Rosetonun gizemi Ekrem Esad Atan Sayı:
103 -
“Bu insanlar yaşlılıktan ölüyordu, o kadar”
Roseto, İtalya’nın güney doğusunda Apenin dağları eteklerinde ortaçağ köyleri tarzında bir kasabadır. Tarıma imkân vermeyen coğrafyasıyla okumaya yazma bilmeyen ve son derece yoksul halkın gidişatı içlerinden 11 kişilik bir grubun 1882 yılında Amerika’ya gitmesiyle değişmeye başladı.
Önce New York’un küçük İtalya’sı Mullberry caddesindeki bir işletmeye sığındılar. Sonra batıya giderek bir maden ocağında iş buldular. Ertesi yıl 15 Rosetolu daha İtalya’dan ayrılarak onlara katıldı. Yenidünyanın haberleri İtalya’daki Roseto’ya ulaştıkça Rosetolu gruplar ardı ardına çantalarını toplayarak onların yanına geldi. 1894 yılına kadar eski köylerinin bütün sokaklarını terk edilmiş halde bırakarak hep birlikte Amerika’ya yerleşmiş oldular.
Rosetolular kendi kurdukları yeni kasabalarını başlangıçta “New İtaly” olarak adlandırmış olsa da sonradan Roseto’ya çevirdiler. Kiliselerini kurarak başlattıkları canlanma sosyo-ekonomik gelişmelerle devam ederek İtalya’da terk edilmiş ölü Roseto Amerika’da hayat bulmuş oldu.
1950’li yılların sonlarında yazlarını Roseto’ya yakın bir çiftlikte geçiren Doktor Wolf oradaki bir meslektaşıyla sohbet ederken; Rosetoluların son derece sağlıklı insanlar olduğunu, 65 yaşın altında kalp hastalığına yakalanan birisiyle hiç karşılaşmadım sayılır dediğini duyunca hayretler içinde kaldı. Bu yıllarda Amerika’da kalp krizleri yaygındı. Kolesterol düşürücü ilâçlar ve kalp hastalıklarını engellemeyi hedefleyen sert önlemlerin ortaya çıkmasından yıllar önceydi. Kalp krizleri 65 yaş altı erkekler arasında önde gelen ölüm nedeniydi. Doktor Wolf bu durumu araştırmaya karar verdi ve şaşırtıcı sonuçlar aldı.
Roseto’da 65 yaşın altında kalp krizinden ölen ya da her hangi bir kalp hastalığı belirtisi gösteren hemen hiç kimse olmamıştı. Hattâ her tür nedene bağlı ölüm oranı beklenenin %30 ile 35 altındaydı.
Sonra bir sosyologdan yardım alarak çalışmalarını derinleştirdi ve daha da şaşırtıcı sonuçlar elde ettiler: “Roseto’ da hiç intihar yoktu, hiç alkolizm, ilâç ya da uyuşturucu bağımlılığı yoktu ve çok az suç vardı. Sosyal yardım alan hiç kimse yoktu. Sonra peptik ülserlere baktık. O da hiç kimsede yoktu. Bu insanlar yaşlılıktan ölüyordu. O kadar.”
Dr.Wolf’un ilk düşüncesi, Rosetoluların Eski Dünya’dan getirip devam ettikleri ve onları Amerikalılardan daha sağlıklı kılan kimi beslenme alışkanlıkları olabileceği şeklindeydi ancak böyle olmadığını çabucak fark etti. Diyetisyenlere Rosetoluların tipik beslenme alışkanlıklarını analiz ettirdiğinde kalorilerini %41 gibi okkalı yağlardan aldıkları ortaya çıktı. Burası insanların gün doğumunda yataktan kalkıp yoga yaptıkları ya da bisiklete atlayıp altı mil aktif pedal çevirdikleri bir kasaba değildi. Çoğu sigara içiyordu ve birçoğu şişmanlıktan muzdaripti.
Bulgular diyet ve egzersizle açıklanamıyorsa, genetikle açıklanabilir miydi? Roseto’lular İtalya’nın aynı bölgesinden gelen kenetlenmiş bir gruptu ve Wolf’un bir sonraki düşüncesi onların hastalıktan korunmalarını sağlayan güçlü kuvvetli bir soydan gelip gelmedikleri oldu. Bu nedenle Amerika’nın diğer bölgelerinde yaşayan akrabalarını inceledi ama onlar böyle değildi.
Bu kez coğrafyayı inceledi ama onlara komşu olan diğer kasabalardakilerin durumu da onlar gibi değildi. Roseto’nun sırrı, diyet, egzersiz, genler ya da coğrafî bölge şartlarında değildi ve Dr. Wolf işin sırrını bir türlü bulamıyordu.
Sır Roseto’nun kendisi olmalıydı. Bir gün kasaba çevresinde yürüyüş yaparlarken bu sırra erdiler.
Rosetoluların birbirlerini nasıl ziyaret ettiklerini, meselâ İtalyanca sohbet etmek için sokakta nasıl durduklarını ya da arka bahçelerinde birbirleri için nasıl yemek pişirdiklerini gördüler. Kasabanın sosyal yapısının altında yatan geniş aile klanları hakkında bilgi sahibi oldular. Kaç evde üç kuşağın bir arada yaşadığını ve büyük annelerle büyük babalara nasıl saygı duyulduğunu gördüler. Kiliselerindeki ayine gittiler ve kilisenin bütünleştirici ve sakinleştirici etkisini gördüler. Nüfusu 2 bin kişinin altında olan bir kasabada 22 sivil kuruluş tespit ettiler. Toplumun zenginleri kendi başarılarıyla gösteriş yapmaktan alıkoyan ve onları diğerlerinin başarısızlıklarını kapatmaya yardımcı olmaları için teşvik eden eşitlikçi hayat felsefesini keşfettiler.
Güney İtalya’nın Paesani kültürünü doğu Pennsylvania dağlarına nakleden Rosetolular kendilerini modern dünyanın baskılarından soyutlayan güçlü, koruyucu bir sosyal yapı oluşturmuştu. Rosetolular geldikleri yer nedeniyle dağlardaki küçücük kasabalarında kendileri için oluşturdukları dünya nedeniyle sağlıklıydı.
“Roseto’ ya ilk kez gittiğim zamanı hatırlıyorum; üç kuşağın bir araya geldiği aile yemeklerini, bütün o fırınları, insanların sokaklarda gezindiklerini, verandalarında oturup birbirleriyle konuştuklarını, erkekler arduaz ocaklarında çalışırken kadınların da gün boyu çalıştığı giysi atölyelerini görebilirdiniz” diyor sosyolog Bruhn. “Büyüleyiciydi”
O zamana kadar yapılan sağlık çalışmaları hep birey odaklıydı ve hiç kimse sağlığı topluluk çerçevesinde düşünmüyordu. Oysa bireyin ötesine bakmak gerekiyordu.
İnsanın parçası olduğu kültürü, arkadaşlarının ve ailesinin kimler olduğu, aile kökenleri, kimlerle ve ne şekillerde yaşadığı kısaca derin kimliği onun sağlığını belirler.
(Malcolm Gladwell’in Outliers-Çizginin Dışındakiler kitabından alıntılarla düzenlenmiştir.)
|