Bir anma gününden röportaj Konyalı Sayı:
97 -
(BÜYÜK DOĞU; 2 Ekim 1959 Cuma, CİLT II SAYI 31)
ERTUĞRUL GAZİ İHTİFALİ
Karakeçili aşiretine mensup Türkmenler millî kıyafetleriyle bu ihtifalde hazırdılar.
20 Eylül 1959 Pazar günü Söğüt’te Ertuğrul Gazi İhtifali yapıldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Kara Osman Bey’in babası büyük Türk ve İslâm kahramanı Ertuğrul Gazi Hazretleri anıldı. Bu anılma Türk’e ve Müslüman’a yakışan vakarlı bir şekilde yapıldı. Bu töreni “Söğüt Eski Eserleri Koruma ve Ertuğrul Gazi’yi Anma Cemiyeti” ile Söğüt’ün pek faal ve enerjik kaymakamı Osman Gümrükçüoğlu tertiplemişler…
Kırk yıldan beri gazeteciyim. Birçok törende bulundum. Hiçbir tören Ertuğrul Gazi İhtifali kadar samimi, içten ve ihtişamlı olmamıştır.
Türkler, Karakeçili aşiretine mensup Türkmenler içlerinden kopan büyük bir iştiyakla bu ihtifale koşmuşlar… Büyük Gazi’nin türbesini ziyaret etmişlerdir.
Bu ziyarette millî an’ane ile dinî gelenek kucaklaşmışlar, sarmaş dolaş olmuşlar, ihtifale haşmet, huşulu bir azamet veren bu asîl davranış olmuştur. İhtifalde konuşanlardan Yarbay Yavuz Senemoğlu büyük Türk’ün türbesini tarif ve tavsif eden nutkunu “azametli tevazu” pırlantasıyla süslemişti. Hakikaten ebediyetin eşiğinde Ertuğrul’un türbesi ve mezarı ihtişamlı, azametli ve ulvî bir tevazu içine bürünmüştü. Zarfında mazrufundaki heybet ve azamet yoktu. 1171 Hicri, 1757 Miladi yılında Üçüncü Sultan Mustafa tarafından yenilenen türbe harap olmuştu. Sultan Abdülmecid türbenin avlu kapılarının iki tarafına iki çeşme ve avluya bir de fıskiye yaptırmıştı. Ömrü vefa etmediği için türbenin ihyasını tamamlayamamıştı. Oğlu İkinci Sultan Abdülhamid babasının bu arzusunu tahakkuk ettirmiş, buraya bir fen heyeti göndererek incelemeler, sonra da bugün ayakta duran her şeyi yaptırmıştır. Bunları 1304 ve 1305 Hicri yıllarında tamamlatmıştır.
Türbeleri ve tekkeleri kapayan kanun yürürlüğe girmeden evvel her sene Mart’ın dokuzunda, Nevruzda büyük atayı anma töreni yapılırdı. Son yıllarda bu güzel an’ane ihya edilmiş, her Eylül’ün son pazarında yapılır olmuştur. İki seneden beri de Söğütlülerin hemşehrisi Millî Müdafaa vekili Ethem Menderes bu törenlerde bulunmaya, türbeyi ve Söğüt’ü ihya için gereken teşebbüsleri yapmaya başlamıştır. Hükümetin ihtifallerde böyle temsil edilişi Söğütlülerin kalbini fethetmiştir.
Vekil, Bilecik mebusları, valisi, kaymakamlar, nahiye müdürleri son senelerde işsizlikten nüfusunu kaybetmeye başlayan Söğüt’ü kalkındırmak, burasını turistik bir belde haline sokmak için iş ve himmet birliği yapmışlardır.
Yakın bir zamanda Söğüt bir seramik fabrikasına kavuşacaktır. Bu vaat Söğütlüleri çok sevindirmiştir. Türbenin imarı için geçen sene bütçeye 150 bin lira konmuştu. Bu sene bu para iki misline çıkarılmıştır. Hükümet, vali, kaymakam, mebuslar, Söğütlüler ve ziyaretçiler el ele vermişler, Söğüt’ün kalkınması, Ertuğrul Türbesi’nin ve müştemilâtının büyük ölüye lâyık eski mimarisine uygun bir şekilde imarına ve restore edilmesine çalışıyorlar. Allah sâylerine meşkur etsin.
Ertuğrul Gazi’yi Anma Cemiyeti ve Söğüt’ün Kaymakamı gelecek sene Karakeçili Türkmenlerinin giyiniş ve kuşanışlarında yeknesaklık ve âhenk teminini de şimdiden kararlaştırmışlardır.
Ertuğrul Gazi türbesinin avlu kapısından girerken hemen önündeki mezar taşı Ertuğrul Gazi’nin zevcesinin, solundaki oğlu Savcı Bey’indir. Bunların ve diğer 25 şehidin mezarlarını İkinci Sultan Abdülhamid yaptırmıştır. Türbenin solunda uzun kitabeli bir taş daha vardır. Bu da Sultan Osman’ın ilk medfenidir. Sultan Osman vefat ederken oğlu Orhan Gazi’ye Bursa alındıktan sonra cesedinin oradaki gümüşlü kümbede gömülmesini tavsiye etmişti. Tekfur buradaki kümbedin üstünü yeni kurşunlattığı için pırıl pırıl parlardı. Bunun için Türkler buna “Gümüşlü Kümbet”, “Gümüşlü Kubbe” derlerdi.
Oğlu babasının mübarek nâşini Söğüt’teki mezarından alarak Bursa’ya götürdükten sonra buraya bir taş diktirmişti. İkinci Abdülhamid buradaki şehitlerin hiç birisinin adını tespit ettirememiştir. Türbeyi tamir ettirdikten sonra padişah Yıldız Sarayında bulunan çok kıymetli bir şalı eliyle çıkarmış, öptükten sonra dedesinin sandukasının üstüne örtülmek üzere göndermiştir. Padişah ayrıca bir kıymetli avize ve yazma Kur’ân-ı Kerimler de teberru etmiştir.
Yunanlılar Söğüt’ü işgal ettikleri zaman bütün bu kıymetli şeyleri yağmalamışlar, türbeyi ayrıca tüfek ateşine tutmuşlardır. Bilecik’teki Şeyh Edebali’nin türbesi de böylece yağmalanmış ve tahrip edilmiştir. (İbrahim Hakkı Konyalı, Büyük Doğu, 2 Ekim 1959, Cilt 2, Sayı 31)
|