Kurbağa kesip biçmeyi kim neden över Mehmet Hasret Sayı:
101 -
Felsefe bir iç, bir dış görür. Öznel örgü-dizisi içle ilgili, nesnel ilmek-dizisi dışla ilgili, konu başlıklarında olduğu gibi…
Oysa iç, sadece bir özne kalmanın dışında bir karşı oluştur, aynı zamanda; içte kimlik kazanan, cevher olan tür tür kavram-nesneler vardır çünkü… Örneğin fiillerimizin içimizdeki sigortaları bu nesnel lehimlenmenin özgül değerlerini yansıtırlar ve kanıtlarlar…
Felsefe, içte bir şema çizer, sonra bu şemanın nirengi noktalarını dışarıda dener ve bir sınamaya tabi tutar; sonuçta ise topladığı dış örgülü bütünü, ağlanmayı veya dokulanmayı nesnel ve öznel sınırlarına haiz eritir, çözünmeye zorlar ve bir benlik yapısına teslim eder. İştahı kabarık bir benliktir bu ve bu tepkime, yüklenme sayesinde birçok öznel nesneyi devşirir çevresinden…
İyimser bir gözle kişi kendini bilme yolundadır; kötümserlik iliğimize işlemiş bir arazsa burada göreceğimiz semirtilmiş bir benliktir, bencilliğin azdırılmasıdır… Doğu tarzı buraya benlikten arındırılmış bir hikmet gözüyle bakardı; batı tarzı ise artık bünyede apse yapmış bir bireyselci anlayışta bir karmaşa, sonra ardından gelen düzen, düzenler gözüyle bakmakta ve dünyayı o vahşilikte seyretmekte…
Felsefenin böyle bir mekanizmayı geliştirmiş olması, onun sinek yutan bir kurbağa tipine ve bir kurbağa cinsi besleme şekline çakılıp kalmasına ve sonucu asla mutlu olmayan eylemlerin ustası olmasına sebeptir. Bu felsefenin şahsında bütün filozof kürsülerinin seçkin bir ifadeyle kurbağalık fıtratına delildir… Kurbağa kesip biçmek ise sadece pozitivist bir ayin hükmünde…
Kurbağa şişmiş boğazında kıvrık dili ile duran; dere kenarlarında su birikintilerinde gezinen, bataklıkların yüzeyini sarmış otların üzerine konacak sineğin, böceğin yolunu gözleyen bir nasiptedir ancak. Bir dilin veya bu dilin dışarı fırlaması basit bir kendini doyurma isteğine bağlı kalacak, hedefini kıskıvrak diline düşüren özne ağzında bir sinek tadı duyumsayacaktır.
Felsefe bir sinekten yağ çıkarma hadisesi değilse bile, alelade bir sinek avcılığıdır…
Felsefe özgül değerlerini, içleri ve dışları, özneyi ve nesneyi aşan bir karşılıkla tanımlamalıdır; yoksa dere kenarlarında uğursuzluk hissi uyandıran bir kara kurbağa yargısının kabuğunu kıramayacak ve kurbağanın dilinden ona yapışmış bir fıtratla hareket etmek zorunda kalacaktır. Bu da, kara yılanlara yem olmak gibi bir kadere denk düşer…
Oysa bu dumura uğramış hale rağmen; arşetiplerden, kökenlerden ve düşüncede derinleşme verimlerimizden, felsefeyi öpecek ikinci bir prenses çıkarmanın yolları aranmalıdır.
|