Ben, öteki ve ötesi Yavuz Sert Sayı:
101 -
İslâm - Batı İlişkileri Tarihine Giriş
“Allah dileseydi sizi tek bir ümmet (millet) yapardı” hükmü gereği, Allah dilememiş ve insanoğlunu farklı milletler halinde yaratmış. Bu milletlerin bazıları medeniyet halini almış, bazıları unutulmuş veya medeniyet kaynağı olan diğer milletler arasında erimiş gitmiş.
Bugün Doğu - Batı olarak muhasebesini yapmaya çalıştığımız medeniyetler de Allah’ın o hükmü gereği varlar. Ve o âyetin devamında belirtildiği gibi yapmakta olduğumuz şeylerden, durduğumuz yerden mutlaka sorguya çekileceğiz.
Doğu - Batı kavramları tarih boyunca farklı medeniyetleri işaret etse de günümüzde algılanan mânâsı ile Doğu - Batı muhasebesi demek İslâm ile Batı’nın muhasebesi demektir. İslâm ve Batı arasındaki ilişkinin İslâm’ın (daha doğrusu Muhammedîliğin demeliyiz, İslâm Hz. Âdem’den beri hak din) doğması ile başladığı çok açık, bu da neredeyse on beş asırlık bir tarih demek. Bu kadar uzun bir dönemi incelemek için onlarca kitap, makale okumak gerekir.
Bir konu üzerinde okuma yapmaya niyetlenildiğinde en önemli adımlardan bir tanesi başlangıç kitabını belirlemektir. Başlangıç kitabı seçimi önemlidir çünkü o kitap gerekli özet bilgileri size vermeli ve sizi diğer detaylı, güvenilir kaynaklara yönlendirmelidir.
Şu anda Cumhurbaşkanlığı Sözcülüğü görevini de yürüten Doç. Dr. İbrahim Kalın’ın kaleme aldığı “Ben, Öteki ve Ötesi” adlı eser İslâm - Batı ilişkilerini öğrenmek için yukarıda saydığımız özellikleri tam olarak sağlayan bir kitap. Kitabın alt başlığı da bunun bir göstergesi: “İslâm - Batı İlişkileri Tarihine Giriş”
Yedinci yüzyılda dünyanın güçlü medeniyetleri Batı’da Bizans, Doğu’da Persler. O tarihlerde Doğu Batı muhasebesi yapılıyor muydu bilmem ama Doğu ve Batı ile kastedilen medeniyetler Batı’da Bizans, Doğu’da ise Perslerdi. Efendimiz’in bi’seti ile Batı’nın karşısında farklı bir medeniyet ve bu medeniyetin yetiştirdiği insanlar zuhur etmeye başladı: İslâm Medeniyeti ve Müslümanlar. “Ben, Öteki ve Ötesi” adlı kitap yedinci yüzyıldan itibaren bu iki medeniyet arasındaki ilişkileri birbirleri ile temas ettikleri yer ve zamanlara yoğunlaşarak yapıyor. Yazarın bu ilişkiyi olaylar ve kişiler üzerinden anlatması kütlece büyük sayılabilecek bu kitabın okunmasını da, anlaşılmasını da kolaylaştırmış.
İslâm ve Batı tarihi deyince aklınıza gelebilecek tüm konular kitapta ele alınmış. Birçok alt konu içeren ana başlıklardan bazıları şu şekilde: Batı’nın ve özelde Avrupa’nın Tarihi, Batı Medeniyetinin Kökleri, İslâm Medeniyeti, İslâm ve Hristiyanlık arasındaki teolojik meydan okuma, Haçlı Seferleri, Ortacağ Avrupası, Endülüs, Avrupa ve Türkler, Rönesans, Sömürgecilik, Oryantalizm, Modern Avrupa ve İslâm, Yahudi Sorunu, İslâmofobi.
Necip Fazıl, Yunan Medeniyeti için dünya üzerinde müessiri belli olmayan iki mucizeden biri diyor. Kitapta, Yunan Medeniyetinin bugünkü Avrupa’yı nasıl etkilediğinin anlatıldığı, Batı Medeniyetinin üç sac ayağı Yunan, Roma ve Hristiyanlığın bilim, hukuk ve din ayakları olarak medeniyetin ayakta durması için gerekli olduğu ve Avrupa’nın tekrar ayağa kalkması için Yunan’da ele alınan varlık sorunun tekrar düşünülmesi gerektiği şeklindeki Heidegger’in, Valery’nin görüşlerinin yer aldığı ilk bölümler ilgi çekici. Anlatımın kişiler, onların görüşleri ve olaylar üzerinden yapılması şeklindeki üslûp tüm kitap boyunca devam ediyor. Böylece kitap her ne kadar birçok akademik bilgi içerse de sıkılmadan okunabiliyor.
Kitabın asıl konusu İslâm ve Batı olsa da bu medeniyetleri etkileyen diğer medeniyetler de ele alınıyor. Bu medeniyetler arasında Eski Mısır, Çin ve Fars da var. Sicistâni’den alıntı olan kitaptaki şu söz dikkat çekici: “Hikmet Yunanlılar’ın zihnine, Araplar’ın diline, Fârisîler’in kalbine, Çinliler’in eline indirilmiştir.”
Özellikle Endülüs dönemi ile Batı’nın Doğu’dan nasıl beslendiğini ve iki medeniyet arasındaki farkın ne kadar büyük olduğunu gördükten sonra 19. yüzyıl ve sonrasında bu kez Batı’nın Doğu medeniyeti topraklarında birçok ülkeyi sömürge yapacak hale geldiğini görmek şaşırtıcı olduğu kadar bizim için azap verici bir durum.
Kitabın tümü ilgi çekici bilgilerle dolu ancak Osmanlı Padişahları ve son dönem Osmanlı aydınlarının Batı ile ilişkilerinin hatıralarla anlatıldığı bölümlerin ek bir ilgiyi hakettiğini söyleyebilirim.
Başta söylediğimiz gibi Doğu - Batı Muhasebesi için kılavuz olarak okunabilecek bir eser “Ben, Öteki ve Ötesi” kitabı. Kitabın sonunda yirmi yedi sayfayı bulan kaynakça bölümü bunun diğer bir göstergesi. Hacimli bir kitap olan ve İnsan Yayınlarından çıkan bu eser yirminci baskısına ulaşmış durumda.
Bunları Biliyor muydunuz?
●Kampüs sisteminin ilk olarak medreselerde uygulandığını, doktora, kürsü, cübbe gibi uygulamaların yine medrese sisteminden doğma olduğunu…
●Piskopos Tempier’in İslâm düşüncesinin Hristiyan dünya üzerindeki etkisine son vermek için Paris meydanında İbn Rüşd’ün kitaplarını yaktığını…
●Daniel Defo’nun ünlü romanı Robinson Cruzo’yu, İbn Tüfeyl’in Hay ibn Yakzan adlı felsefi romanından ilham ile yazdığını…
●Ortaçağların en önemli edebiyat ve teoloji eserlerinden biri kabul edilen Dante’nin İlahi Komedya’sının Efendimiz’in miracını anlatan mirâcnameden izler taşıdığını…
●İngilizcede yakıp yıkan sürü ve güruh anlamına gelen “horde” kelimesinin Türkçe “ordu” kelimesinden geldiğini…
●Modern İspanyol edebiyatının büyük ismi ve Don Kişot’un ünlü yazarı Miguel de Cervantes’in 1571 yılında İnebahtı savaşında Osmanlı’ya karşı savaştığını, 1575 yılında köle olarak Cezayir’e satıldığını…
●Bu zaman zarfında Cervantes’in Cezayir Beylerbeyi Hasan Paşa ile yakın dost olduğunu hattâ müslüman olma noktasına geldiğinin bile rivayet edildiğini…
●Avrupa’da çok sevilen bir pastane ürünü olan kruvasanın (Croissant Fransızca ay demek) Türkler’in Viyana yenilgisini kutlamak için bayraklarındaki aydan esinlenerek yapıldığını ve isimlendirildiğini…
●On ciltlik Osmanlı Tarihi’nin yazarı olan ünlü tarihçi Hammer’ın vefat ettiğinde kabir taşına Huve’l Bâki ibaresini kazıttığını, ismini de Yusuf von Hammer olarak yazdırdığını…
●Sultan Abdülaziz’in iyi bir Batı müziği bestekârı olduğunu, “La Gondole Barcarolle” adlı bestesinin Londra ziyareti sırasında kraliçenin ve kendisinin huzurunda çalındığını…
●Siyasî ve ekonomik sömürgecilik, misyonerlik, oryantalizm ve ırkçılık temalarını bir araya getiren modern İngiliz tecrübesinin Hindistan’ı yönetmek için kurduğu İngiliz Doğu Hindistan Şirketinin o dönem dünya ticaretinin yarısını elinde bulundurduğunu…
●Napolyon’un Mısır’ı işgali sırasında Mısırlılar’ın ayaklanmasını engellemek için çıkardığı fermanında “Ben Allahu Teâlâ’ya Memlüklülerden daha fazla kulluk eder, O’nun peygamberi Muhammed’e ve Kur’ân’a onlardan daha fazla hürmet ederim” yazdığını…
|