Deliller Muhsin Hamdi Alkış Sayı:
99 -
Malûmunuz, bu sayıda dergimizin mevzuu Esma’ül Hüsna. Allah (C.C), kevnî ve tekvinî âyetlerinde bunlardan bir kısmını bize bildiriyor. Kevnî ve tekvinî âyetler nedir? Bu hususta bu satırların yazarı fakir söz söylemeye kalem oynatmaya kendini ehil ve mezun görmediğinden çokça kaynaklardan nakillerle fikrimizi ifadeye gayret edeceğiz.
Âyet kelimesi Arapça sözlükte "açık alâmet, işâret, emâre, iz ve nişâne" demektir. Çoğulu ây ve âyât'tır. Allah'ın varlığına delâlet eden şeylere ve peygamberlerin hak olduğunu ispat eden mucizelere de âyet denir. Kur'ân'da bu kelime; aynı temel anlamları içerecek şekilde mucize (Bakara, 2/211; Mü'min, 40/78), alâmet (Bakara, 2/248), ibret (Nahl, 16/11), acâib iş (Mü'minûn, 23/50), delil (Rûm, 30/20-25; İsrâ, 17/12) ve Kur'ân âyeti (Nahl, 16/101) karşılığı olarak kullanılmıştır. (Kaynak: http://kuran.diyanet.gov.tr/kuran-sozlugu/detay/32-âyet )
Son devir İslâm âlimlerine göre mutlak anlamda âyet başlıca iki kısma ayrılır: 1. Fiilî âyetler. Kâinattaki sayısız çeşitlilik ve farklılıkları sürekli bir düzen ve kanuna bağlayan yaratıcının varlığını, birliğini ve yüce sıfatlarını gösteren ve yaratıkların taşıdığı özelliklerden çıkarılan delillerin tamamı bu tür âyetleri oluşturur. Bunlara “kevnî”, “tekvînî” veya “ilmî âyet” de denilir. Elmalılı, ulûhiyyete işaret eden âyetleri de kendi içinde üç kısma ayırır: a) Sadece âlimlerin farkına varabileceği tabiat kanunlarında mevcut umumi âyetler, b) Güneş ve ay tutulması, gök gürlemesi gibi herkesin müşahede ettiği âyetler, c) Mûcizeler gibi hârikulâde âyetler (Hak Dini, V, 3184). 2. Kavlî âyetler. Peygamberlere indirilen ilâhî kitapların hepsi bu tür âyetlerdir. Bunlar fiilî âyetlere işaret eder ve insanlar tarafından kolaylıkla anlaşılmaları için gerekli açıklamaları ihtiva eder. Bunlara “teşrîî”, “tenzîlî” ve “vahyî âyetler” de denilir (Elmalılı, I, 569-570; Reşîd Rızâ, I, 287; III, 313; İTA, I, 666). (Kaynak: http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=d040243)
Rabbimizden ittibaına duacı olduğumuz gözümüzün nuru Efendimiz tarafından “ilim şehrinin kapısı” olarak taltif edilen 10 yaşında Müslüman olup ömründe hiç putlara tapmamış Kerem Allahu Veche (Allah vechini mükerrem kılsın ) Hz. Ali’nin “İlim bir nokta idi cahiller onu çoğalttı” sözündeki hikmet de Allah’ın âyetlerini idrak için bir anahtardır.
Ömer Tuğrul İnançer’den naklen: “Denir ki, Kâinat Kur'ân'dadır, Kur'ân Fâtiha'dadır, Fatiha Besmelededir, Besmele b'de, b ise noktadadır. İşte onun içindir ki, bizzat Hz. Peygamber tarafından, ilim şehrinin kapısı olarak vasıflandırılan İmam Ali (kvc), "ilim bir nokta idi, onu cahiller çoğalttı" buyuruyor. Hep o noktayı anlatmak için, asırlardır ilmi çalışmalar yapılmış ve bütün kitaplarda o noktayı anlatmak için yazılmıştır. O nokta, ki ismini söylemek çok kolay "tevhid noktası"dır.”
Esmâül Hüsnâ bakımından en zengin Kur’ân’ı Kerîm âyetlerinden Haşr suresinde mealen şu buyuruluyor:
1-Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ı tesbih etmektedir, O üstündür, hikmet sahibidir.
21-Biz bu Kur'ân'ı bir dağa indirseydik, Allah'ın korkusundan onu baş eğmiş, parça, parça olmuş görürdün. Bu misalleri düşünsünler diye insanlara veriyoruz.
22-O, öyle Allah'tır ki O'ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyen bağışlayandır.
23-O, öyle bir Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mâlik ve sahiptir, münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah puta tapanların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.
24-O, yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şânını yüceltmektedirler. O, gâlib olan, her şeyi hikmeti uyarınca yapandır. (Elmalılı H.Y meali)
Bakara 115 suresi meali: Meşrik de, Mağrip de Allah'ındır. Artık hangi bir yerde yüzünüzü kıbleye çevirirseniz vech-i İlâhî oradadır. Şüphe yok ki Allah Teâlâ vâsidir, alîmdir. (Ömer Nasuhi Bilmen meali)
Peki Allah’ın âyetlerini nasıl okuyacağız? Onun da cevabını ilk vahyedilen Alak suresinde 1. âyette bulacağımıza kaniyiz. Peygamberimiz okuma yazma bilmediğine göre –doğrusunu Allah bilir- bu âyetin bir mânâsı da salt bir kâğıda çizilmiş şekillere anlam vermek olarak anlamamak gerektiği ve de çok daha derin ve büyük bir mânâya dalalet ettiğine işaret olsa gerek.
Alak Suresi Meali: 1-Yaratan Rabbinin adıyla oku!
Her şey, yaratılmış her şey, her zerreyle O’nu tesbih ediyor. Kuantlardan atomlara, dev galaksilere mikro ve makro kosmosda bu tesbih kendi hal diliyle cereyan ediyor.
Bu tesbihi idrak edebilmek, o ilimlerin tümüne vakıf olmakla mümkün: Maddi ilim pozitif bilim - mânevî ilim, suni bir ayrım. Tüm ilimler tek ve O’ndan,
Bu kâinatta ve de beşerde Allah’ın tüm güzel isimlerinin tecellileri var… Şu kâinattaki akla durgunluk veren düzende ve mükemmellikte El Müsavvir, Vasi, Bari… Ve her esmadan bir cihet görmemek mümkün mü? Aynı şekilde insan denen ilâhî kelâma muhataplık sebebiyle şeref kazanan mahlûkun varlık sebep ve hikmetini de idrak de O’nda tecelli eden esmaya vukufatla mümkün değil mi?
Zatını tefekkürden men edildik. O’nu idrake ancak şu âlemlerde her esmasıyla tecellileriyle idrake talip olabiliriz.
Ne akılla ne de akılsız oluyor.. Matematik, mantık, felsefe, estetik, fizik, kimya, biyoloji hülâsa pozitif diye adlandırılan ilimler salt kuru akla hitab etse ‘NASIL’a cevap arar ve fasit dairede döner.. ‘NİÇİN?’lerin cevabı tüm ilimlerin hem kalbe hem de akla beraber hâkim olmasında… Ve O’na teslimiyette.. Her tecelliyi tüm bu ilimlerle okuyabilmekte... Tüm ilimleri O’nun adıyla okuduğumuzda ancak irfandan bir nasibimiz olabilmesini umarız.
Ezcümle İş, “Ben gizli bir hazine idim. Bilinmeyi istedim ve beni bilmeleri için mahlûkatı yarattım” Hadisi Kudsi sırrına vakıf olmakta…
|