Tanzanyaly X Vatanda?'a... Mehmet Hasret Sayı:
51 - Ocak / Mart 2006
Ey Tanzanyalı X vatandaş, sen kim olduğunu, bir bilinmez hacim içinde kafalarda nasıl soru işaretleri bıraktığını ve bu soru işaretlerine bağlı olarak neye memur olduğunu biliyor musun? Senin sayende biz, başka coğrafyalar, başka renkler, başka ifadeler olduğunu; bu dünyanın her şeyden uzak, yalıtılmış bir havada, yoksunluklarla boğuşarak başka türev gözle de çözümlenebileceğini hatırladık ve üzerimize bu çeşitliliğe bağlı olarak daha girift bir sorumluluk hissi bindi.
Bizim gecikmiş üzüntümüzün ve pişmanlığımızın bir dili yok, senin iffetli görkemin yanında... Ama yine de, seni kendi yokluk ve imkânsızlık kapanların arasında yalnız bıraktığımız için üzgünüz ve senden insanlık onuru adına af diliyoruz. Seni ve coğrafyanı sömürü düzenlerinden, talanlardan, tecavüzlerden koruyamadık; onların hepsinden koruyacak biricik formülden bir fısıltı dahi kulağına üfleyemedik; bir kardeş elinin ürpertisini başında, omuzlarında ve iliklerinde hissettiremedik...
Biz seni nasıl görüyoruz biliyor musun; öyle sandığın gibi batılı sosyologların, antropologların, arkeologların, değme bilim kürsülerinin gördüğü genetik bir hata veya farklı bir canlı türü olarak değil, biz seni kapladığın alan ve düşünceyle, duygularının titrettiği rüzgâr yelkenliler ve ılık dokunuşlu iklimlerle tutup işaretliyor ve dahi kimsesiz bırakılmış bir kişi, ıssız bir ada sakini, dağ başında yapayalnız kalmış bir gönül gibi düşlüyor; seninle halleşmenin, helalleşmenin yollarını arıyoruz. Çünkü biliyoruz ki, bütün mazlumlar en üstün makama ermiş kalplerdir. Bu yüzden, mazlumluğunun sana yüklediği seciyeden bir tılsım kapmaya, kendimizi senin yerine koymanın yönetilemeyen yöntembilimlerini yoklamaya çalışıyoruz.
Senin için ağlamamızın bir kıymeti yok, biliyoruz; hayatımızı bir dua olarak ortaya koyuyoruz, bir üstün fikirle seni yalnızlar kampından çıkarıp içselliğini, kendini ifade tarzlarını bir an önce bir ağza, bir sese, bir hurufata, bir keyfiyete kavuşturmak ve o tınının altında, bir üstün fikrin elbiselerini kuşanarak, seni doğal zenginliklerin önünde bir engel diye görenlerin kafalarına çalınmak üzere bir manifesto çatmaya yelteniyoruz.
Bir varoluş krizinin temsilcisi Niçe, belki yüzyılların batı düşüncesi deneyimini bir patlama noktası olarak bir içsel formüle döken adam, "übermensch-üstün insan" fikriyle hikmeti üstün bir fikir anlayışında ve onun psikolocyasını örmekte gördü, ama onu getirdi ziyanlar ziyanı bir sahnenin içine soktu: her şey; insan, zaman ve mekân, fikir, düzen, hikmet iki eski yunan tanrısı motifi olan ‘apollon ve diyonisos' şölenlerindeki vecdi halde asli kıymetine kavuşacaktır, gibi bir meczup fikirdi bu.
Bu göğe ok atan ve oradan ilah avlamaya yeltenen felsefi geçmiş senin kurtuluşun olamaz; sen insanlık fıtratının eninde sonunda bulacak olduğu mutlak hikmetin, örtü olmayan mazlumluk makamındasın; o yüzden sen spekülatif gelenekleri olan, bir evvelki sonrakini yalanlayan, beğenmeyen, kötüleyen ve kendi tezinin muzafferliği uğruna plastik yaygara ekolleri kuran, düşmüş fikirler çöplüğündeki insani bir düşünce tarihine bel bağlayamaz ve bel bağlatılamazsın; sana yakışan ancak Allah'ın indindeki hakiki din İslam'ı anlamak ve onun ayetlerini bütün et, kemik, eklem donanımın; terbiyen, bilgin, bütün ilmi terkiplerin ve mazlum ifadenle yüklenmendir.
Bizim sana yüzyılların bir arınması olarak biricik teklifimiz budur. Biz söze döktüğümüzü senin kulaklarından çok, vücut ve kalp ifadelerinde görmek isteriz. Çünkü ne kendi hayatımızı, ne senin hayatını bir ziyan kutbunda ve bir vahşet sahnesinde görmek isteriz.
Ey Tanzanyalı X vatandaş, Allah'ın selamını sana dünya üzerindeki zafer nişanımız olarak gönderiyorum; bundan böyle sana düşen o nişanı yüzünün ve kalbinin en temiz yerinde saklamaktır.
"Hayy ve Layemut" olan yalnız Allah'tır.
|