validelerimiz ile birlikte Cennetü'l Bakî'de, Ezvâc-ı Mutahhara validelerimizin arasındadır. Allah o annemizin de şefaatine nail buyursun.

(“Ömer Tuğrul İnançer ile Seyir Defteri” programı kayıtlarından derlenmiştir.)


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Gazze biz ne öğretti?... - Sayı 119
Bir tufanın ardından: Fil... - Sayı 119
Adalet Mülkün Temelidir... - Sayı 112
Bir bürokrat şârih: Abidi... - Sayı 106
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Devekuşunun kafasını kuma gömmesi misali kafasını toprağa gömen Avrupa bilmez mi ki, nefesi kesilince kafasını (soktuğu yerden) çıkarmak zorunda kalacak ve pişman olacaktır(pişmanlık duyacaktır).
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14593283
 Bugün : 3824
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631098
 Bugün : 744
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim