Topyekûn ölçü Necip Fazıl Sayı:
94 - Ekim / Aralık 2017
Dilimize, kılık ve tabiiyet değiştirerek girmiş ecnebi kelimelerin, hem kılığını ve hem de tabiiyetini bir an bırakmaksızın lisan vatanımızı işgal altında tutan ecnebi kelimeler hakkındaki ölçümüzü, oldukça geniş misaller kadrosunda belirttik.
Bu ölçüyü tekrarlayalım:
Dilimize, kılık ve tabiiyet değiştirerek girmiş, yani hançere dehamıza uymuş ve öz kaynağı ile alâkasını kesmiş her ecnebi kelimenin, aslî maddesi kime ait olursa olsun, o kelime, öz, halis, saf Türkçedir.
İkinci şekle, yani kılık ve tabiiyet değiştirmeyen, hançere hususiyetimize uymayan ve kaynağıyle ilişiğini muhafaza eden kelimelere gelince; bu tarzda kelimeleri kullanmak imkânından bahseden her kim olursa olsun, Türk nüfus kütüğünden silinmesini gerektirecek kadar büyük bir suç işliyor demektir.
Davayı aynıyle Arapça ve Farsça kelimelere de tatbik edebiliriz: Bunlardan ya hançeremize, ya hayatımıza, ya ifade ruhumuza uymuş, fakat herhalde kendi sarf ve nahviyle alâkasını kesmiş her kelime, buz gibi, bal gibi Türkçedir.
Nihayet bir lisanın millî cevheri, maddî unsurları değil, fakat unsurlar arasındaki bağlantı ve yapı dehasında olduğuna göre, ruhumuzdaki ifade kazanında eriteceğimiz ve kendi damgamızla mühürleyeceğimiz her kelime, menşe şahadetnamesi istemeğe lüzum kalmaksızın Türkçe olacaktır.
Dilimizin kurtuluşu bu kadar basit bir düsturun içine sığdığına, ruhumuzdaki ifade kazanının bir türlü kabûl etmediği sözde Türkçe kelimeleri, sun’î menşe şahadetnameleriyle bize mal etmeğe kalkmak da, yüzde yüz ecnebi kelimeler hakkındaki ölçümüzden yumuşatmış olmaz.
|