Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     596 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Deprem Felâketi: Âyetlere Riâyetsizliğin Neticesi
Muhsin Hamdi Alkış

  Sayı: 116 -

6 Şubat tarihinde yüzyıllardır görülmemiş büyüklükte bir felâkete uyanıp milletçe acılara boğulduk. Akabinde ancak köklü ve asil milletlerde görülen millî ruh uyanışıyla millet, ülkemizin her yanından yardım için seferber oldu. Felâketin büyüklüğü sebebiyle yardım organizasyonda ilk günlerde görülen dağınıklık da eleştiri konusu oldu. Bu millî ruh uyanışının felâketin yaralarını sarmak kadar kendini hesaba ve sorguya çekmek noktasında da bir hizmet yapması halinde gelecekten umutlanmamıza vesile olacaktır. 

Tabiat, yüce Yaratan’ın kanunlarına tâbi olarak kendi kurallarıyla milyarlarca yıldır devinen sürekli yeniden yaratılan bir varlıktır. Yaratan’ın koyduğu kurallar ve yarattığı her şey O’nun varlık âyetleridir. Kevnî âyetleridir. Kâinat kitabının âyetleri, delilleridir. Bu kuralları öğrenip onlara uygun bir hayat sürmek de insanın temel vazifelerindendir. Zira ilk nâzil olan ayet OKU emriyle başlarken okuma yazma bilmeyen bir Peygambere hitab etmekte ve mündemiç mânâsıyla KÂİNAT KİTABINI OKU anlamını ihtiva etmekte değil midir?

Pozitif ilim, dinî ilim ayrımı sunidir. Bir Müslümanın ilim türü ayırt etmeksizin onlara vâkıf olması ve uyması gerekmez mi? 

Dinin vaz ettiği ahlâka uymamak, işini lâyıkıyla yapmamak, emaneti ehline vermemek, liyakat gözetmemek dinden neredeyse hiç nasibi olmamak anlamına gelmez mi? 

Yaşadığımız deprem felâketi dinin emir ve kurallarına uymamak kadar, ilim adamlarının tespit edip kurallarını ve matematiğini ortaya koyduğu kevnî âyetlere, kısacası Sünnetullah’a ve yer kürenin üzerindeki fay hatları gerçeği bilinir onlara uygun bina inşa etmenin ilmî ve hukukî kuralları da vaz edilmişken beşerî bu kurallara da uymamaktan kaynaklanmış değil midir? Uymamanın gerekçesi olamaz ama saikleri sorumluluk bilincinin azlığı, ahlâkî ve etik yoksunluğu, suiistimal, dünya malına tamah değil midir? 

Deprem öncesi 28 üzerinde imza ile denetlenmiş olması gereken binalarda can veren kardeşlerimizin hesabı sorulmazsa hem hukukî hem de ilmî vazife ihmal edilmiş değil midir?

O halde eksik olan nedir?

● Öncelikle işin en temeli ahlâk… İdeal eğitim sistemi için söylenen matematikten önce ahlâk kazandırmaktır. Misal olarak, Finlandiya’da çocuklar matematikten önce ilkokulda sınavsız ve oyunlarla arkadaşlarına saygı duymayı, hakkını yememeyi, kurallara riayeti öğreniyor. Bize göre bu ahlâkın kaynağı ilâhîdir. Başkasına göre kaynağı farklı olabilir amma velâkin çocuklarımıza her şeyden evvel ahlâk kazandırmak ondan sonra ne öğreteceksek öğretmek…

● Deprem özelinde ise her şeyin başı, nüfus plânlaması değil NÜFUSUN plânlanmasıdır. Şehirlerimiz plânlanırken onun bunun rant hesabı değil ilmî gereklilikler hesaba katılmalıdır. Şehir plânlamasında meskenler yamaçlara, tarım ise düz ovalara plânlandıktan sonra, deprem riskine göre asla ve asla çok katlı binalara izin verilmeyeceği ve istisnasının da olmayacağı kanunla düzenlenmiş olsa idi her belediyenin bu plânları kendine göre esnetmesi mümkün olabilir miydi?

● Plânsız izinsiz göçe izin verilmemelidir. Meselâ Almanya’da şehirler genelde sekizyüzbin bir milyon arası nüfus, fabrikaları ve işyerlerini de nüfus dağılımına göre plânlamışlar. Bizde ise İstanbul’un nüfusunu tespit etmek bile mümkün değil. Fabrikalar, ticaret İstanbul ve Marmara bölgemize yoğunlaşmış durumda. Bu durum da şehirlerde aşırı yığılmaya neden olup, arsa da üretilmediğinden konut ihtiyacını aşırı arttırdığından arsa ve bina rantını inanılmaz yükseltip çok katlı yapılara mecbur bırakıyor. Allah korusun, bir Marmara depreminde milli güvenlik riski de doğuruyor.

● Şehirlerimizin ana fonksiyonuna ve karakterine göre nüfusu plânlamamız lâzım. Misal İstanbul dünya mirası bir şehrimiz. Turizm ve finans sektörü dışında fabrika vs yapmamak, fabrikaları orta Anadolu’ya plânlamak ve yerleşimi de öyle yaptırmak lâzım. Çocukların gençlerin kariyer plânlamalarını da tekrar gözden geçirmek ve bu kadar vasıfsız üniversitedense ustalık gerektiren işlere yöneltmek ve göç etmelerine gerek kalmadan kendi memleketlerinde hayatlarını en medeni şekilde idame ettirebilmelerini sağlamak gerek.

● Osmanlı'da ve Cumhuriyetin ilk yıllarında ikamet tezkeresi varmış. Meselâ İstanbul'a giden bir kişi nerede kalacağını, geçim kaynağını ispat etmesi ve ikamet izni alması gerekiyormuş. Nüfusu doğru plânlarsak şehirlerde haddinden fazla yığılma olmazsa çok katlı bina ihtiyacı da olmaz.

● Meselâ, ABD’de ve ona yakın oranda Britanya’da insanların % 80’i iki katlı bahçeli konutlarda ikamet eder. İnsanın toprakla doğayla irtibatını kesmemesi ruhî gelişimi açısından da bunun tercih edilmesi gerektiğini izaha bile lüzum yoktur. 1980’lere kadar ülkemizde de yaygın olan bu yapılaşma halen daha devam etmiş olsa idi deprem can kaybımız pek az olabilirdi.

● İnşaatta en önemli maliyet unsurlarından biri arsa maliyetidir. Büyükşehirlerde neredeyse maliyetin yarısına tekabül eder. Devlet kendi evini yapacaklara bedava arsa üretse, verse ev fiyatları yarıya düşer. İnsan dedeleri gibi bahçeli evlerde mahallelerde oturabilir. Şöyle ki: devlet ve belediyeler şehrin çeperlerinde toplu ulaşım imkânı içerisinde yatay mimaride bahçeli evlerden müteşekkil bir şehir plânlaması yaparak öncelikle kendi evlerini üretebilmeleri için en temel girdi olan arsa üretse bunların altyapısını hazır hale getirse, bedava veya çok ucuz maliyetle tek evini kuracak insanlara tahsis etse, bu arsalar üzerinde yapılacak meskenler için proje, harç ve hatta çelik konstrüksüyon ve/veya uygun diğer malzemeleri de sübvanse ederek insanlarımızı bahçeli evlerinde ve mahallede oturabilir hale getirebilir. Şu anda o çok katlı zevksiz, mâneviyatsız kibrit kutusu gibi üstüste evlerin bir dairesinin yarı ve hattâ Anadolu’da 1/3 maliyetine bile bu yapılabilir.

Ezcümle, eksik olan nedir sorumuza tek cümlelik cevap: ÂYETLERE RİÂYETSİZLİK!


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Fars palavrası... - Sayı 122
Ne Fa Ka, bedenini arayan... - Sayı 120
İsrail-SAMİRİ-oğulları... - Sayı 119
Deprem Felâketi: Âyetlere... - Sayı 116
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


Tüm gazetelerimizin toplam tirajı, 70milyon nüfusa karşılık, 3,5 milyon…
Elâlemin memleketinde tek gazete bile çift rakamlı tiraja sahip. Mesela Japonya’da günde 13 milyon satan gazete var.
Bizde nüfus artıyor, gazete tirajları yerinde sayıyor, hattâ azalıyor. Demek ki “basın” diye piyasaya sürülen kâğıt parçalarına millet güvenmiyor. Bu güvensizliğe rağmen basından ödleri kopanlara yazıklar olsun!
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Annelerin zaferi
Hayatın merkezi anneler
İddiamıza arşivimiz delildir


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15718151
 Bugün : 1282
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 656214
 Bugün : 127
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 1079
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim