Allaha inanıyoruz! Dergi Editörü Sayı:
99 -
Kardelen, 1993 yılında yayınlanan 3. Sayısında gönüldaşlara şöyle seslenmiş: “Bab-ı Âli’de ‘üç sayı çıkartabilen’ yaşar görüşü var. Fakat Kardelen’in –ve Kardelenler’in- yaşayacağını anlamak için böyle bir delil aramak anlamsız. Çünkü onların ölmesi demek, millet ruhunun tamamen ölmesi demektir ki, bunu çok uğraşmalara rağmen başaramadılar.”
Nisan-Haziran 2002 tarihli 33. Sayısında da şunu demiş: “Dile kolay 33 sayı… Şimdi sigaramızdan derin bir nefes alıp burada duralım. 33… Hayatın olağan akışı içinde 32’den sonra gelir, sıra ona geldi, işte biz de o sayıyı size sunuyoruz demek mi gerekir? Evet, belki böyle de söylenebilir. Kaldı ki onun bir önceki ve bir sonraki sayıdan ne farkı olabilir? Olur, hem de bal gibi olur. 33’e herkes dikkat etsin. O; kendinden öncekileri kol kol, ilmek ilmek bağlayan ve kendinden sonrakilere yol veren tılsımlı sayı. Bir tespihteki boncuk adedi midir, bize bunları söyleten yoksa nefeslerine muhtaç olduğumuz, hiçbir sıfatın kendilerini anlatamayacağı büyüklerin keyfiyete asla ama kemmiyete sığan sayıları mı? Biri veya öbürü, hatta her ikisi de, ne farkeder. İş, 33’ün perdelediği sırra yaklaşmakta, gerisi yalan.”
Bir gün anlaşılır şiir;
Çoğu gitti, azı kaldı.
Ekmek gibi azizleşir,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Mısralarıyla okuyucusunu selâmladığı 41. Sayısında da; “Kardelen, elinizdeki dergiyle 41. Sayısına ulaştığına göre, ‘mutlak hakikati arama işi’ şiirin anlaşılacağı günlere yakın olduğumuzu ümit edebilir miyiz…” diye tefekkür etmiş.
Şimdi sıra, sonsuzluğu işaretleyen ve sayıların en kemâllisi 99’a geldi. Hamurunu üçlerin, yedilerin, kırkların yoğurduğu bir cemiyetin can suyunu verip büyüttüğü Kardelen’de, sayıların sırtına yüklediğimiz mânâlarda hata etmediğimizi görüyor ve şükrediyoruz, bugün.
Sayı konusu istişare edilirken, yazarımız Sinan Ayhan’ın “Allah’a inandım de ve dosdoğru yürü” hadisiyle birlikte Esma-ül Hüsna’yı ele almak teklifine, o an gaflette bulunup “ilmihal benzeri bir sayı mı hazırlayacağız!” çıkışımdan mahzunum, mahcubum. Ondan özür, Allah’tan af dilerim. Evet, 99. Sayının hakkı ancak bu konuyla ödenebilirdi. Vesile olduğu için Sinan ağabeye teşekkür, nasip ettiği için Allah’a hamd ediyorum… Çeyrek asrı aşan, yarım asra doğru ilerleyen dergicilik tecrübemizin her anında, farkında olsak da olmasak da, hakkını tam olarak versek de vermesek de, Üstad’ın ciltler dolusu tefekkürü iki satıra sığdıran şu beyitindeki mânâyı, Allah’ı aradık;
SANAT
Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış;
Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış… (Çile, 1939)
100. sayımızda bir Kardelen muhasebesi yapacağımızı şimdiden ilân edelim.
Kardelen’in, 30. Sayısından itibaren yayınlanan bütün sayılarına İslâmcı Dergiler Projesi’nin idp.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz. Bu projede yer alan ve 1908 yılından bugüne yayınlanan bütün İslâmcı dergilerin dijital ortama aktarılmasında emeği geçenlere de teşekkür ediyoruz.
Daha nice sayılarda buluşmak dileğiyle iyi okumalar…
|