Okul duvar gazetesinden cihanşümul fikir dergisine İşte meydanlardayız geliyoruz!.. Dergi Editörü Sayı:
38 -
Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış;
Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış..
12 yıl, 38 sayı boyunca bu beyitten tüten mânânın, O’nu aramanın tefekkürünü yapan, yapmaya çalışan dergilerle karşınıza gelmeye gayret ettik. Okumayan bir cemiyete, ancak okunursa kıymeti anlaşılacak yazılar sunduk. Dergimizle birlikte, belki de ondan da çok kendimiz yetiştik, geliştik. Her biri ayrı bir meslek dalında ve hepsi de işinde belli bir noktaya gelmiş, emsallerinin çok farklı ilgi alanlarına rağmen, “zehirle pişmiş aş”ı yemeye gönül vermiş yazarlarımızla, geçmişe dönüp baktığımızda hiç de küçümsenmeyecek bir mesafe katettiğimizi görüyor ve Allah’a hamdediyoruz, bugün.
Dile kolay 12 yıl… Söz buraya gelince “Şu kadar yıl önce doğan çocuklar, bugün…” diye başlayan cümleler kurulur ya hani, şimdi hak veriyorum bu mantığı kullananlara. Zira aradan geçen zamanın ehemmiyetini vurgulayabilmek için, insan hayatından daha değerli bir ölçü kriter yok elimizde. Hakikaten de, o gün her şeyden habersiz dünyaya gözünü açanlar, bugün etrafında olup bitenleri yorumlayıp, iyiyi kötüyü ayırt edebilecek bir seviyeye ve çocukluktan ilk gençliğe köprü bir yaş olgunluğuna eriştiler. Varlıklar içinde muhakkak ki en kalıcı ama herhalde en yavaş gelişim seyreden insan için bile 12 yılın önemi ortadayken, bir yayın organı hele hele bir dergi için neler ifade ettiğini şimdi daha iyi anlıyoruz.
1992 yılının yine bir Temmuz ayında, matbaa kapısını bekleyenlere uzatılan nur topu gibi bir derginin, Kardelenimizin hikâyesidir anlatmaya çalıştığım. İnanmış dedikten sonra başka bir sıfatın onları anlatmakta aciz kalacağı insanların, dörtyüz çadırlık inanmış insanın, bir cihan imparatorluğu kurmasına beşiklik ettiği beldeden, ancak O’nun eteğine yapışılırsa dört yüz çadırdan bir cihan imparatorluğunun doğacağı Şeyh Edebâli Hazretleri’nin mânevî iklimindeki beldeden, Bilecik’ten çıkan Kardelen’in hikâyesi…
Daha ilk sayımızda içinden çıktığı cemiyetin fikirden ve her türlü fikir veriminden yana içler acısı halini tespit eden (Ali Erdal, Fikir seviyemiz ve Kardelen, sayı 1) ve buna rağmen yine de yapılacak bir şey varsa bunun da ancak fikirle olacağını idrak edip “Gemileri Yaktık” (Özgür Alkan Alkış, Kardelen, sayı 1) diyen bir dergi.
“İşte meydanlardayız!.. Geliyoruz!..
Sevgiyle, kardeşlikle ve güzellikle geliyoruz!..
Kalbimizde duyduğumuz hisleri aktarabilmek ve yek vücut olabilmek için geliyoruz!..” (İbrahim Kurt, sayı 2)
Ne kadar dizginlemeye çalışsa da içinde yanıp tutuşan enerji ve samimiyetin satırlarına yansımasına engel olamayan bir dergi.
“Gözlerin… Ah gözlerin, anlatılmaz lisanla,
Gözlerini bir tanem, gözlerime bak anla!” (Cahit Ay, sayı 3)
Diyecek kadar hassas, derinliğine tefekkür sahibi şairlerin ve daha nice kıymetlerin sayfalarında yer bulduğu bir dergi.
İlk günden beri süregelen gelenekleri, istikrarlı ve sağlam yayın çizgisi ile; ilân almadan ve okuyucusunun ödediği bedel dışında bir güce dayanmayan bir fikir dergisinin de yaşayabileceğini gösterdi Kardelen.
İbadetlerin az da olsa devamlı olanının makbullüğüne ve “iki gününü birbirine eş geçiren aldanmıştır” ölçüsüne inancımız, ilk zamanlarda bizi aşan sebeplerle mümkün olmayan üç aylık periyotları aksatmama gayretiyle birleşince aranan bir dergi çıkardı ortaya. Çıkış beyannamemizdeki ifadeyle:
“Önümüzde duramaz, gökle birleşse deniz;
Fikirsizlik kışında azimli Kardelen’iz!..”
Diyen bir dergi sunuyoruz…
“Kır şu prangaları; sana yakışmaz zicir!
Sen ki, bayrak bilmişsin: Habibi bir, Allah bir!..”
Diyen bir dergi…
GERİSİ SANA KALMIŞ…
Gelecke sayı hakkında
Gelecek sayının kapak konusu: “Dünyanın en büyük istilâcısı”…
Kim mi?
Kimi görüyorsanız veya kim görünüyorsa o!..
Kalemleriniz ona göre meseleyi ele alabilir.
Eserler en geç 31 Ağustos 2003’te elimize geçmiş olmalıdır.
Elimizde eseri olanlar, nasıl olsa yedekleri neşredilir diye düşünmemeli, her sayı yeni yazı göndermelidirler.
Bu sayı ile ilgili toplantı, aynı gün saat 14.00’te yapılacaktır.
İlgilenenlere arzolunur.
|